ŞEHİR TELLALI Newyork-Londra-Roma |
Akşamın geceye dönüşmeye başladığı saatler, lacivertten bir ton önce, koyu mavi gök kubbe. Beni havaalanından Londra’ya taşıyan trenin penceresini dolduruyor pembe kızıl tam yuvarlak bir Ay, o güzel lacivertin üzerinde. Kızıl gezegen Mars’ı taklit edercesine. Vay canına diyorum kendi kendime, Mars Dünya’ya inmiş galiba! Ya da Ay, Dünya’yı saran savaşlara dayanamayıp Mars’ın önüne geçmeye kalkışmış, savaş tanrılığına özenip Dünya ile Güneş’i tek sıraya dizmiş önünde! Hem dolunay hem de ay tutulması bir araya gelince. Güneşin kızıl rengi atmosferdeki toz ve dumandan kırılıp kızıl pembe bir gölge düşürünce Ay’ın yüzüne. Bir de süper Ay dedikleri zamana, Ay’ın Dünya’ya en yakın olduğu ana rastlayınca bütün bunlar, öpülmek isteyen bir sevgili gibi yüzü Dünyanın burnunun ucuna değiyor neredeyse. İyice büyük görünüyor göze.
Romalıların bilge bakire sanatkarı Minerva’ya aşık savaş tanrısı Mars’tan farkı yok. Romulus ve Romus’un babası, uykusunda Minerva’nın ırzına geçen savaş üstadı Mars’tan.
Roma’da yine böyle bir ılık sonbahar akşamının geç saatlerini getiriyor akla. Başlarını gökyüzüne çevirmiş pırıltılı lacivert örtüyü seyrederek konuşuyor iki aşık. Gözlerinden yansıyor yıldızlar birbirine, pırıl pırıl bakıştıklarında: Göz kırpıyor Venüs! diyor kadın.
Kırpmaması lazım çünkü yıldız değil o gezegen... diye cevaplıyor erkek, kadını sonsuzluğun içinde kafasında yığınla soru ile hepten kaybolmaya iterek. Romantiklik de, gezegenlere tanrılarının isimlerini yakıştırmak da Romalılara ait meziyet.
Romalılar eski Yunanı taklit ediyordu gökyüzündeki en parlak yedi cisme en önemli tanrıların isimlerini taktıklarında. En yakındaki ve en çok parlayanı Venüs, aşk ve güzelliği, üzerindeki demir oksit nedeniyle göze kızıl görünen gezegen Mars ise savaşı yönetecekti onlara göre.
Ama insanlık o gün bugündür bitiremedi savaşı bir türlü. Savaş ise neredeyse insanlığı bitirmek üzere.
Şu son anda muhtemelen imdada gelen Ay’ın onu taklit ettiğini görünce Mars’tan da haber çıktı. Bilim adamları, Mars üzerinde akan sular olduğu yolundaki tahminlerin kanıtlandığını açıkladılar. Suyun yüksek oranda tuz taşıdığını belirleyen bilim adamlarına göre, tuz buzu eritip akmakta şimdi Mars tepelerinde. Sonunda belli ki Dünya’nın haline ağlar oldu savaş tanrısı bile.
2020 yılı için bir astrobiyoloji misyonu hazırlığı var. Ve hala hazırda Mars üzerinde yedi uzay aracı laboratuvar çalışmasını sürdürüyor.
NASA, Mars üzerinde yaşanabilir ev çizimleri için New York’ta bir yarışma düzenledi. Londra’da Gherkin gökdelenini yapan Foster ve Ortakları yarışmayı kazanan mimarlık şirketlerinden biri. Plana göre Mars’a bırakılacak üç tip robot, toz, toprak ve kırık taş karışımı “regolit”den 93 metrekarelik astronot konutları inşa edecekler. Bir şekilde üç boyutlu baskı tekniğini kullanacaklar. Üç boyutlu baskı, prefabrik konutları Mars’a taşımaktan çok daha ucuz bir teknoloji. Yalnız tek tek bütün yapıyı oluşturmak aylar sürecek. Bu çalışma, Nasa’nın 2037 yılı için planladığı Mars’da “üç yıl insanlı araştırma” projesine hazırlık. Robotlardan biri evlerin konuçlanacağı kraterleri açacak, diğeri ise regoliti karacak. Üçüncü robot regoliti kademe kademe soğutup yerine yerleştirecek. Mimarlık şirketi, Mars üzerindeki yapıların içinde yaşayanları radyasyondan koruyabilmesi için geniş kitleler kullanmak zorunda olduğunu belirtiyor. Bunu yapabilmek için gereken baskı aylar sürecek ama astronotlar memnun. Çünkü uzayda en çok şey zaman.
www.sebnemsenyener.com