Kısa bir süre önce, AKP’nin referandum sonuçlarına dair yaptırdığı bir anketin bazı bulguları basında yer aldı. Araştırmadaki en çarpıcı sonuçlardan biri, gençler arasında “evet” tercihinin yüzde 35 düzeyinde kalmış olmasıydı. Bu oran, referandumda “evet” kampanyası yapan AKP ile MHP’nin oy toplamının yüzde 27 altında kalan bir değeri ifade ediyordu. Böylece ilk defa 2011 seçimlerinde görülen bu eğilim, son yapılan iki genel seçimde devam etmiş ve referandumda iyice belirginlik kazanmış oluyordu. Sandık çıkışı anketleri gerek 2011, gerekse Kasım 2015 seçimlerinde yüzde 50 oy oranına ulaşmayı başarmış olan AKP’nin, genç kesimde tutturduğu oy oranının yüzde 40’ı geçmediğini gösteriyordu. Yani AKP’nin genç oyları parti oylarının en az yüzde on altında seyrediyordu.
AKP’den uzaklaşma: Geçici mi?
Bu durumda karşımıza önemli bir soru çıkıyor. Siyasi iktidar, arzuladığı türde yeni kuşaklar yetiştirmek için eğitim sistemini istediği gibi biçimlendirirken, gençler giderek AKP’den kopuyor mu? Gençlerin AKP’den uzaklaşması siyasi ortama bağlı dönemsel bir olgu mu; yoksa söz konusu olan, toplumsal değişim süreçleri sonucunda meydana gelen yapısal bir kopuş mu?
Türkiye’de siyasetin geleceği üzerinde düşünebilmek ve tahminlerde bulunabilmek için bu soruların üzerinde önemle durulması gerekiyor. Kamuoyu araştırmalarında genç seçmenler seçime katılma yaşı olan 18’den başlayarak 35 yaşına kadar farklı yaş grupları ile tanımlanıyor. Bu tartışma, ağırlıklı olarak en genç kesimi, yani 18-25 yaş aralığını ele alıyor.
“Dünün gençleri” AKP’yi neden destekliyor?
Bugünkü orta ve üst kuşakların içinde büyüdükleri siyasi ve toplumsal ortam ve özellikle dünya koşulları günümüzdekinden çok farklıydı. Türkiye’de kırdan kente büyük çaplı kitlesel göçler 1980’li ve 1990’lı yıllarda yaşandı. Bu dönemde Refah Partisi (RP) ve dini kuruluşlar geleneksel bağları, dini duyarlılıkları ve belediye yardımlarını kullanarak kent yoksulları ile çok yönlü ve yakın bağlar kurmayı başardı. Çeşitli kamu hizmetleri ve borçlandırma yoluyla yoksul kitlelerin yaşamında iyileştirmeler sağlandı.
Bu bakiyenin üzerinde yükselen AKP, seçmen profili itibarıyla görece düşük gelirli ve eğitimli, ama genç bir kitlenin desteğini kazandı. Ne var ki günümüzde “geçmişi ve bugünü” karşılaştırarak geldikleri konumdan hoşnut olan bu kitle, demografik olarak orta ve hatta bir ölçüde yaşlı bir seçmen kitlesine dönüşüyor. AKP, tutturduğu yüksek oy oranlarını bu orta ve yaşlı kuşaklar sayesinde elde ediyor.
Gençler rota mı değiştiriyor?
