İnsanların yeryüzünde boy gösterdikleri zamanlardan bu yana pek çok tanrı geldi, geçti: Konuyu iyi bilenlerden James P. Allen, Mısır metinlerinde 1400'den fazla tanrının yer aldığını tahmin ederken, Christian Leitz "Binlerce, on binlerce Mısır tanrısı vardı’’ diyor. Eski Mezopotamya’da da çok sayıda dingir yani tanrılar, tanrıçalar vardı. Çoğu dev boyluydu ve insan biçimliydi.
İnsan biçimli olmalarına şaşmamak gerekir çünkü bu tanrıların bir bölümü toplum imgesinin ürünüydü, bir bölümü de imparatorlar, krallar yani o dinlerden olanları yönetenlerden oluşmuştu: Tahtlarda oturanların kimi sağken, kimi de öldükten sonra tanrılaşmıştı.
Yunanlıların tanrıları da çoktu, Zeus’un başkanlığında dünyayı idare ederlerdi. Bakanlar kurulu gibiydiler: Her biri, bir asal, birkaç tane de ek görev üstlenmişti. Yunan tanrılarının çoğu zamanla Roma tanrılarına dönüşüp iktidarlarını bir süre daha sürdürdüler.
Doğu dinleri, batıdakilerden birçok açıdan farklı olmakla beraber onlarda da tarihi kişiler, atalar, yaşamları boyunca belli ilkelere uygun yaşamış kimseler de tanrılaşmışlardır; yani o bölgelerin tanrıları da genellikle insandan dönmedirler.
Zamanla tek tanrılı sistemlere geçildi; eskiden yüzlerce tanrının yürüttüğü binlerce işi artık sadece bir tanesi yürütmeye başladı.
Dünyanın ilk yaygın tek tanrılı dini olan Zerdüştlük, Pers İmparatorluğu'nun resmi inancıydı; zamanla yayıldı ve çok sayıda izleyicisi, ateş tapınaklarında yüzyıllar boyunca dualar ettiler. Sonra bu din çöktü, yerini o toprakları işgal edenlerin dini olan İslam aldı. Sonra, İslam ve diğer tek tanrılı dinler yaygınlaştı.
Peki, din ve dindarlık günümüzde nasıl bir gelişme göstermektedir?
Komünizmin benimsendiği ülkelerden çoğunda din yok, tanrı da yok. Uzak ve Orta Doğu konusunda bu konuda saptanan çoğalmalar ve azalmalar daha çok din değiştirenler değil göçler nedeniyle gerçekleşmekte. Batıda ise dinin yaygınlığını yitirdiğine dair güçlü işaretler var: İstatistikler, cemaatlerin giderek azaldığını gösteriyor.
‘’Dinler, günümüze kadar bu kadar çarpıcı biçimde değiştilerse, bu konuda gelecekte ne olur? Uygarlığımız ve teknolojileri giderek daha karmaşık hale geldikçe yeni tapınma biçimleri mi ortaya çıkar?’’ diye soruluyor.
Birçok düşünür, bu konuda geleceğin yapay zekâ tarafından belirleneceğine inanıyor.
Nasıl?
Önce yapay zekâ yöntemleriyle üretilmiş ve donanmış insanımsı oluşumların yavaş yavaş insanların yerlerini alarak bazı değişikliklere yol açacakları öngörülüyor.
ABD’de MIT adlı eğitim kurumunun Beyin, Zihin ve Makineler Merkezi'nde araştırmacı olan Eliza Kosoy, makinelerin bazı alanlarda insanları çoktan geride bıraktığına dikkat çekiyor: Bunlar, satranç gibi birçok strateji oyununda bizi yenebiliyorlar. Yapay zekâ alanındaki seçkin araştırmacılardan oluşan “AI Experts’’ grubunun üyeleri, "insan düzeyinde makine zekâsının" gerçekleşme şansının 45 yıl içinde yüzde 50, 9 yıl içinde ise yüzde 10 olduğunu ileri sürmektedirler.
Yapay zekâ ürünü insan bozuntuları, yeryüzünde çoğalıp organik insanları geçtiklerinde kendilerini yaratanların insanlar olduğunu anlayacaklar kuşkusuz.
Peki yaratanlarına “Tanrı’’mı diyecekler? Diyecekler ama kendilerinin tanrılardan daha üstün olduklarını da kavrayıp o tanrılara tapmayacaklar. Yani “Tanrı’’ sözü belki de anlamını yitirecek: “Tanrı’’ diyecekler, doğrudur, “bizi yarattı ama tapınmaya değmez!”
Bunları öğrendikten sonra, bulutların ötesine, dağların tepesine seslenmek, insanlardan esinlenerek oluşturulmuş o eski tanrılara sormak gerekmez mi?
-Siz neyin tanrısıydınız Sayın Telepinu? Ne muhteşemdiniz! Ananız yeryüzünün bereketine, babanız da meteoroloji işlerine bakardı. Şimdi nerelerdesiniz, ne zaman yittiniz? Cenazenizi kim kaldırdı, kim nereye gömdü sizi? Sonra Titan Kronosoğlu Zeus, siz Olimpus tepelerinden yönetmez miydiniz dünyayı? Bazen kuğu, bazen boğa olup neler yapardınız zamanınızın en güzel kızlarına? Kim bilirdi bir gün size ne adak adayanın, ne de kurban kesenin kalmayacağını?
Toprağınız bol olsun Hafaestos ve Theseus; sizin de suyunuz Sayın Okeanos! Bizim de başımız sağ olsun!
Bu gerçekleri bilmeden tanrılaşmaya kalkan, üstelik bu yolda her şeyi harcamaya, altüst etmeye teşne insanlara, krallara, başkanlara da ne demeli?
-Çabalama Kaptan, çabalama!
Böyle çabalarken çaptan düşüyorsun.
Biz fark ettik, sen de anla:
Havanda sadece su dövüyorsun!