Selçuk Erez

20 Aralık 2019

Son fırıldak

İntihar sadece kafaya kurşun sıkmak, boynuna ip geçirip ayakları yerden kesmek ya da yükseklerden atlamakla mı gerçekleştirilir? Hayır, insan, biyolojik yaşamına son verebileceği gibi sosyal, siyasal ve entellektüel açılardan da bitirebilir kendini

Refahın, ferahın tüm göstergeleri her türlü makyaja ve kamuflaja rağmen vahim olumsuzluklar yansıtırken, bu gidişe artık "dur demeli" diyenlerin sayısı giderek artarken, özgeçmişi yönetimin kınamalarıyla dolu, "Er geç ana muhalefet partisinin başına geçer" sanılan bir kimse, günün birinde kalkar, giderek fire veren, hızla yitirdiği oyları geri toplamak için ne yapacağını şaşırmış iktidara -kıdemli yalakaları kıskandıracak boyutta- yaranmaya, aşkını ilan etmeye başlarsa akla ne gelir?

"Bu feci yozlaşmaya karşı en güzel, en dik duracak adam galiba budur: Hukuk adamıdır, üniversitede hocalık da yapmıştır, güzel konuşur" diye düşünenlere birdenbire sırtını dönüp demokrasiyi yiyenlere, bitirenlere asker selamı çakmaya başlarsa bu nasıl açıklanır?

Böyle aniden dönüverenler için "Kaseti vardır, dosyası vardır" derler. Bilmeyiz ama başka olasılıkların da düşünülmesi gerekir.

Bu sakın bir nevi intihar, bir tür kendine kıyış olmasın?

İntihar sadece kafaya kurşun sıkmak, boynuna ip geçirip ayakları yerden kesmek ya da yükseklerden atlamakla mı gerçekleştirilir? Hayır, insan, biyolojik yaşamına son verebileceği gibi sosyal, siyasal ve entellektüel açılardan da bitirebilir kendini.

Acaba bu fırdönüş sosyal bir intihar örneği midir? İnsan ancak dayanılmaz psikolojik acılardan kaçmak için böyle harcar kendisini. J. D. Spence’in Wang Hatunun Ölümü (Metis yayını. çev. Ö. D. Gürkan) yapıtından bir örnek verelim:

17. yüzyılda Çin’de bir yerde 13 yaşında bir kızın nişanlısı Liu, dul baldızıyla yasadışı bir ilişkiye girdiği duyulunca utancından kendisini hadım eder. Kızın ve oğlanın akrabaları -Liu artık bir erkek sayılamayacağından- nişanın bozulmasının gerektiğini düşünür ve  kıza yeni bir damat adayı bulurlar. Yeni koca geldiğinde kız, göreneklerinin nişanlısına sadakati gerektirdiğine inandığından yeni damadı kabul etmeden önce "Yıkanacağım" der ve damat adayı kapıda beklerken canına kıyar.

Psikolojik baskılardan kaçıp, görkemli avantalara kavuşmak için kendine kıyanlar da vardır: Hitlerin mareşallarından Erhard Milch'in babasının Yahudi olduğu duyulduğunda annesine, gerçek babasının nüfus kağıdında belirtilen kimse değil, annesinin saf kan Alman olan bir akrabası olduğuna dair bir itirafname imzalatmıştı; böylece Erhard Milch saf kan bir Alman oluvermiş, annesi de akrabasıyla zina yapmış kadının biri olarak elaleme 'rezil' olmuştu.

Bizim fırıldak bu gibi durumlardan sıyrılmak için mi düz yolda giderken tam yol sağa çark etti? Yukarıda saydığımız olasılıklardan hiçbiri yadsınamaz. Ancak bu kadar toz ve duman arasında bambaşka bir olasılığın da gözden kaçmakta olduğunu söylememiz gerekiyor:

Hindistanda eskiden yaygınken yasaklanmış olan bir adet vardı: Kocasını yitirmiş kadınlar, eşlerinin cenaze törenlerinde cesedin yakıldığı ateşe atarlardı kendilerini. Hindistan'ın köylerinde bugün bile  yaşamına bu şekilde son vermek isteyenlere rastlanırmış.

Bizimkinin de can çekişen ve pek yakında Brahma’ya kavuşacak olan sevdiğiyle beraber yanma konusunda dayanılmaz bir isteğin kurbanı olması muhtemeldir.