Şenay Tanrıvermiş

01 Kasım 2014

Acun Medya Krallığının Ütopya’sı

Daha ne yapsın Acun Medya? Distopyalar imparatorluğuna Ütopya’nın bu kadarı yakışmaz mı zaten?

Distopya İmparatorluğunun kraliyetlerinden Acun Medya’nın Ütopya’sı başladı. Yarışmacılar üzerinde Ütopya yazan bir kapıdan giriyorlar.  Ütopya’nın üzerinde ütopya yazmasa ütopya olduğuna inanmak imkansız ama yazınca da başka türlü düşünmek imkansızlaşıyor. Gösteri toplumunda üzerinde bangır bangır yazmadan, reklamı yapılmadan, önünden arkasından dedikodusu kopmadan ve koskocaman iddialarda bulunmadan yaşanmış sayılmıyor artık hiçbir şey, görmeden inanmama zamanlarındayız. Hatta gözüne sokma, kapıdan kovalasan bacadan girme, özel hayat endüstri döneminde kendimizi her açıdan kameralara gösterme ve gösterdiğinden daha fazlası olduğuna ikna etmek için çığlık atmalar zamanındayız. Bu dönemin ürünü bir canlıysanız odalarınızı, yataklarınızı, boy beden basen göbek ölçülerinizi ve varsa hayallerinizi vitrine çıkarmanız gerekir. Evet hayalleriniz de ete kemiğe bürünmeli.

İnsanoğlu hissetmeyi, düşünmeyi, sezmeyi, kafasında canlandırmayı feci demode buluyor çoktandır. Ne de olsa tüm bunları kişilerin tek başına kurabileceğinden çok daha güçlü bir şekilde yapan yapım şirketleri var. Her şeyden önce çok şükür Acun Medya var! Ütopyalar artık televizyon yapımcılarının sunduğu imkanlar çerçevesinde ve gösterilebilir olduğu kadar ütopya! Ama illa olacaksa ütopyanın en güçlüsünü, ünlüsünü, süslüsünü ve avantajlısını da elbette Acun Medya kotarır. Acun Ilıcalı hem hatırlı kişidir, hem mufazakar moderndir, hem çapkın ve evlidir, hem zengin ve komiktir, hem de eğitimsiz ve bilgilidir dolayısıyla tam bize göredir ve ütopyasından gelirse fayda gelir. Acun’a bulaşana şöhret, servet, güç ve fazlası bulaşır bilgisi ülkemizde kesindir.

Dolayısıyla bütün yaşadıklarından sıyrılıp kendine kuralsız bir dünya da yeni bir hayat kurmak istediklerini söyleyen 15 yarışmacı on binlerce başvurunun içinden seçildikleri için çok mutlular. Çünkü bugüne kadar Acun’un yarışmalarına katılan mazlumların bazıları artık mazlum değil. Yarışmalar içlerinden bazılarının fakirlikten kurtulup kılık değiştirilebildiğini, paraya kavuşulabildiğini, kendisinden esirgenmiş zenginlik ve özgürlüklerin parçası olunabildiğini ispatladılar. Diğerleri ziyan olduysa oldu! Ne de olsa vicdan ve adalet değil cüzdan ve hakaret kazanıyor bu iklimde. Artık zaman Ütopya da kendilerini gösterme, sıyrılma ve kameraların hakkını verme vaktidir.

Seyirciler ise dışarıdan internet bağlantısı ile program sitesinden ücretli veya ücretsiz pasaport çıkartarak (Tabii paralı olanı seyircisine ayrıcalıklar sunuyor, kim bilir belki ileri ki bölümlerde yarışmacılarla tanışma ihtimalini bile ima ediyor mesela.) programa 24 saatten daha fazla dahil olabiliyorlar. Çünkü farklı kamera açıları ve yorumlarla olanı olandan daha detaylı görüyorlar. Ne de olsa yeni dünya insanının yaşamla ilişki kurma biçimlerinin en temel aksiyonu seyretmektir. Üstelik ‘reality show’ türündeki ütopya benzeri yapımlar ‘real’ ve ‘show’ unsurları bir arada sunarak ve bilgisayar oyunları gibi seyirciyi içeriğe dahil ederek interaktif ve metinler arası malzemeleriyle tam bir izleme ziyafeti sunarlar. Ütopya biraz bilgisayar oyunu Farmville’i, biraz Survivor’ı biraz da Biri Bizi Gözetliyor programını andırdığından özel hayat ve mahremi dikizleme imkanıyla 15 yarışmacının yaşamını billboardlar, gazete ilanları, TV reklamları, showun kendisi ve internet bağlantısıyla her taraftan bakılan bir vitrine çeviriyor. Bu vitrinde her şeyin satılık olması ve adına ‘ütopya’ konan bir programda yarışmacıların para kazanmak zorunda kalması sistemden çıkış, kaçış, kurtuluş olmadığını kanıtlıyor. Daha ne yapsın Acun Medya? Distopyalar imparatorluğuna Ütopya’nın bu kadarı yakışmaz mı zaten?