Şebnem Şenyener

08 Nisan 2018

Roma'nın konuşan heykelleri

Tiyatronun şehre dağılan parçaları arasında bulunan iki kır tanrısı heykeli de Campidoglio meydanında...

ŞEHİR TELLALI

New York - Londra - Roma 

 

Roma, ordularını sağa sola gönderip orayı burayı kontrolü altına alan diktatörleri en iyi tanıyan dünya başkentlerinden biri malum. Sokaklarında her parke taşının altında, duvarlarında her tuğlanın arkasında bu hegemonya tarihinin acıklı hikâyeleri kayıtlı.

Çiçekçiler Meydanı – Campo dei Fiori’de Farnese sinemasına bakacak şekilde durduğumda karşı köşe Palazzo Orsini Pio Righetti. Sabah güneşi binanın çatısına yakın olan kenarına, beyaz kolonların arkasına, pembe ve sarı sıvalı köşk duvarlarının arasında özellikle açıkta bırakılmış antika tuğlalara vurmuş.

Şimdi üzeri köşkün duvarları ile kapanmış küçücük bir kesimi görünen bu antika eski duvar parçası,  Asya’dan Suriye, Anadolu ve Girit’i Roma topraklarına katarak dönmüş Roma işgal ordusunun komutanı Pompey’in 45. doğum gününü kutlamak için yaptırdığı, dünyanın o tarihteki en büyük tiyatrosunun duvarı. O duvarın üzerinde vaktiyle bütün görkemiyle Roma’ya zaferi temsil eden bir Venüs heykeli koydurtmuş Pompey, tiyatroyu ve tiyatrodaki bütün gösterileri tanrıça Venüs’e armağan etmiş.

Köşkün en yüksek yerinden gelen geçene gösterdiği o eski tuğlalardan örülmüş sütun tiyatronun boyutlarını hatırlatan bir işaret bugün. Yüksek olmasına yüksek bu şekilsiz yıkıntı, tiyatroyu doğduğu yer Atina’dan alıp, doğum sebebi demokrasiden kopararak boyunduruk aracı haline getiren Roma imparatorluğu ve diktatörlerinin bir işareti.

Atina’da açık, seyircisiyle iç içe, birlikte, eşit ve adil yaşama mücadelesinin provası olarak doğan tiyatro, Roma’da kan, hınç ve ölüm kusan güce boyun eğme provasına dönüştüğünde ortaya çıkan yapı Pompey tiyatrosu. İktidarın kalabalıklardan korkusunu anlatan, kalabalığı koyun sürüsü haline getirebilmek geliştirdiği mimari yapı.

Girişler ayrı ayrı, yüksek duvarlarla örülü dar merdivenler, günümüzün futbol stadyumlarını hatırlatan türden. Kalabalığın ters bir yola girmesini engelleyecek, yoldan çıkmasına izin vermeyecek zindanvari, sürüleştirici abide. Herkesin ayrı bir yeri var, generaller, aristokratlar, senatörler ve halk ayrı tribünlerde.

Hikâyeyi kendinden başkasına asla anlattırmamak için iktidarın, hep daha büyük, hep daha büyük peşine düşmek zorunda kalışı, ve bu çılgın insanüstü çabanın tuhaf sonucu.

35 metre yüksekliğinde, 160 metre uzunluğunda U biçimi, 17500 kişilik tiyatronun yapımı yedi yıl sürmüş o zaman.

Karşımdaki köşkün tepesindeki duvarın yanı sıra Roma şehir haritasında “hayaleti”yle görünen Pompey tiyatrosundan biri iki kalıntı daha bulmak mümkün bu civarda. Kimisi otellerin kaplıcalarında kimisi bazı lokantaların duvarlarında. Piazza del Paradiso’da, Via del Biscione’de Hotel Lunetta’nın kaplıcalarında tiyatronun eski duvarlarında Pompey tiyatrosunun kalıntısı. Ristorante da Pancrazio’nun duvarları da.

Tarih boyunca bir kaç kez yıkılan ve yeniden inşa edilerek 10. yy’a dek bir şekilde var olmaya devam eden, sonra tümüyle dağıtılıp çevredeki binalarda, eserlerde bronzu, mermeri kullanılan tiyatronun bitişiğinde de içi havuzlarla, sanatçıların ve aktörlerin heykelleri, mitolojik eserleriyle dolu, büyük park ve yürüyüş parkuru yaptırmış Pompey. O parkurun sonuna Pompey Konseyini yerleştirmiş. Forum’daki yeri yanınca orasını geçici olarak Roma Senatosu olarak kullanılmış. Ve MÖ 44 yılında 15 Mart’ta Julius Sezar senatörlerce orada öldürülmüş. Hikâyeye göre Julius Sezar bıçaklandığı sırada düşmemek için Konsey girişindeki Pompey heykeline sarıldığı sırada ölmüş.

Tiyatronun şehre dağılan parçaları arasında bulunan iki kır tanrısı heykeli de Campidoglio meydanında, Roma’nın “konuşan heykelleri”nden Marforio’nun hemen iki yanında duruyor bugün tarihi hicvedercesine. 


www.sebnemsenyener.com