Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu 2010’dan itibaren nevruzu Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi'ne aldı. Nevruz bahar, bayram, kardeşlik, ışık, aydınlık, ümit ve barış çağrıştırmalıyken medya ve özellikle televizyonlar karşıt kodları aynı saatlerde pompalayarak adeta atışma, tehdit, düşmanlık, savaş ve yıllardır süren kayıpları, ölümleri hatırlatmayı vazife bildiler. Oysa ölüm bile yorgundu artık, böyle yazıyordu pankartlar… Ancak ilk haber olmak yarışında dünya manevi kültür mirasına giren kendi bayramımızı ötelemek, örtmek, bastırmak isteyenlerin hırsı yorulmamıştı henüz. Çünkü bayram sanki bir grup tehlikeli vatan haininin çılgınca eğlenmesi, gereksiz kutlamasıymış gibi sunuldu.
Ve bayram ana gündemden düşsün diye yapılmayan kalmadı. Gün mü yoktu yani kongre için, özellikle o iğreti eden, limon sıkan, aba altından sopa gösteren demeç için ya da o gün açılış yapılmasa olmaz mıydı? İktidarı, muhalefeti bir olup sadece Nevruz’u kutlasaydı ve başka hiçbir şeycik demeseydi yıkılır mıydı hesapları, erkleri, idleri, egoları? Diyarbakır'daki barış ateşini illa ki boğmaya, bozmaya, gölge düşürmeye çalışmasalar ve o ateş herkesin kalbine azıcık sızsa, ısıtsa ve barıştırsa ne kaybedilirdi? Kim kaybeder kim kazanırdı ama olmadı ve o güne kongreler, kocaman demeçler, upuzun açılışlar ve ardı ardına aktiviteler, aksiyonlar ve kendi tehdit dolu sloganlarını tıkıştırdılar. Galiba iktidar refleksi bu ve pasif hissetmemek için agresifleşmeden edemiyor.
Nevruz bahar bayramı gibi değil medya tarafından verilen -ve alıcılar tarafından benimsenmesi istenilen- anlamı ideolojik ve bölücülüğü çağrıştıran iletilerle dolduruldu. Kitlelere kongre sloganları, çatışmalı iktidar demeçleri ile aynı anda ulaşmayı sağlayan televizyon kanalları, yönetici zümrenin mesajlarını zihinlere empoze ederken tıpkı deri altına enjeksiyon yapan bir şırınga ya da bir mermi gibi tehditlerini yinelediler. Haber sıralamasında önce demeçler geldi ve belirgin bir şekilde zihinsel üretim sistemini tetikleyecek tüm tehditler özellikle bölücülük iddialarıyla enjekte edildi. Sonra kongre haberleri yer aldı ve bu kez hegemonik kültürel pratikler, toplumsal kalıplar ile klişe vatanseverlik damarlarını harmanlayıp bir kez daha kamuoyuna sundu. Böylece sıra Nevruz haberlerine geldiğinde kamuoyu nasıl bir okuma yapması gerektiğiyle ilgili olarak yeterince doldurulmuş, kirli ortak hafıza uyarılmıştı.
Böyle olacağını çoktan bilen Demirtaş olacak iş değil ama barışla tehdit etti. ‘Biz barışı sizin için yapmıyoruz kusura bakma, halklar için yapıyoruz" dedi. Çünkü artık ölüm bile yorgundu. Çünkü kendi bayramımızı Birleşmiş Milletler boşuna manevi değer olarak korumaya almamıştı. Çünkü bayram ölümsüz geçti diye haberler ‘Nevruz olaysız geçti’ diyordu… Çünkü ölüm bile çok yoruldu yazıyordu pankartlar ve göstermiyordu televizyonlar…