Şebnem Şenyener

05 Şubat 2017

Nesnelerin gözyaşları

Terörün temel nedenini ölüm korkusuyla açıklarken Lucretius, yok oluşu ölümle anlatan düşünceye itiraz eder

ŞEHİR TELLALI

New York - Londra - Roma 

 

 

Alıp başını giden şehirlerden açılınca söz geçtiğimiz yazıda, karşıma dizildi tarih bir gölge ordusuyla, şu bir kaç bin yılın şehirler haritasında.

Latin şair Vergil açtı sayfayı, Truvalı Aeneas’ıyla.  Truva’yı kaybettikten sonra bir başka şehre yerleşmek üzere yanındakilerle birlikte Altınoluk’tan denize açılan Aeneas, özlemi kalbine gömüp çoktan küllendiğini sandığı bir anda, Kartaca duvarlarında Truva’nın düşüşünün resimleriyle karşılaştığında aniden gözyaşlarına boğulur: “Bunlar” der  “nesnelerin gözyaşları, biz ölümlülere acıyarak kesilen kalplerinden akan.

Virgil’in Aeneas’ında, şairi, “Nesnelerin Doğası” adlı, şiirlerin şiiri şaheseriyle etkileyen dünyanın en büyük şairi Lucretius yankılanır. Terörün temel nedenini ölüm korkusuyla açıklarken Lucretius, yok oluşu ölümle anlatan düşünceye itiraz eder. Doğmadan önce de yok olduğunu hatırlatır okuruna altı kitaplık “Nesnelerin Doğası”nda:

“...Damlaları yumuşaktır yağmurun deler mermeri devirir meşeyi

Ve kıyıdan seyredene keyif getirir rüzgarla huzuru kaçan koca denizin çalkantısı

Ve inanması zordur

Doğada topyekûn parçasız maddeye

Gökyüzünden çakıp da evlerin duvarlarını

Çığlık çığlığa kavgalar gibi deler şimşek

Demir ateşte beyaz parlar

Kızıl sıcak kayaları çatlatır vahşi buhar

O her şeye dayanıklı sert altın sıcakla erir

Soğuk bronz sıvılaşır ısıya yenilir

Gümüşü deler ısı ve yırtıcı soğuk

Su kadehi kaldırır kuralıyla

İçine aktıkça, hissederiz damla damla...”

O zaman Truva’dan Beyrut’a alıp başını giden bütün şehirler haritasında, temelleri sonunda azılı bir sarmaşığın köklerine dönüşerek kendi boğazına dolanan her şehir, Aeneas’ın tanımladığı “nesnelerin gözyaşları” gibi aktı önüme.

İskenderiye de Konstantinos Kavafis’in “Şehir” şiirini buldum. Kökeni İstanbullu, kendi İskenderiye doğumlu Kavafis’in sesinde, aynı çalkantılar İskenderiye’yi sardığında Aeneas’ın yankısı o. Alıp başını giden her şehirde ayrı bir çevirisi var şimdi:

Şehir

Dedin ki: “gideceğim bir başka diyara, bir başka denize,

Elbette bulunur bundan iyisi, bir başka şehre

Bir ayıp bulup yazdım her seferinde

Ve –ölü diye- gömdüm onu kalbime.

Zihnim, daha ne kadar dayanır bu harabeye?

Nereye baksam, neyi görsem

kara bir yıkıntı bütün ömrümde

tüketilmiş, harcanmış sene üstüne sene.”

Nafile dostum, arama bir başka yer

Bulamazsın bir başka deniz

Peşini bırakmaz şehir.

Yaşlanacaksın yine aynı mahallelerde

Ağaracak saçın yine evlerinden birinde

Geleceğin yer hep bu şehirde

Başka bir yer –ümit etme-

Nasip değil sana ne bir başka tekne, ne bir başka cadde

Hayatını burada yıktın

Bu küçük köşede, bu koca dünyada

Harap ettin onu.

 

www.sebnemsenyener.com