AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan
Geçen hafta gerçekleştirilen ve "cihat, şehitlik, Kudüs'ün geri alınması, iki yüzlü Batı, rezil muhalefet" temalı Büyük Filistin Mitingi'nden sonra bu hafta da çok çok üst düzey bir makamdan, İsrail'e ambargo talebi geldi. Gerçi iktidar ortağı partiler de dahil siyasi partilerden daha önce bu talep gelmişti ama yönetim kademelerinde bu konu pek karşılık bulmamıştı. Ancak bu kez AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan da aynı çağrıyı yapıyordu. Bilal Erdoğan laf olsun diye ambargodan bahsetmediyse, iktidarın sivil kanadı daha çok ekonomik ambargo taraftarı değerlendirmesini yapmak gerekiyor.
54 sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katılımıyla Diyanet İşleri Başkanlığı'nda düzenlenen Filistin İstişare Toplantısı'na sadece cumhurbaşkanının oğlu olma ayrıcalığıyla değil, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı olarak katılan Bilal Erdoğan, "İsrail'i destekleyen markalara muhtaç değiliz!" diyordu. Bu arada Bilal Erdoğan'ın konuşmasında net olmayan bir konu var kanımca. "Boykot edilecek markalar belirlenirken bunu iyi çalışmak lazım. Önceliği, İsrail'e açıkça destek veren markalardan başlatmak, sonra İsrail'i açıkça kınamayanlarla devam etmek, sonra Filistin'e destek vermeyenlere geçmek lazım. Bunu, belli bir düzen içinde yapmak önemli. Türkiye, 85 milyonu aşan nüfusuyla önemli bir pazar. Yeterince yerli markası olan da bir pazar. Türkiye'de, İsrail'i destekleyen markalara muhtaç değiliz," diyor oğul Eroğan.
Henüz resmi düzeyde alınmış bir karar olmasa bile bu kadar ambargo çağrısından sonra İsrail'den karşı atak gelmekte gecikmedi. Independent Türkçe'nin haberine göre, İsrail'in en büyük süpermarket zincirleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Hamas'ı terör örgütü olarak görmediğini açıklaması nedeniyle Türkiye'den yapılan ithalatı durdurdu. İsrail merkezli Haaretz gazetesinin haberinde, Türkiye'den gelen mallara boykot kararının ülkenin en büyük market zincirleri Shufersal, Rami Levy ve Yochananof tarafından uygulandığı öne sürüldü.
Özellikle yerel gazetelerde İsrail ya da İsrail ortaklı firmaların listeleri ardı ardına yayımlanırken bu konuda resmi bir karar alınıp, devletlerarası resmi ekonomik ilişkilerde ambargo uygulanacak mı önümüzdeki günlerde göreceğiz.
İstanbul'daki İsrail'i kınama yürüyüşünde eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu (sağdan üçüncü), yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan ve önceki TBMM Başkanı Mustafa Şentop.
Ambargo uygulanmalı mı uygulanmamalı mı başka bir tartışma ama iki ülke arasında ambargoya konu olacak büyüklükte bir ekonomik değerin olması Türkiye'de daha önceki yönetimlere (hükümetlere) nasip olmayan bir lüks. Kabul etmek lazım, bu lüksü kullanma hakkına da en fazla AK Parti sahip.
1981'de İsrail'in Türkiye'nin toplam ihracatı içerisindeki payı binde 4'ü, 1996'da binde 67'yi, 2001'de ise yüzde 1,85'i geçmezken, AK Parti hükümetleri sayesinde, 2022'de bu sayı yüzde 2,6'ya yükselmiş.
Türkiye ile İsrail arasındaki en büyük siyasi krizlerden Mavi Marmara krizinde bile iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin bozulmadığı düşünülürse ambargo çağrılarının olumlu cevap alacağını düşünmek biraz iyimserlik gibi görünüyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı tarafından yayımlanan Türkiye-İsrail: Ekonomi ve Siyasetin Ayrışmasına Doğru makalesinde şu değerlendirme yapılıyor: "Mavi Marmara saldırısından sonra diplomatik ilişkilerin bozulmasına karşın, Türk ve İsrailli işadamları ikili ticaretin altın çağının tadını çıkarmaktadır. Resmi rakamlara göre ticari bağlar her zamankinden daha güçlüdür. Siyasi kriz ikili ticaret ilişkilerini ve yatırımları etkilememiştir. Serbest ticaret anlaşması ve ekonomik büyüme sayesinde, kazanan serbest piyasa olmuştur. Büyük altyapı projelerinin ve diğer ortak girişimlerin iptal edilmesi ise laftan öteye geçememiştir. Nitekim, projelerin çoğu özel şirketleri içermektedir ve üye devletler arasında boykot OECD kurallarınca yasaklanmıştır. Kısacası, iki ülke arasındaki dış ticaret, ortak projeler, Türk-İsrail ortak yatırımları normal seyrini sürdürmektedir."
İsrail'e değil ama eyyy iki yüzlü Batı ülkelerine ambargo uygulamak, üstelik de bunu devlet politikasıyla değil, tüketici üzerinden örgütlemek ne bileyim sanki olmazmış gibi geliyor bana. Hani biraz samimiyetsiz bir ambargo davetiymiş gibi. Ama sonuçta baba-oğul ortak bir noktada buluşurlar herhalde.
Şengün Kılıç kimdir? Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi'nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı'na devam etti. 1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı. Biz ve Onlar/Türkiye'de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP'li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı. |