ŞEHİR TELLALI Newyork-Londra-Roma |
Güneş palmiyenin yelpazesinden göz kamaştırdı. Etraf pembe, yeşil, sarı buğulu kimi yerde gölgeler, kimi yerde altın sarısı ışık. Elinde son teknoloji bir dinleme ve ölçü cihazı, kulaklarında nabız aletinin kulaklıkları hastasını dikkatle dinleyen doktordan farksız. Sol elindeki barometrenin iğnesi bir uçtan bir uca dönüp dururken, sağ elindeki kordonla barometreye bağlı bir dereceyi palmiye ağacının gövdesinde bulduğu deliklere soktu. Başında bir tutam beyaz saç, güneş yanığı yüzünde ebediyyen silinmeyecek kadar kalın ve derin endişenin izleri. Ümidini asla kaybetmemeye kararlı. Bir peygamber edasıyla,etkileyici, zor duyulan kısık sesle konuştu: “Palmiye insan ruhu şeklindedir.” Sustu. Söylemediklerini gözleri anlattı: “bu kurtlar palmiyenin içini kemirdikçe insan ruhunu da kemiriyor!”
Kurtlar palmiyenin gövdesinde toplanan palmiye şurubuna müptela. Onlara hayat veren koca gövdeyi için için yavaş yavaş öldürdüklerine hiç aldırmadan kemiryorlar da kemiriyorlar. Milyonlarcası birden. Palmiyelerin yelpazeleri sallanıyor. Güneş aradan pırıldıyor. Pembe, sarı yeşil bir bugu. Botanistin kulakları palmiyenin gövdesinden gelen seslerde. Etrafını saran yüzlerce taşıtın vızıltısına kapalı. Kızgın, kurtlara karşı canının son damlasına dek savaşmaya and içmiş gibi. Aklındaki tek şey ağaçları öldüren bu paraziti yoketmek. Savaşı kişisel.
Roma’lı palmiye uzmanı botanikçi 2014 Venedik film festivalinin Altın Arslan’ını alan Kutsal GRA adlı dökümanterin en ilginç karakterlerinden biri. Gianfranco Rosi’nin yaptığı dokümanter Roma’nın etrafını kuşatan yüsük şeklindeki GRA – Büyük Çevre Yolu ya da bazen Roma’nın Satürn Halkası- olarak adlandırılan otobanın etrafında yaşıyanlar hakkında. Onlardan biri olan botanist, orada, vızır vızır işleyen korkunç bir trafiğin çeperinde, sanki öyle bir otoban yokmuşçasına, çöl ortasında bir vahada yaşar gibi yaşıyor. Palmiyelerin altında, palmiyeleri kemiren kurtlarla amansız bir savaş içinde.
Palmiyeler, çevre yolundan geçip gidenlere yol kenarından başlarına çöken felaketi işaret etmeye çalışsalar da, uzaktan seyredenlere geçmişin zaferleriyle dolu tatlı bir melodiye dans ediyorlar gibi görünüyorlar. Mezopotamya’da aşk ve şavaş tanrıçası İnanna’nın sembolü onlar. Palmira’ya uzandığında Roma imparatorluğunun çölden önceki son zaferinin simgesi, Urartu dilinde kökeni sevmek, Yunancada ise bilmekten gelen palmiyeler.
İsmi Latinceden, el içi anlamına gelen ağacın el ve parmaklara benzeyen, kimi hindistan cevizi, kimi hurma veren 2300 çeşidi çölün ortasındaki cennetin, vahanın işareti. Kanat kanat ellerini sallayarak uzaktan gelen geçene gösteren, gölgesine çağırarak görünmeyen şehirlerin sırlarını anlatan tatlı çöl rüyaları vaadeder o, ve gövdesini kemiren kurtlardan hep habersiz görünür.
Belki İzmir’in cüsseli palmiyelerinden birin altında büyüdüğüm için her gördüğümde palmiye beni aynı o güzel rüyalara geri çağırır. Çocukluğumda uykuya yatırıldığımda anlatılan masalları bahçedeki palmiyenin duvarlarda oynadığı hareketli gölge oyunlarını seyrederek dinlediğimden.
Roma’da İspanya meydanını da ondan sevdim. Vicolo del Bottino ve Via di San Sebastianello arasındaki vaktiyle Londra Oteli olan büyük binanın önündeki beş uzun palmiyesi sayesinde. Otelin sahibi Constantino Giordano’nun beş oğlu için diktirdiği palmiyelerden biri hastalanınca mahalleli ruhları hastalanmışçasına yasa boğuldu. Geçmişin ve geleceğin hayaletleriyle dolu İspanya meydanı o zaman bütün hikayelerin iki yüzü vardır diye tutturdu. Tiyatro sahnesinin biri gülen öteki ağlayan iki maskesi gibi. Bir yüzünde gülümser hayatın sürekliliği, diğer yüzünde surat asar ölümün kaçınılmazlığı.
Teraslar, çiçeklerle bezeli 132 mermer İsyanyol basamağını –üzerinde poz veren yüzlerce aşığın eline ayağına basmadan – inip -etrafında sıçrayıp hoplayan kalabalık sebebiyle Gian Lorenzo Bernini’nin “Batık Çirkin Tekne” havuzuna itilip düşerek sırıl sıklam ıslandıktan sonra- vardığınız İspanya meydanında başınızı sağa çevirdiğinizde selamlar sizi o beş palmiye. Biri bugünlerde ameliyattan yeni çıkmış halde, beyaz sargı bezleri içinde.