Tekgıda-İş’in ÇAYKUR’da başlattığı grev 12 saatte bitti. ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun tehditleri işçiler üzerinde ne kadar etkili oldu bilinmez ama ÇAYKUR yönetimi işi şansa bırakmadı ve fabrikalar çalışmaya başlamadan bir ay önce 7 bin mevsimlik işçi işe alınarak grev kırıldı.
Çay alım fiyatlarının açıklanmasıyla birlikte malum başta Rize olmak üzere, Karadeniz cenahında işler epey karıştı, tansiyon yükseldi. İlk eylem Artvin Kemalpaşa’dan geldi, üreticiler hem açıklanan fiyatı hem de kota uygulamasını, çay fabrikasının önüne yaş çay dökerek protesto ettiler. Ancak çay üreticisi iller arasında Rize’nin özel bir yeri var. Sadece çay üretimi ve fabrikalar açısından merkez olması nedeniyle değil, tüm iktidarların Rize’ye yaklaşımları nedeniyle de. Bu açıdan konu AK Parti Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili değil! Mesela daha iki yıl önce, Rize Valiliği çay üreticilerinin topladıkları imzaları vermek üzere Rize’deki ÇAYKUR Genel Müdürlüğü’ne yapacakları yürüyüş kararı karşısında eylem yasağı getirmiş, çay üreticileri de bunun üzerine ancak Trabzon'un Of ilçesinde basın açıklaması yapabilmişti. Valiliğe göre, çay üreticilerinin talepleri “suni gerekçe”, eylemleri ise “milli güvenlik sorunu” idi. Dolayısıyla da yapılacak eylem, milli güvenliği ve kamu düzenini bozabilirdi. Rize’de yapılınca kamu düzenini bozabilecek eylem, Trabzon’da yapılınca bozmamıştı.
Grevler açısından da Rize değişik bir yer. Nisan 2013’te ÇAYKUR’da 60 yıldır örgütlü olan Tekgıda-İŞ sendikası tarihinde ilk kez grev kararı almış ve grev sabah başlayıp katılımın çok düşük olması nedeniyle akşamına son bulmuştu. Grevle ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyen dönemin ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, toplantıda açık açık işçileri tehdit etmişti. Sütlüoğlu, “Her taraf yıkılır, herkes bu enkazın altında kalır. Daha sonra oluşacak tsunami dalgaları herkesi sürükler, götürür. Herkes aklını başına alsın” diye başladığı konuşmasını, greve katılmayanlara ücretlerinin eksiksiz ödeneceği, katılanlara ise ücret verilmeyeceği için mağdur olacağı tehdidiyle bitirmişti.
Yıldırım Koç, ÇAYKUR Grevi Niçin Yenildi? makalesinde yenilginin en önemli nedeninin ÇAYKUR işçilerinin sınıfsal niteliği olduğunu söylüyor.
“Eğer mülksüzleşme olgusunu dikkate almadan her ücretli çalışanı işçi sınıfından kabul ederseniz, ÇAYKUR grevi büyük bir başarısızlıktır. Ancak eğer mülksüzleşme olgusunu da dikkate alırsanız, grevin başarısızlıkla sonuçlanması doğaldır. (…) ÇAYKUR grevi yenilgiye mahkumdu. Sendika belki grev öncesinde yalnızca ÇAYKUR işçilerine değil, aynı zamanda çay üreticilerine yönelik kampanyalar da düzenleyebilirdi. Türk‐İş de bu sürece dahil olmadan başarı şansı yoktur. Türk‐İş’in de zaten böyle bir niyeti söz konusu değildi. Moralinizi hiç bozmayın. ÇAYKUR grevindeki yenilgi, yeni yenilgilerin işaretçisi değildir; mülksüzleşmemiş mevsimlik işçilerin doğal sınıfsal tepkisidir. ÇAYKUR işçisinden mülksüzleşmiş işçinin tepkisini beklemek hayalciliktir.”
Kuş uçurtmam
Örnekler AK Parti döneminden olsa da Rize’de "kuş uçurtmama politikası" yeni değil. İşte size taa 1975’ten bir örnek. CHP Rize Milletvekili Osman Yılmaz Karaosmanoğlu, başta Trabzon ve Artvin olmak üzere çevre illerde yaklaşık yüz kez sergilenen Ali Haydar Cilasun’un Grev Var adlı oyununun neden sadece Rize ve ilçelerinde yasaklandığına dair Başbakan Süleyman Demirel ve İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk’ün cevaplaması istemiyle bir yazılı soru önergesi verir. Benzetmek gibi olmasın, malum Milliyetçi Cephe yıllarında da pek çok şey keyfi olarak yasaklanırdı.
