Şenay Tanrıvermiş

18 Mart 2017

Özcanizm ve eğitimli ağalık dönemi

Özcanizm eşittir efendi/köle mantığıyla ilerleyen şiddet, hiddet ve nefret gölgesinde yaşanan aşklar...

Genel olarak Yeşilçam tabanlı ve bugünlerde gerçekçi, yeni ve samimi görünmeye çalışırken iyice arabeskleşen alaturka bir dil giderek yerleşiyor ne yazık ki! Tabii bu dilin ve dilin temsil ettiği ideolojinin müthiş starları, önde gidenleri ve yol açıp yol verenleri de beraberinde değerlerini oluşturuyor, sağlamlaştırıyorlar. Örnek vermek gerekirse ciks ağaların en trendi ve her daim hem değerleri koruyup taşıyanı hem de yenilikçi modern zihniyeti temsil edeni elbette Özcan Deniz olarak öne çıkıyor.

Anadolu aristokrasisi tabanlı (var mı böyle bir kültür gerçekten, sakın o feodalite olmasın!) ve batı eğitimli yeni efendiler, beyler, ağalar yaratmak sanki çağa uygun ideal erkeği topraklarımıza adapte etmenin yolu ve yöntemiymiş gibi gösteriliyor. Kadirizm yerine Özcanizm tek ve müthiş bir formülmüş gibi epeydir yeni sesler, renkler, soslar ve pozlar eşliğinde tekrar tekrar pişirilip önümüze konuyor. Ve seyirci baş döndürücü fantazyaya kanıp afiyetle yerken mest oluyor, kendinden geçiyor. Ama ne olur durun yapmayın artık! Bunun hak yiyen diğer ağalardan, katil efendilerden, nefes aldırmayan reislerden ve özenti sonradan görmelerden hiç farkı yok! Bir yandan Bey öte yandan bastırılamayan ve her yerden hortlayan kabadayılığa övgüye doyulmayacak mı? Kendinizi dövene, sövene, ezene ve kendine tabii kılmaktan başka çare bırakmayana hayran olmaktan başka çareniz, duruşunuz veya kendinize yetecek kadar gururunuz, duruşunuz yok mu? Kalmadı mı?  

Özcanizm eşittir efendi/köle mantığıyla ilerleyen şiddet, hiddet ve nefret gölgesinde yaşanan aşklar. Buna aşk demek yerine sahip ve sahiplenenin çelişkili, eşitliksiz, erkek eksenli histeri krizleri dense daha doğru olmaz mı? Tabii ki Özcan Deniz sadece bir örnek ve bu örneğin önde giden en başarılı ve etkili starlarından biri olduğu için ayrıca övgüyü ve yergiyi hak ediyor. Asmalı Konak'tan beri ne oynarsa oynasın Seğmen Ağa’nın gücünden besleniyor ve hep koskocaman bir aileyi yönetirken dünya kaynanalar as başkanı annesini idare ediyor ve hep kendisinden çok daha başarısız, ezik, zayıf erkek kardeşinin düşmanlığıyla baş etmeye çalışıyor ve hep ailesinin onaylamadığı öz, hakiki batılı kıza aşık oluyor ve koskoca ailenin karşısında dimdik dururken kızı da kendi kurallarına göre kukla ediyor, eve kapıyor, sesini kısıyor, kolundan çekiyor vs vs vs…  

E tabii bu arada dünyalara bedel fosforlu beyaz dişleriyle gülümsüyor, üstün ve ince zeka ürünü tatlı sürprizleriyle sevdiceğini şaşırtıyor, öfkelendiğinde ceketini savura savura ağır çekimde olayların üstüne üstüne yürüyor, olmaz ama ola ki reytingler düşerse arada bir türkü de patlatıveriyor. Bu haliyle en çok kendisi kendine hayran olduğu ve inandığı için derin görünümlü sığ aksiyon ve replikleri ayrıca tuhaf bir kahramanlık türü oluşturuyor.

Acaba bu türün benzeri diziler kişiye özel mi yazılıyor, yoksa oyuncular kendileri mi yazdırıyorlar veya bu türü yazan özel bir grup mu var? Çünkü farklı bir görgü, kültür ve terbiye biçimi geliştiren karakterler özünde son derece göze batan sığ bir ekonomik gücü yani parayı cidden aristokrasinin ritüelleri olarak sunuyor ve belli ki buna inanıyorlar. Büyük ihtimalle para ekolünden yetişen pırıl pırıl, çağdaş ve son teknoloji bir mantık bu görüşü doğuruyor, besliyor, semirtiyor. Örneğin Esma Sultan'ın bir masası ve ikramı var ki sunmuyor da misafirin gözüne sokuyor. Çeşit dolu masası ve gümüş kapakların açılımıyla adeta misafirini dövüyor. Esma Sultan evde ayaklarını yıkatıyor, böyle dizilere göre aristokrat bu kadar olunuyor demek ki! Bu mu acaba Anadolu geleneklerindeki misafirperverlik, alçak gönüllülük ve tevazu mesela? Ya da hamam sefası sahnesi oryantalist öğelerden çok kıroizm, magandolojizm gibi çığırlar açarak ortaçağdan gerisine düşecek bir zihniyete alkış tutturuyor. Kızı tuzağa düşürüp Uludağ'a getirmeye de Özcanizm romantizmi deniyor bu durumda. Kızı öpüp bırakmaya yani evlenmeden yatmamaya da iffetizm bekçiliği denk düşüyor galiba. Gel gör ki Esma Sultan kimseleri kendi dengi görmüyor, oğlu için onaylamıyor.

Aslında Özcan da annesini onaylamıyor, mesela annesinin telefonlarına cevap vermiyor böylece kendisinin ne kadar asi olduğu anlaşılıyor! Akşamları telefonunu uçak moduna alarak hayallerde uçacak kadar başka dünyalara ait derin bir adam. (Yazık ki dizi komedi değil!) Şarkıcı kızın kendisini terslemesine gösterdiği olgun gülümseme ise sinir krizine sebebiyet verebilecek bir üstten bakış içerse de Özcanizm ideolojisinde erkeğin kendinden ne kadar emin ve sonunda teslim olacak avına gösterdiği sempatiyi ve  hoşgörüyü ispatlıyor. Ne de olsa en baştan en sonunu görüyor, her şeyi biliyor çünkü ne olacağına o karar veriyor.  Bu arada iş konuşmalarının iş dünyasından bir haber olması komik bile olamasa da yeni çığırlar açıyor. Örneğin ‘Çok yoğunum anne,  milyon dolarlık işler yapıyorum. Sektörden geri kalmamamız lazım!’ diyebiliyor ve böyle konuşan bir karakteri önemsememek imkansızlaşıyor.

Not: Kızını konağa sokmaya çalışan anneye ve kızına, sözde entel olduğu için gözlük takan sinik diğer erkek kardeşe, evdeki hiyerarşide hizmetçilerin fal bakan ve elbette fal yoluyla her şeyi bilen tehlikeli ve bilinmez insanlar gibi gösterilmesine, rezidanslardan konaklara sınıf tanımlamasındaki hastalıklı kapitalizm sevdasına, ah arabalara, hele hele defileye dönen kıyafet çokluğu ve uyumsuzluğuna dair yazsan olmuyor yazmasan olmuyor ve bu dizi yaz yaz bitmiyor…