Selçuk Erez

01 Ocak 2022

"Hırsız" ne demek?

Birini "hırsız" olarak damgalamadan önce bu eylemin sadece bir soygun değil, dürtü kontrol bozukluğunun sonucu, bazen  teatral bir sanat,  hatta bir sportif eylem olabileceğini de düşünmemiz gerekir

- Şu kadar doları ne yaptın?

- Neden hesap vermiyorsun?

- Devletin malını deniz mi sandın?

- Saydamlığa ne oldu?

- Yolsuzluklar denetlenmiyor!

Yeryüzünün çeşitli yerlerinde politik rahiplerini hırsızlıkla suçlayanlar çoktur; bazen tarz değişir. Mesela, eskiden "Çalıyor ama çalışıyor" derlerdi. Son zamanlarda böyle şeyleri artık o kadar sık duyulmaması nasıl yorumlanabilir?

Suçlananların çalmaktan vazgeçtikleri mi yoksa bunların artık çalmadıkları mı düşünülmeli? 

Olasılıkların bunlardan ibaret olmadığı bilinmelidir! Bir malı alışılmamış bir şekilde alıp götürmenin illaki hırsızlık sayılamayacağını da anlamalıyız.

* Tıp Fakültesinde öğrenciydik. Gemicilik işletmelerinin yük vapurlarında bir iki tane yolcu kabini bulunurdu: Bir arkadaşımla bu vapurlardan birinde yer bulup beş gün süreyle sonbahardaki güç bir sınava hazırlanmaya karar verdik

Vapurların belli bir güzergahı olmazdı, nereye yük götürmek ya da nereden yük getirmek gerekse oraya giderlerdi. Bindiğimizde İtalya'da Piombino gidileceğini öğrendik. Alabildiğine çalkantılı, fırtınalı bir yolculuktan sonra Piombino'ya vardığımız akşam Kaptan, karaya çıkıp gezebileceğimizi söyledi. Liman civarında bol kahve, lokanta vardı. İki tıp öğrencisi ile genç makinist ve üçüncü, dördüncü kaptanlardan oluşan grubun üyeleri kısa sürede bunların birinde oturup gelene geçene bakmaktan başka yapacak bir şey olmadığını anlamışlardı. Ceplerimizdeki para, fazlasına yetmezdi.

Birimizin aklına ilginç bir şey geldi: İki takıma ayrıldık; dağılacak, bir saat sonra bir noktada yeniden buluşacaktık. Bu zaman içinde hangi takım, kahvelerin masalarındaki küllüklerden daha fazla yürütürse mağlup takım, o takıma bira ısmarlayacaktı. O gece rakiplerimiz, özgün bir strateji geliştirmiş, kısa süre için oturdukları masalara önce pardesü atarak, sonra da pardesülerle beraber çok sayıda küllük kaldırarak bizi geçmişlerdi.

Piombino'yu hatırladığımda hırsızlığın bazen bir tür spor gibi bir şey olabileceğini düşünüyor ve birine "hırsız" demeden önce bu tür bir motivasyonunun bahis konusu olup olmadığını ciddi bir şekilde anlamaya çalışmanın gerektiğini kavrıyorum.

Sonra Teatral Yankesicilik denen bir şey olduğunu da bilmemiz gerekir:

Tiyatro yankesiciliğinin altın çağı, İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllardır. Bu sanatın önde geleni, "Yankesiciler Kralı Borra" sahne adını kullanan ve Avrupa'daki gece kulüplerinde parlayan Borislav Milojkovic adlı bir Sırptı: Sahneye davet ettiği izleyicilerden birinin yüzündeki gözlüğü fark ettirmeden çalar ve alkışlanırdı.

Apollo Robbins de el çabukluğu sanatçısı olarak tanınan bir Amerikalıdır. Robbins, eski Başkan Carter'a eşlik eden gizli servis ajanlarından Başkan'ın güzergahının kayıtlarını çalabilmiş, kolluk kuvvetleri yöneticileri de onu güvenlik konularında danışman olarak kullanmaya karar vermişlerdi.

Robins son zamanlara kadar Las Vegas'ın gazinolarında da sahneye çıkar, birinin cep telefonunu alıp yerine pişmiş bir tavuk budu bırakır, bir başkasının kravatını çözüp kendi pantolonuna kuşak yapardı.

Kleptomani olarak anılan bağımlılık türünü de unutmamamız gerekir: Bu, ihtiyacı olmadığı halde bir takım nesneleri çalıp biriktirme ya da başkalarına verme şeklinde ortaya çıkan bir dürtü kontrolu bozukluğudur.

Bu konuda yapılmış bir ankete cevap veren bir İsveçli şunları anlatmıştı: "Güney Afrika'da çalışıyordum. Bir gün akşama davet ettiğim dostlarım için hazırladığım dört kilo marine edilmiş domuz etinin yerinde olmadığını farkettim. Bunu alıp götürenin az önce evine gitmiş olan bir çalışandan başkası olması imkansızdı.. Ancak bu kişi Müslümandı ve ve domuz eti yemezdi. Ertesi gün eti komşularına dağıttığını öğrenmiştim."

Bazı kleptomanlar çaldıklarını bir süre sonra geri götürüp bırakırlar. Uzmanlara göre bu tür çalma dürtüsü, dönem dönem ağır basabilir, zamanla daha az ya da daha yoğun olarak hissedilebilir.

Demek ki uluorta kınadığımız, suçladığımız birine -ister salt politikacı olsun, isterse başka bir konuda uzman olduğunu ileri sürsün- "hırsız" demeden önce bu eylemin sadece bir soygun değil, bazen teatral bir sanat, hatta bir sportif eylem olabileceğini de düşünmemiz gerekir. Diğer taraftan bu, aslında kontrolu güç bir dürtü ise belki bir süre sonra götürüp yerine bırakabileceğini de anımsayarak yeterince beklemeden insanlara "hırsız" filan demeye kalkmanın doğru bir şey olmadığını da asla unutmamalıyız.