Karaosmanoğlu’nun soruları şöyledir:
“Eser cidden millî güvenliğe, kamu düzenine, genel ahlâka insan hak ve hürriyetlerine, millî, demokratik, lâik ve sosyal Cumhuriyet ilkelerine, ülke ve milletin bölünmezliği temel hükmüne aykırı görülmüşse, toplattırılmamış olmasının gerekçesi nedir?
Toplattırmadığına göre, Anayasamızın bilim ve sanat hürriyetine denk düşen 21’inci maddesini çağ dışı bir oyunla çiğneyen Rize Valisi hakkında ne düşünülmektedir?
Bu eserin sahnelenmesi suç teşkil ediyorsa komşu ilçe Arhavi'de gösterilme sebebi nedir?
Rize'de iller idaresi yasasının kapsamı daraltılarak, yetki duvarları zorlanarak tüm Türkiye'de, özellikle komşu illerden farklı uygulanışının nedeni nedir? (Kendime not: Sen daha yeni soruyorsun, Karaosmanoğlu 49 yıl önce, Rize neden farklı diye sormuş!)
Kaymakam Vekili Ramis Acar'la, yer gösteren İlköğretim Müdürü Nuri Koşar'a korkutma, yıldırma ilkesi ve yasa dışı eylemle işten el çektirilmiş; meslek gururları ile Pazarlıların il yönetimine saygınlığı kasten tüketilmiştir. Rize Valisinin bu tutumunu çağdaş devlet yönetimi kavramı ve edinilmiş haklara saygı ilkesi ile nasıl bağdaştırabiliyorsunuz?
Valinin, Doğu Karadeniz'de alışılmamış bu tarz vahşiyane kaba kuvvet gösterisine karşı mı koyalım; yoksa hukukun üstünlüğü ilkesinden esinlenerek yasalara saygınlığımızı ve sabrımızı koruyalım mı?”
Karaosmanoğlu’nun 18 Aralık 1975’te verdiği soru önergesine İçişleri Bakanı Asiltürk 3 Şubat 1976’da yazılı olarak cevap verir. Cevap gayet kısa ve özdür. Benzetmek gibi olmasın, konu yine milli güvenlik sorunudur.
“Yaptırılan incelemeden ve mahallinden alınan bilgilere göre; Grev Var adlı oyunun sahnelenmesine asayişi etkileyecek olaylar çıkabileceği mütalaasıyla 5442 Sayılı Kanun'un 9’uncu maddesinin C bendi ile verilen yetkiye dayanarak izin verilmediği, söz konusu eserin sahnelenmesi ile ilgili işlemlerde görevlerini ifa etmeyen tahrirat kâtibi (kaymakam vekili) ve ilköğretim müdürünün işten el çektirildiği ve yapılan soruşturma sonucu tahrirat kâtibi hakkında il idare kurulunca men'i muhakeme kararı verilip görevine iade edildiği, ilköğretim müdürü hakkında lüzumu muhakeme kararı verilip il disiplin kurulu kararı gereğince başka bir göreve atandığı (Burada bir parantez daha açmak şart. Karaosmanoğlu’nun aynı günlerde verdiği bir soru önergesinden, Rize Valisi’nin TÖB-Der’li öğretmenlere sürekli soruşturma açtığını da öğreniyoruz) söz konusu tiyatro eserinin bilahare Siverek Suç Ceza Mahkemesi’nin 19.11.1975 tarih ve 975/199 sayılı kararı ile toplattırılmasına ve oynatılmamasına karar verildiği anlaşılmıştır.”
Toplatma kararı soru önergesinden bir gün sonra ışık hızıyla çıkmış ve oyun o sırada Karadeniz turunda olsa ve Siverek’te sergilenmese de ne gam, devlet kokuyu uzaktan da alır malum! Bağımsız yargı halleri.
Sonuç olarak, CHP’nin Rize’de haziran başında yapacağını açıkladığı çay mitingi epey ilgimi çekiyor. CHP’nin miting düzenlemesi değil, Rize’de çayla ilgili böyle büyük bir eylemin yapılıyor olması ilginç. İktidarda kim olursa olsun Rize’de çayla ilgili her şey beka meselesi malum.
Şengün Kılıç kimdir? Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi'nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı'na devam etti. 1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı. Biz ve Onlar/Türkiye'de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP'li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı. |