Günümüzde gençler, artık anne ve babaları gibi durumlarını AKP öncesi dönemle kıyaslayarak siyasi tercihte bulunmuyorlar. Çünkü onlar için olumlu ve olumsuz yönleriyle AKP iktidarı içine doğdukları ve yaşamakta oldukları bir siyasi ve toplumsal düzeni temsil ediyor. Gençler, anne ve babalarına kıyasla, yaşadıkları dünyayı daha yakından izliyor ve daha yakından tanıyorlar. Artık kendi durumlarını kendi ülkelerindeki refah düzeyi daha yüksek kimselerin, hatta gelişmiş ülkelerdeki gençlerin durumları ile karşılaştırıyorlar. Yapılan karşılaştırmalar beklentilerinin karşılanmadığı, layık olduklarını elde edemedikleri yönündeki algılarını güçlendiriyor. Nitekim yurt dışında yaşamak istediğini söyleyen yurttaşlarımızın büyük bölümü gençlerden oluşuyor. Gençler siyasi iktidara ve mevcut toplumsal düzene anne ve babaları kadar olumlu bir gözle bakmıyorlar.
Gençliği yaşamak..
Geleneksel tarım toplumlarında çocuklar tıpkı yetişkinler gibi henüz çocuk yaşlardayken çalışmaya başlar, evlendirilir, çoluk çocuğa kavuşur. Günümüzde de erken yaşta çalışmaya başlayan ya da evlendirilen milyonlarca genç vardır. Ama modern ve modernleşen toplumlarda eğitim süresinin uzaması, çalışmaya başlama ve evlenme yaşının gecikmesiyle “gençlik” artık farklı bir yaşam dönemi olarak görülüyor ve tanımlanıyor. Ailede doğurganlık düşüp çocuk sayısı azaldıkça aileler çocuğa daha fazla değer veriyor, çocuklarını okutuyor ve çocuklarına uzun bir gençlik dönemi yaşatıyor. Gençliğin farklı bir dönem olduğu ve gençlerin “gençliği yaşaması” anlayışı giderek yaygın kabul görüyor.
AKP iktidarı gençliğin çağdaş toplumdaki bu yeni anlamını kavramakta güçlük çekiyor. Gençliği geleneksel toplumlarda olduğu gibi zararlı düşünce ve tehlikeli fikirlerin oluştuğu bir dönem olarak görmeye devam ediyor. Bu nedenle gençleri kendisinin doğru bildiği yoldan yürümeye zorlayıp, gözetim, denetim ve baskı altında tutmaya çalışıyor. Böylece gençlerden uzaklaşıyor, hatta onlarla karşı karşıya geliyor.
Gençler için koşullar zor...
Gençlerin AKP’den uzaklaşması öncelikle olumsuz sosyo-ekonomik koşullara bağlı olarak düşünülüyor. Türkiye’de genç işsizliği çok yüksek. Lise ve üniversite bitiren gençler, vasıfsız işçi statüsünde ve çok düşük ücretlerle çalışmak istemiyorlar. Savaş tehdidi, yurt içi ve yurt dışı terör, artan asayişsizlik gibi güvenlik sorunları öncelikle gençler için tehdit oluşturuyor. Kutuplaştırma ve çatışmaya dayalı siyasetin yarattığı belirsizlik ortamı gençlerin gelecek kaygılarını artırıyor. Yalnızca kamuda değil, özel şirketlerde bile ancak parti kanalıyla iş bulunabiliyor olması, gençlerin gözünde mevcut siyasi iktidarı partizanlık ve kayırmacılıkla özdeşleştiriyor. AKP’nin “kindar ve dindar” kavramları etrafında biçimlenen gençlik anlayışı gençler arasında yeterince karşılık bulmuyor. AKP gençleri heyecanlandıran bir gelecek vizyonuna ve toplumu bir arada tutan ideolojik üstünlüğe sahip bir parti olmaktan çıkıyor.
Eğitimde çabalar işe yaramıyor mu?
Gençler kendilerinden önceki tüm kuşaklara göre daha eğitimliler. Türkiye’de lise ve yüksekokul mezunu oranı yüzde 42 iken, genç kuşakta (18-25) bu oran yüzde 60’a kadar yükseliyor. Eğitimin öneminin toplumsal ve ekonomik yaşamda bu denli arttığı bir dönemde, gençlerin eğitim sistemine güveni sarsılmış durumda. Sınav sisteminin bozulması, eğitimde adil rekabet ilkesini ortadan kaldırdı. Gençler artık okul bitirmenin, çok çalışmanın, uzmanlığın değerinin yok olduğunu düşünüyorlar.
