Arkadaşlar İyidir pek çok açıdan oluk oluk kanadığı halde hiç işlenmemiş bir konuyu ana karakterlerden biri üzerinden anlatıyor. Çalışan çocuklar! Daha doğrusu çalıştırılan çocuklar! Ülkemizde çocuk gelin, çocuk işçi hatta çocuk katil ve çocuk terörist olarak adlandırılan ve bu ağır etiketlendirmeler altında sömürülen milyonlarca çocuk varken böyle bir karakterin ilk defa bir dizi de işlenmesi yapımların sosyal gerçekliğimize ne kadar uzak olduğunun ispatı aynı zamanda! Çünkü ne yazık ki aslında alttan alta en eğitimli kesimde bile çalışan çocuk makul ve makbul görülerek takdir ediliyor. Örneğin ‘hem okuyor hem de çalışıyor’ klişesi fazlasıyla romantize edilerek sürekli destekleniyor. Hem okuyup hem çalışmak için psikolojik ve bedensel yeterlilik ve en azından 18 yaşına gelinmesi gerekliliği kimselerin aklına bile gelmiyor!
Pek çok farklı kaynağın yaptığı araştırmalar ortak verilerle sonuçlanıyor maalesef; çalışan çocukların evde de çalıştırıldığı, iş yerlerinde genellikle yemek verilmediği, ciddi sakatlıklar yaşadıkları ve yine de seslerini çıkartmadıkları gibi acı ve kahredici raporlar aslında şaşırtmıyor…
Arkadaşlar İyidir’de ailesi tarafından çalıştırılan çocukları temsil eden ve acı veren gerçekleri su yüzüne çıkaran bir aile işleniyor! Çocuklarını sermaye yapan ve bundan asla gocunmayan çünkü hak görenlerin duygu ve düşünce dünyası akıcı, sürükleyici ve gerçekçi bir dille anlatılıyor. Ayrıca kendisi var olamamış yetişkinlerin çocuklarını medya da görünür kılarak görünme çabalarının arkasında farklı ve hastalıklı bir psikoloji de var ve bu genellikle aile ve çocuk açısından başarı gibi algılandığından sempatik bile görünüyor.
Dolayısıyla dizideki Eren’in annesi çocuklarına hiç de kötü bir şey yaptığının bilincinde olmadan ilk önce oğlunu sonra küçük kızını da setlere taşıyıp reklamlarda oynatmakta sıkıntı görmüyor. Oğlunun kardeşini kurtarma feryatlarını saçma sapan hezeyanlar gibi geçiştirmeye çalışıyor. Oysa Eren daha küçücükken kullanıldığı duygusuyla kimlik bunalımları içinde kıvranıyor ve ebeveynlerinden nefret ediyor. Annesi babası tarafından çalıştırılan yani daha küçücük yaşta ailesinin gelir kaynağı olarak görülen Eren’in travmaları ne yazık ki son derece acı bir gerçeği temsil ediyor. Setten sete koşturulurken ağlıyor, bazı sahnelerde korkuyor, çok sıkılıyor, yoruluyor ancak tüm çocuklar gibi ebeveynlerine gücü yetmiyor.
Her türlü işkence, taciz, tecavüz ve yoksulluğun yanında belki setlerde çalıştırılmak hafif kaçıyor da olabilir! Ancak henüz kişiliği gelişmekte olan bir çocuğa çeşitli duygusal komutlar vermek, uygunsuz koşullarda yatırıp kaldırmak (malum bizim dizi dünyamız da yetişkinlerin bile psikolojisi bozuluyor hatta bu yetiştirilmesi imkansız maraton da hayatını kaybedenler oldu) ve küçücük çocukların omuzlarına karakter yaratmak gibi zor bir sorumluluk yüklemek tamamen acımasızlıktır. İşte bu yüzden de bazen arkadaşlar ailelerden çok daha iyidir gerçekten!
Not: Bu Sette Çocuk Var, O Daha Çocuk gibi kampanyaların bu diziyle el ele çalışmaları aslında harika bir temenni olarak kalbimizden geçiyor… Bütün çalışan çocuklarımızı temsil eden Eren karakterini dikkatle takip etmek de artık hepimizin görevi gibi görünüyor.