Şenay Tanrıvermiş

20 Temmuz 2023

Birbirimizi sevmenin alternatif bir modelini geliştirebilmemiz mümkün mü?

Rooney'nin her iki romanında sorduğu üzere; "Sevmek bu kadar zor olmak zorunda mı"dır?

Sally Rooney 'Normal İnsanlar' romanında zengin/fakir arketipinden beslenen aşk çatışmasıyla edebiyat dünyasının kalbini kazanmış ve metni nefis bir adaptasyonla işleyen BBC ve Hulu ortaklığıyla dizi olarak izlemek de mümkün olmuştu. Dahası BBC bu diziyle izlenme rekorları kırdı. Dolayısıyla Rooney'nin ilk romanı 'Arkadaşlarla Sohbetler' de aynı işbirliği ile 12 bölümlük bir dizi olarak çekildi.

Yazar, Normal İnsanlar'da, "kültür dediğimiz aslında sınıfsal bir performanstan ibarettir" derken bu çatışmanın boyutlarını tüketim kültürünün kendiliğinden tutsak aldığı gençler ve idealleri üzerinden anlatır. İletişimde sıkıntılı, alışılmış kahraman ya da anti-kahraman vasıfları taşımayan sıradanlıklarıyla barışık karakterlerin tutkulu aşkları sınıf odaklı mercektedir. Her sınıfın normali farklıdır, bir arada olmak için yine de ortak normallerin paydasında derinlikli bir bağ kuran çiftin hikâyesi, kendi travmatik prangalarından aşk aracılığıyla özgürleşme mücadelesi olarak da görülebilir.

Rooney'nin ne kahraman ne de anti-kahraman olarak tanımlanamayacak karakterleri z kuşağının zaafları, iç mücadeleleri, değişen etik paternleri ve estetik anlayışı aracılığıyla okuyucu ve izleyiciyi tam kalbinden yakalar. Ne de olsa 1991 doğumlu bir yazar için geleneksel değerlerin karşısında durarak başkaldıran anti-kahramanın modası çoktan geçmiştir galiba. Ne tanrısal öğelerle yüceltilen bir savaşçı ne de var oluşçu/nihilist ya da herhangi bir 'izm'le özetlenen akımlardan birine dahil edilesi karakterler söz konusudur. Aşk mümkünlerin içinde en hayatta tutan, hâlâ en çok güldüren, üzen, yakan ve değiştirendir mesela! Bu kadar insani bir gerçek elbette ümit vaat eder, ne de olsa her şey değişse de (kimine göre hâlâ bozulma) aşk kalbe düşünce standart eylem ve yönelişler tamamen askıya alınarak doğru ve yanlış arasındaki muğlak alan iyice önemsizleşir. Anti-kahramanın ahlaki olanın karşısında durarak sorguladığı erdemli niteliklerin iyi ya da kötü şeklinde kategorize edilmesine de rastlanmaz. Kısacası gri alanları analiz eden iyi-kötü karşıtlığı çoktan bitmiştir. Çok daha derin, komplike, boyutlu ve zorlayıcıdır insan denilen canlı ve konu aşk olunca ne kahramanlık ne de anti-kahramanlık işe yarar, duygusal ikilemlerin tonları milyonlarca yeni gri alan yaratır. 'Temiz' niyetlere karşın tercih ve eylemler etik kabul edilenin alanından taşar, aşar, yıkar çünkü aşkın insanı değiştiren kimyası kuralları çiğnemeyi doğallaştırır.

Edebiyat gibi diğer sanat alanlarının ve evlilik benzeri temel kurumların gösteriye dönüştüğü bir dönemde iki kişi arasındaki en mahrem, derin ve belki de geçici yakınlığın jürisi kesilen toplum z kuşağının umurunda mıdır? Hatta hatırında mıdır? WhatsApp mesajlarıyla akan bir dünyada kominist manifestodan sekse, patriyarkal düzenden sosyalizme, mayosunun renginden regl ağrısına, babasının alkolizminden okulun burs sınavlarına, thinderdan evlilik gibi hiyerarşi içeren ilişki biçimlerine olağan bir sohbet akışının her an her yerde olabilme ihtimali çoktan algı ve duyumlama biçimlerini değiştirmedi mi? Frances'in dediği gibi; belki de koşulsuz ve eşit sevmek mümkün değilse de başka türlü sevme alternatifi bulunamaz mı?

Irk, sınıf, cinsiyet ve yaş farklılıklarını engel olarak görmeyen z kuşağı kahramanlık yerine duygu ve düşüncelerini öncelemenin doğallığıyla zaten sözde ahlak kalıplarını çoktan al aşağı etmiş olabilir mi? Arkadaşlarla Sohbetler (Conversation With Friends) roman ve dizisinde iki çiftin arkadaşlık ve aşk arasında seçim yapamaması ve bunun ihtimalleri sorgulanır. Uygarlığın çöktüğüne tanıklık eden batı dünyasının z kuşağı belki de insanlık için tüm cevapları aşk ve arkadaşlık ekseninde mi arıyordur? Öyleyse Aşk ve arkadaşlık arasındaki ihlale açık sınırlar tekrar tanımlanmaya ihtiyaç duymuyor mudur?

Kısacası metnin de sorduğu gibi başka türlü sevmek ve sevilmek zamanı gelmiş olabilir mi, alternatifi inşa edilemez mi? Karakterler bir kahraman ya da anti-kahraman gibi entrika peşinde koşan, birilerini düşman belleyen, aşkı uğruna her riski alan, kusurlarından başarı üreten yapılarda olmasalar da olmaz mı? Ayrıca Rooney'nin her iki romanında sorduğu üzere; "Sevmek bu kadar zor olmak zorunda mı"dır?