Diğer yandan eğitim gençlerin zihniyetini, olaylara bakış açısını ve değerlerini değiştiriyor. Eğitimli gençler bağımsız düşünme, geleneksel değerleri ve otoriteleri sorgulama, yeni fikirlere açık olma yetilerini daha çabuk geliştiriyor. Araştırmalar üniversite birinci sınıf ile dördüncü sınıf arasında gençlerin geleneksel değerlerden uzaklaştığını, örneğin kadın-erkek eşitliğini benimseme oranının eğitimin son yılında, ilk yılında olduğundan çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu değişimler geleneksel toplumun temel dayanağı olan ataerkilliği de hızla aşındırıyor.
Kadrolaşma, müfredat değişikliği, eğitim sistemine yapılan tüm müdahalelere rağmen, AKP’nin istediği sonuçları vermiyor. Referandumda da görüldüğü gibi eğitim düzeyi yükseldikçe “hayır” oyları da yükseliyor.
Yeni bir kuşak..
Türkiye’de gençleri tümüyle böyle nitelendirmek doğru olmasa da, “Y kuşağı” kavramı yeni yetişen kuşakların bazı özellikleri hakkında önemli ipuçları veriyor. Y kuşağına mensup gençlerin temel özelliklerinin başında teknoloji düşkünlüğü geliyor. Bu gençler bilgisayar, akıllı telefon, internet ve sosyal medyayı daha yoğun kullanıyor ve dünya ile daha fazla etkileşim içinde oluyorlar.
Gençler bir yanda küreselleşmenin yol açtığı benzeşmeden, diğer yandaysa çoğullaşmadan derinlemesine etkileniyorlar. Hızlı değişim çağında büyüyen bu gençlerin ortak kültürel özelliklerinin başında otoriteye meydan okuma geliyor. Gençler, tutum ve davranışlarında, toplumda “normal” olarak tanımlanandan az veya çok ayrılmayı bilinçli olarak tercih ediyorlar. Özgürlüğüne düşkün olan Y kuşağı gençleri, bir lider ya da topluluğun onlara büyük misyonlar dayatmasından rahatsızlık duyuyorlar.
Önce özgürlük
Gençler genel olarak özgürlük, kendini özgürce ifade etme ve kendini gerçekleştirme gibi modern değerlere ve ideallere daha sıkı sarılıyorlar. Kendi yaşamlarını kendi tercihlerine göre biçimlendirme arzuları çok daha güçlü. Gençlerin büyük bölümü siyasi ve geleneksel otoritelerin görüş ve değerlerini peşinen kabul etmekten kaçınıyor. Gerek mahalle baskısından, gerekse siyasi kısıtlamalardan şikâyetçi olan gençler, yasaklara karşı oldukça tepkililer. AKP iktidarının özel yaşam alanlarına yönelik müdahaleleri, tek tip kültür yaratma çabaları, internet kısıtlamaları gibi yasakçı uygulamaları gençleri tedirgin ediyor. AKP’nin, içeride ve dışarıda herkesle kavga eden politikaları gençlerin büyük bölümü tarafından olumsuz karşılanıyor.
Gençlerin büyük bölümü farklı kültürlerin ve yaşam tarzlarının bir arada bulunduğu toplumsal çevrelerde doğup büyüyor. Kimileri farklı siyasi görüşler etrafında karşı karşıya geliyor olsa da aralarındaki farklılıkları hoşgörü ile karşılamayı, hatta onları beğenilen yönleriyle örnek almayı günlük yaşam pratikleri içerisinde öğreniyorlar. Bu nedenle siyasi iktidarın tek tip, türdeş ve itaatkâr bir gençlik yetiştirme yönündeki çabaları büyük ölçüde başarısız oluyor.
