Selçuk Erez

08 Şubat 2023

Hangi sarsıntı öncüydü, hangisi artçı; tartışacak başka ne var?

Böyle bir deprem yaşadığımızda sela okumadan, "Öncü müydü, artçı mıydı?" diye tartışmadan ya da birbirimize depremzedelere sağlananların bin açıdan yetersizliğini anlatmaktan öte başka şeylerin de yapılması gerektiğini artık anlamamız gerekiyor. Çünkü alınabilecek etkin önlemler gerçekten var

Yurdumuz önemli deprem kuşaklarının üstünde bulunduğuna göre, biz zaman zaman -bazen böyle çok ciddi boyutlarda- sarsılacağız. Bundan kaçınamayacağımıza göre depremde karşılaşacaklarımızın bir listesini hazırlayıp yapılması gerekenleri -her bakımdan dünyanın en gelişmiş ülkelerinin düzeylerinde olmasa bile memleketimizin gerçeklerini göz önünde tutarak- düşünmemiz gerekmez mi?

Bu konuda en akılcı önlemlerin ne olabileceğini ben Prof. Fuad Aleskerov'dan öğrenmiştim. Halen Moskova'da Uluslararası Karar Seçimi ve Analiz Laboratuvarı'nda ve Ulusal Araştırma Üniversitesi Ekonomi Yüksek Okulu'nda öğretim üyesi ve araştırmacı olan Aleskerov, bir süre Boğaziçi Üniversitesinin Ekonomi Bölümünde Matematik profesörü olarak çalışmıştı

Prof. Aleskerov, o sırada Boğaziçi Üniversitesinde görevli Bilgisayar Mühendisliği, İnşaat Mühendisliği ve Yönetim bölümlerinde görevli hocalarla beraber olası depremlerin farklı şiddetlerine dayalı senaryolara göre "Karar Verme Kuramı"na uygun önemli çalışmalar yapmıştı.

Aleskerov, Moskova Üniversitesinde ve ABD de California Institute of Technology'deki eğitimi sırasında özellikle "Karar verme Kuramı" konusunda çalışmış önemli bir bilim adamıdır.

Prof. Aleskerov, bazı öğretim elemanları ve Beşiktaş Belediyesi'inin görevlileriyle çalışarak İstanbul'da, Beşiktaş'ta mahalle ve mahalleden küçük yerleşim birimlerinde yer alan tüm binaları yapı kategorilerine göre sınıflanmış, binaların niteliklerine göre değişik şiddette sarsıntılarda uğramaları muhtemel hasar değerlendirmeleri yapmıştı. Ardından bu hasar değerlendirmelerine göre karşılaşılabilecek yaralı sayıları saptanmıştı.

Depremin özellikle ağır tipleri bahis konusu olduğunda Beşiktaş gibi kent merkezine yakın bir ilçeden bile hastanelere giden yolların daima açık olmadığı, cep telefonlarının çalışmadığı koşullarda yaralıların incinmelerinin olası derece ve türleri de düşünülüp bunları kimin, nerede ve nasıl tedavi edeceği sorularının cevaplarını aramışlardı.

Sayısı yaklaşık da olsa hesaplanabilen ağır yaralıların çoğunun başka ilçelerde bulunan hastanelere taşınmaları hemen hemen imkansız olduğuna göre bu insanlarımızın ölmemeleri için bazı sorular sorulmalı, bazı önlemler alınmalıdır: Bahis konusu ilçede yeterli sayıda ameliyathane ve hasta yatağı var mıdır? Yoksa okulların basketbol salonları ve camiler depreme dayanıklı durumuna getirilip gereğinde hastane olarak kullanılmalıdır. Ameliyathaneye dönüştürülebilecek mekanlar saptanmalı, ameliyat masaları, gerekli donanım, alet vb. hazırlanıp uygun yerlerde saklanmalı. Bu bölgede gereken ameliyatları yapabilecek uzmanlar var mıdır? Anestezistler kimlerdir? Bu kimseler nerelerde otururlar? Yeterli sayıda ve bilgi düzeyinde hemşireler var mıdır? O bölgede oturan tıp öğrencileri Belediye Başkanlığı'nın girişimi ve Sağlık Bakanlığı'nın yardımıyla afet gerçekleştiğinde hemşire, ameliyathanede cerraha yardım edebilecek kimseler v.b. olarak hazırlanabilirler, bu hazırlık cerrahi stajları sırasında hesaba katılabilir.

Herkesin kan grubu biliniyor mu? İlçede kan bankası ve belli aralıklarla yenilenen kan stoku olan bir kan bankası var mıdır?

Bütün bu faaliyetleri kim sorumlu olarak koordine edecektir? Sadece kıyamet koptuğunda değil hazırlıkları düzenli olarak kontrol edecek olan bu kimseye depremde zarar gelirse yerini kim alacak, ona kimler yardım edecektir?

Bu konu ABD'nin yüksek kalibreli bir üniversitesinde değil bu ülkede incelenmiş, sonuçlar, burada yapılan yayınlara konu olmuştur. (Bkz. Fuad ALESKEROV & H. Levent AKIN, 2001. "Afet Yönetim Sistemleri: Sorunlar Ve Çözümleri," İktisat İşletme ve Finans, Bilgesel Yayıncılık, vol. 16 (179), s. 32-41)

Bilgi Üniversitesinde vermekte olduğum "Yaratıcılık" derslerinde öğrencilere anlattıklarım arasında şu konu da yer almaktadır: İnsanlar en önemli buluşlarını bile çevresindekilere, hatta o işi bilmesi gerekenlere anlatabilmek, onların da bunu kavrayıp benimsemeleri için harcamaları gereken güç ve zaman, buluşları için sarf etmiş oldukları zaman ve güçten daha az değildir.

Öyleyse soralım: