Farklı coğrafyalardan beslenen müziğinde hip hop'tan rock'a ve hatta blues'a uzanan bir çeşitlilikte ilerleyebiliyor Fatime Kosumi ya da müzikal projelerinden bildiğimiz adıyla Andrra.
Evet, onun müziği söz konusu olduğunda, coğrafyalardan ister istemez bahsetmek gerekiyor. Almanya doğumlu olan Kosumi, 2001 yılında, kökenlerinin olduğu Kosova'ya geri dönüyor. Ve 10 yıl sonra yeniden Almanya'ya, bu sefer Berlin'e yerleşiyor. Yer değiştirirken de pek çok farklı sesi ve hikayeyi de yanına alıyor. Genellikle de kadınların hikayelerini anlatıyor Andrra. Hayatları toplumun kısıtlayıcı kurallarıyla çevrilmiş; söz hakkı tanınmayan kadınların… Tanımadığı bir adamla evlendirilen 14 yaşındaki bir kız çocuğunun hikayesini anlatan Palinë adlı parçasında olduğu gibi. Bu noktada bir hikaye anlatıcısı olarak, bu kadınların seslerini tüm dünyaya duyurmayı da başarıyor. Zaten geleneksel sesleri modern enstrümanlarla buluşturarak geçmiş ile geleceği birleştiren müziğinin en çarpıcı taraflarından da bu zaten.
Müziğinde kendine has formüller yaratan Andrra, dünyaca ünlü müzisyenlerden oluşan grubu da yanına katarak 30 Kasım akşamı Borusan Müzik Evi'nde vereceği konser için İstanbul'a geliyor. Kendisiyle -tabii ki- coğrafyalara ve müziğinin politik tarafına dair konuştuk.
- Fatime merhaba! Seni İstanbul'da göreceğimiz için çok heyecanlıyız. Buradaki ilk konserin olacak bu. Peki daha önce hiç gelmiş miydin İstanbul'a?
Fatime Kosumi: Evet, bu ilk gelişim. Aslında sadece İstanbul'a değil, Türkiye'ye ilk kez geliyorum. İstanbul denince aklıma hemen Fatih Akın'ın filmi, "Crossing the Brigde: The Sound of Istanbul" geliyor. Belli ki çok özel bir enerjiye sahip bu şehir. Her yerine müzik hakim.
- Müziğini yakından takip edenlerin de bileceği üzere, 2010'ların ilk yıllarından bu yana çok daha farklı seslerin peşinden ilerliyorsun. Artık daha deneysel bir müzik yapıyorsun diyebiliriz. Hatta daha avangart. Geçmişe gidecek olursak, yıllar içerisinde müziğin ne şekilde, değişti ve gelişti?
Fatime Kosumi: 2010 yılında Berlin'e yerleştim. Ondan önce, neredeyse 10 yıl boyunca Kosova, Priştine'de yaşamıştım. Hem müzik hem de tavır olarak bana pek çok açıdan ilham verdi Berlin. Burada duyduğum sesler, alışık olduklarımdan çok farklıydı. Elektronik müzik sahnesi çok ileri bir seviyedeydi; ki günümüzde de hâlâ öyle, malum. Ayrıca cüretkar bir tavrı vardı bu müziğin; etkilenmemek imkansızdı. John Cage'i de ilk kez Berlin'deyken duymuştum. Felsefesi ve hem müziğe hem de hayata olan yaklaşımı zihnimi açtı diyebilirim. PALINË adlı kısaçalarımın kayıtları üzerinde çalışırken bana ilham veren isimlerden biri de John Maus'tu.
- Fransız yönetmen Vincent Moon'la ortak iş birliğinizin ürünü olan "Kange e Defa" filminden de bahsetmek isterim aslında. Kosova'nın tamamını dolaşarak pek çok farklı kadınla yollarınızı kesiştirdiğiniz, onların hikayelerini anlattığınız ve rotanız üzerindeki yerlere özgü müzikleri keşfe çıktığınız 2014 tarihli bir belgeseldi bu. Yapım sürecinden bahsedebilir misiniz?
Fatime Kosumi: Her seferinde tamamen yeni seslerin peşine düşsem de halk müziği şarkılarında geçen sözleri müziğime katmayı çok seviyorum. Hatta bazen sadece sözlere değil, geleneksel melodilere de verebiliyorum şarkılarımda. Bu sebeple, eski halk müziği parçalarını bulabilmek için çok fazla araştırma yaptım vaktiyle. Kosova'da, "Kenge Qytetare" adını verdiğimiz eski bir tür vardır. Daha çok şehirlerde üretilmiş bir tür diyebilirim. Bunlardan ziyade, köylerde ve kırsal yerlerde üretilmiş, özellikle de köylü kadınların söylediği şarkılar ilgimi çekiyordu. "Kange e Defa" işte, kırsal bölgelerde yaptığım bu araştırmalar sırasında ortaya çıkmıştı.