Protesto kültürü
Gençler siyasi iktidara, genel olarak siyasete ve hatta topluma karşı daha kuşkucu ve daha eleştirel bir duruş sergiliyorlar. Siyasi tartışmaların sıradanlığından rahatsızlık duyuyor, sorunlarını ve eleştirilerini alışılagelmiş siyasi dilin ve tarzın dışına çıkarak ifade etmeye çalışıyorlar. Özellikle liselerde ve üniversitelerde okuyan gençler tepkilerini daha çok sembolik olarak ve dolaylı yollardan bir protesto kültürü çerçevesinde ortaya koyuyorlar.
Örneğin, giderek kahvelerin yerini alan kafeler, yeni düşünce akımlarını ve değerleri yansıtan sembollerle donatılıyor; farklı kültürleri çağrıştıran eşyalar ve süslemeler, hayvan ve doğa dostu köşeler, otoriterlerle alay eden siyasi mizah örnekleri vb.
Gençlerin “iyi tarım ürünleri” kullanan, ev yemekleri ya da vejetaryen yemekler sunan küçük lokantalara ilgileri artıyor. Giyimde ise özgünlük ve farklılık vurgusu göze çarpıyor. Giyimlerine özenilmemiş görüntüsü veren, aşırı dikkat çeken kıyafetlerle dolaşan, eskileri tercih eden gençler farklı yollardan yerleşik giyim alışkanlıklarını dolaylı biçimde protesto ediyorlar. Aynılaştıran pazar anlayışına karşı çıkan gençler, ufak çaplı, butik mağazalardan alışverişe dönüyor, hatta takas pazarlarında kıyafet değiş-tokuşu yapıyorlar.
Protesto müziği gençler arasında yaygın ilgi görüyor. Devletin ve büyük sermayenin müdahale etmediği bağımsız akımlar öncelikle tercih ediliyor, çoğulculuğu yansıtan farklı ve melez “yeni dalgalar” hızla yayılıyor. Ağırlaşan sansür ve baskı ortamında genç yönetmenler “Çoğunluk”, “Sivas” “Tepenin Ardı” gibi filmlerde olduğu gibi geleneği, erkek egemenliğini, yabancı düşmanlığını derinden sorguluyor.
Gençler, gelenekçilik ve AKP
AKP iktidarı, başta eğitim kurumlarına müdahale ederek, genç kuşakları kendine bağlamaya çabalasa da istediği sonucu elde edemiyor. Bunun başlıca nedeni Türkiye’nin toplumsal ve kültürel açıdan giderek derinleşen bir kuşaklar arası ayrışma sürecinin içine girmiş olması. Bu ayrışma, oy verme davranışına da yansıyan köklü toplumsal dönüşümlerin habercisi. Gençlerin bir bölümü gelenekçiliğe sarılmaya ya da geleneksel ve modern değerler arasında bocalamaya devam etse de, daha büyük bir bölümü gelenekçiliğe, baskıya ve otoriterleşmeye karşı çıkıyor. En özlü biçimde ifade edilecek olursa, bu gençler ve özellikle genç kadınlar özel yaşam alanları başta olmak daha özgür bir çevre, daha özgür bir toplum ve daha özgür bir ülkede yaşamak istiyorlar. Gençlerin bu doğrultudaki istekleri ve beklentileri, onları çoğu durumda gelenekçi değerleri, zihniyeti ve siyasi/toplumsal dokuları korumaya öncelik veren AKP iktidarı ile karşı karşıya getiriyor. Köklü toplumsal değişimlerin yarattığı yeni toplumsal güçleri ve dinamikleri, yüzeysel önlemlerle (genç aday gösterme) ya da çeşitli manipülasyonlarla (baskı, “rüşvet”, propaganda) ortadan kaldırmak, durdurmak, tersine çevirmek mümkün değil.