Büyük Rus yazarı A. Çehov'un Köpekli Kadın (1899) öyküsünün kahramanları Dimitri Gurov ile Anna Sergeyevna von Diderits, o gece ilk kez seviştikten sonra güneş doğarken Yalta’ya yakın bir köye gitmişler, banklardan birine oturmuşlardı. Çehov, o Kırım köyünün erken saatlerini şöyle anlatır: “Ağaçlarda yapraklar kıpırdamıyor, çekirgeler cızırdıyor, aşağıda yükselen denizin tekdüze sesi, bizi bekleyen o sonsuz uykuyu dile getiriyordu.”
Çehov, “Martı” adlı oyununun sahnelenmesinden sonra Kırım’da, Yalta’da bir ev satın almıştı. Yazar öldükten sonra, 1921 yılında müzeye dönüştürülen bu evin, II. Dünya Savaşı’nda Kırım işgal edildiğinde Naziler tarafından kullanılmak istenmiş olduğu ancak yazarın kardeşi Maria Çehova’nın bu girişime direndiği, evi terk etmediği bilinir. Kırım, Çehov’dan başka birçok Rus yazarının eserlerine konu olmuştur. A. Puşkin, hürriyet konusunda yazdığı şiirler yüzünden sürgün edildiği Kırım'da- bizim Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in Bodrum’a sürüldüğünde anlattığı gibi- adeta yeniden doğduğunu söylemiştir.
Şair Makasimilyan Voloşin de bu yarımadadan etkilenenlerdendi; Kırım'da, Koktebel Yaylası’nda, önemli şairlerden Marina Sveteva, Osip Mandelstam, yazar Maksim Gorki ve A. Tolstoy gibi Rus kültüründen bahis açıldığında ilk planda akla gelen insanlardan birçoğunu davet ettiği bir evi vardı.
Kırım, Putin tarafından Ukrayna’dan koparılıp Rusya’ya katıldığında Rus halkının sevinmesi, Putin’in bu olayı izleyen seçimlerde daha fazla oy alması, bu bölgenin, Rus kültüründe, kimliğinde önemli bir yer tutmasındandır.
Putin, Kırım’ı Rusya’ya katmasının, ülkesinin yeniden güçlendiğinin, ABD ve AB'ye -Gorbaçov ve Yeltsin devirlerindeki gibi- boyun eğen değil, artık kafa tutan bir güç olduğunu yansıtacağına da inanmaktaydı: Bu gelişme ona, memleketinde uzun sürecek bir görkem ve ağırlık kazandıracaktı.
Putin’e göre Rusya, giderek artan gücünün meyvelerini toplamaya devam etmeliydi: Sırada Ukrayna vardı.
Kırım, Rusya’ya katıldığında Putin’in umduğu oldu ama Ukrayna?
Ukrayna'da devam etmekte olan savaşın olası sonucu - başta Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski - halkının mertçe direnmelerine rağmen Rusya’nın burayı ele geçirip Nazilerin Norveç’i işgal ettiklerinde yaptıkları gibi başına, yurdunu satacak bir Quisling getirmeleri olasıdır.
Ancak, Ukrayna, Kırım olmadığından Rus halkının küçümsenmeyecek bir bölümü olayı alkışlamıyor.
Ukraynalılar direndikçe, işgal uzadıkça ve çok sayıda Rus askeri memleketlerine tabut içinde döndüklerinde Rusya’da Putin’i sevenler çoğalmayacaktır.
Direnme uzadıkça Putin’in - bu konudaki başarısızlığın, politik geleceğini gölgeleyeceğinden korkup - daha çok asker göndereceği, tahrip gücü daha fazla silahları kullandıracağı, bu nedenle yıkımın ve ölümlerin çoğalacağı öngörülebilir.
Çatışmalar son bulduğunda, anası, babası, eşi, çocuğu öldürülmüş, barınakları tahrip edilmiş, varlıklarını yitirmiş bir halkın, işgalcisinden nasıl nefret edeceğini, ona tepkisini çeşitli şekillerde sergilemeyi sürdüreceğini, kendisine dayatılan düzenle nasıl bağdaşmayacağını düşünmek güç değildir.
Dahası da var; çeşitli ülkelere ait çok sayıda televizyon kanalında düzenlenen oturumlarda, Ukrayna’da gerçekleşenler gözlemlendikten ve böylece Putin daha iyi tanındıktan sonra bir süredir gevşemiş, askeri gücü fire vermiş olan NATO‘nun kendisini derleyip toparlanma yoluna gideceği öngörülmektedir.
Özetlemek gerekirse, Putin, işi, bu düzeye getirmekle hata yapmıştır!