Fatime Kosumi: Tabii bu eski türdeki parçalara ait çok fazla kayıt yoktu ama köylü kadınlardan çok duyup dinlemiştim bu parçalara dair hikayeleri. Bazılarının da melodisi olmasa bile sözleri dilden dile dolaşmaya devam ediyordu. Bu araştırma sırasında karşılaştığımız bazı kadınlar bu şarkılardan hatırlarında kalan ya da kendi büyüklerinden duydukları kadarıyla bildikleri bölümleri seslendirdiler. Bazen de az önce dediğim gibi, sadece sözlere ulaşabildik. Üzerlerine kendi bestelerimi yaptım.
- Müziğiniz her daim politik… Bazıları için müzik, hayatın gerçeklerinden kaçmak için bir araç olabiliyor. Sizin müziğinizin toplumsal tarafını geliştiren ne oldu?
Fatime Kosumi: Şarkılarımla seslerini çok az duyurabilen kadınların hikayelerini anlatmak istedim. Bu hikayeleri, Berlin'nde, modern bir gece kulübünde insanlara çalmayı çok seviyorum mesela. Böylece annemin, anneannemin, köylerde yaşayan kadınların hikayelerini daha geniş kitlelere yayabiliyorum çünkü. Dinleyenler de bu hikayelerin birer parçası haline geliyorlar; benimle birlikte, ait olmadıkları ve bilmedikleri bir dünyaya doğru yolculuğa çıkıyorlar.
- Türkiye'de şu aralar çok sık tekrarlanan bir laf; "coğrafya kaderdir". Kosova kökenlisiniz, Almanya'da doğup büyüdünüz; 10 yıl boyunca ailenizin Kosova'dan geldiği kasabada yaşadınız ve şimdi de yeniden Berlin'desiniz. Bir müzisyen olarak coğrafya sizin kimliğinizde ne kadar belirleyici?
Fatime Kosumi: Coğrafyanın kim olduğumuzu belirleyip belirlemediğinden pek emin değilim açıkçası ama karşımıza türlü zorluklar çıkararak kişiliklerimize müdahale etmeye çalıştığı da ortada. Bob Dylan'ın çok sevdiğim bir sözü vardır: "Evimden çok uzakta doğmuşum." Bazen insan evini sonradan da bulabilir; bir yeri evi kılabilir. Diasporadakiler için çocuklarına memleketlerine dair değerleri öğretmek, nereden geldiklerini hatırlatmak çok önemlidir. Sanki çocukları anne-babalarının ülkelerine değil de, şu an yaşadıkları, içinde bulundukları ülkeye yakınlık hissederlerse memleketlerine büyük bir ihanet etmiş gibi hissederler kendilerini. Kendi ailemden biliyorum…
Bunlar benim hayatımda da belirleyici oldu. Vatanseverlik, bir noktada kısıtlayıcı bir hale ulaşmıştı bizim için. Kendimi bundan uzaklaştırmam gerekiyordu; özellikle açıkfikirli, meraklı ve farklı kültürlerle iletişim halinde olabilmek için… İnsanların birbirlerini dışlamamalarını sağlamak da ancak böyle mümkün olabilir.
- İstanbul'da çok sağlam bir grupla birlikte çalacaksınız. İlk kez nasıl bir araya geldiniz ve birlikte çalmaya karar verdiniz?
Fatime Kosumi: Berlin, dünyanın dört bir yanından harika müzisyenleri buluşturan bir şehir. Ben de onlardan bazılarıyla birlikte çalabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Sadece müzisyen değil, Jan Timme gibi sanatçılar da var ayrıca ekibimizde. Konser öncesi birkaç tüyo verecek olursam: sahnede şarkılara, Timme'nin imzasını taşıyan görseller eşlik edecek!
- Sırada neler var? Şu aralar yeni kayıtlar üzerinde çalışıyor musun?
Fatime Kosumi: Önümüzdeki Şubat'ta yeni kayıtlar için stüdyoya gireceğim. Muhtemelen albüm de 2020 içerisinde yayınlanacak. İstanbul'daki konserde bu yeni parçalardan bazılarını dinleme şansınız olacak!