Korona başladığından beri berbere gitmiyorum. Çocuklar birkaç ayda bir gelip kesiyorlar. Arada ben sağdan soldan fazla taşanı kırpıyorum. Geçenlerde yolda berberime rastladım. Şöyle bir baktı:
-Abi kim kuşa çevirdi seni?
Anlattım.
"Beni dinlersen," dedi, "Hep aynı çocuğa kestir ki hiç olmazsa biraz öğrensin. Yoksa bir ona, bir buna kestirirsen hep böyle amatör kalırlar. Eskiden eşine kestirenlerin çoğu senin gibi oluyordu ama şimdi rastladıkça bakıyorum, elalemin karısı giderek profesyonelleşti, içlerinde kusursuza yakın kesen var."
Korona kısıtlaması kalktığı halde berbere artık gitmeyen oranı yüzde elli imiş.Tabii bu sadece Korona tehlikesinden değil, ekonomik yetmezliğin felaket boyutlarına varmasından da kaynaklanıyor.
- Peki ne olacak?
- Eskiden sünnetçiler vardı. Artık cerrah değilsen kesemiyorsun. Berberden başkasının saç kesemeyeceğine dair kanun hükmünde kararname çıkarmalılar.
Merak ettim, arkadaşlarıma sormaya başladım:
Tabip Odasında görevli arkadaşım Alaattin Timur, "Ben de Korona nedeniyle gidemiyorum. Berberimi severim. Üzülmesin diye başka bir semte taşındım, dedim." diye yanıtladı. Bir saç kesme cihazı almış idare ediyormuş.
Rona Aybay Hocam, "Büyük torun başta acemi nalbanttı. Ama zamanla öğrendi. Kızım torun kadar yetişmedi henüz; ona sadece ense traşı yaptırıyorum." dedi.
Ekonomist dostum Yalçın Baran’ın yanıtı özgündü: Covid başlayınca tutmuş başını jiletle sıfıra vurmuş. Kendi yapmış. "Zaten evde kapalıydık. Kimse görmüyordu. Sadece arada gittiğim mahalle manavı, " Abi, sen böyle dolaşma, bir yerden kaçtı zannederler." diyordu.
Dr. Ekrem Duman, İstanbul Tabip Odasından dostumdur. "Berberimin ufacık bir dükkanı var. Her iki koltuğu da hep dolu. Maske kullanılmıyor. Gitsem, hastalanmamam imkansız. Ben çareyi saç uzatmada buldum!" dedi.
Arkeolog ahbabım Nezih Başgelen, berbere erken bir saatte, kuşlar sup anglez yemeden önce giderek sakınmaya çalışmış ama "Tadı kalmadı."diyor, "Berber dükkanları bir sosyalleşme alanıydı. Semtin mobesesiydiler, mahalleden kim taşındı, kim gitti, tüm dedikoduları hem onlardan, hem de müşterilerden öğrenirdik."
Dr. Cengiz Erçin, kocaların saçlarının eşleri tarafından kesilmesine olumlu bakıyor ama "İyi bir eşin yoksa iyi bir elin olmalı" dedi.
"Çin atasözü mü?"
Hayır, Cengiz, briçte Steyman deklarasyonunda söylenen bu sözün saç işini evde halledenler için de geçerli olduğunu düşünüyor. "Yani," diyor, "Evde saçını kesecek eşin bu konuda becerikli değilse iş sana düşer! "
Edebiyatçı hekimlerimizden Dr. Mehmet Uhri, "Başlangıçta eşim kesiyordu, annesine bakmak için İzmir’e gitmesi gerekince iyi bir traş makinesi edindim. Miyopum ama kafamın her bir yanındaki saçı el yordamıyla algılayıp güzel kesiyorum. Aleti, tek kullanışta amorti etmiş olmam da cabası.
Berberime bir kez daha rastladım.
"Biz müşteri kaybettiğimizden şikayetçiyiz ama kadın berberleri bizden de şanssız" dedi,
Neden?"
"Bu ülkede erkeklerden yüzde yirmisi Korona varsa da yoksa da eşini berbere göndermez. Başka bir erkeğin kadının saçlarına dokunmasını namus meselesi yapar."
"Hadi ya !"
Önce abartıyor sanmıştım ama internette kadınların söyleştiği bir yer buldum, şöyle cümleler okuyunca konunun ciddiyetinin farkına vardım:
"Evet canım, eşim keser saçlarımı. Kuaföre gıdcem diyom, yok ben kescem dıyo."
"Benim sacım uzundu, eşim kesmeme izin vermiyordu. Ben de çok ağladım kesdireyim diye. O da ben kesicem dedi, yoksa izin vermem dedi. Ben de izin verdim kesti."
Korona'da berberler konusunda yazmaya kalkıyorsun, baskı ve faşizm öyküleriyle karşılaşıyorsun. Korkarım Görele pidesi tarifi, güvercin sevenler ya da pop şarkıcılarımız gibi bir konuyu işlemeye kalksam da böyle bir şey çıkacak karşıma.
Faşizmi yaşamın her köşesinde arayıp bulup gidermeden kimseye rahat yok bu ülkede!