New York-Londra-Roma ŞEHİR TELLALI |
Akdeniz’in meselesiydi geçmişte yaşanmayana duyulan özlem. Amerika kıtasına keşfedenleriyle taşındığından beri dünyaya mâl olan kalbin tasviri bugün. Hâlâ Portekizce’den bir türlü başka hiç bir dile tam çevrilemeyen, “saudade. ”Saudade’ı bana “geçmişte yaşanmayana özlem” olarak yorumlayarak ilk tanıtan, New York’ta Cumhuriyet gazetesinin muhabirliğini yaptığım sırada, teleks önünde dost olduğum Brezilyalı gazeteci ve sendikacı Jorge oldu. Kalın sesi Portekizcenin müziğiyle öyle edebi ifade etti ki “saudade”ı bana, sonradan yığınla şarkıda yeniden ve yeniden duyduğum o kelime, bir kulağımdan ötekine berrak, serin, pırıl pırıl akan bir dil nehrini coşturup Bir Türk Casusunun Mektupları’na ilham kaynagı oldu o zaman.
Gerçi Jorge’den ilk duyduğumda, onun Troçkist geçmişiyle bu kelimeyi sömürgeci yayılmacılığın kalbine ait anlamıyla bana yorumladığını tam net olarak fark edememiştim. Kafama takılan soru işareti oldu hep saudade. Sonra her gördüğüm Portekizliye sorup soruşturduğumda topu topu hepsinden “yok canım, geçmişte olmayan şeyle ne alakası var, saudade esas olarak nostalji demek, geçmişin özlemidir Portekizce” cevabını alıp bir türlü tatmin olamamıştım. Çünkü Jorge’nin bana uyduruk bir şey söylemediğinden emindim.
Şimdi şu Akdeniz’in orta yerinde, Nazım Hikmet’in ölüm yıl dönümü nedeniyle onu İtalyancaya çeviren şair, yazar, çevirmen ve her şeyin üstünde bir anti-faşist Joyce Lussu’nun yazdıklarını okurken, otuz dört yıl önce Jorge sayesinde tanıştığım o kelime ile yeniden karşı karşıyayım. Hem de tam Jorge’nin bana ifade ettiği haliyle. Hayat ve tarih onu doğruluyor nihayet. Ana dili gibi konuştuğu latin dillerini damarlarında taşıyan Lussu’nun tespitiyle, sadece Akdeniz değil, Amerika kıtasına taşındığından bu yana “saudade” artık bütün dünyanın tercüme edilemeyen kelimesidir:
Geçmişte yaşanmayana duyulan özlem. Lussu şöyle anlatmış onu: “Saudade Portekiz’in tipik ruh halini ifade eden, tercüme edilmesi mümkün olmayan bir durum; büyük bir kaybın nostaljisi, hakiki bir gurur öğesi bulmak, gurur duyulacak bir şeyi gerçekleştirmek konusundaki iktidarsızlığın ifadesi, felaketzede melankolisine kaçış, kimi zaman hoşnutlukla boyun eğilen, kimi zaman da gürültülü bir çoşkuyla anlatılan durum.” Bütün imparatorlukların ve sömürgelerinin tarihini örnekleyen, vakti zamanında bütün Akdeniz’e dört yüzyıl egemen olmuş, bunun kırk yılını dünyanın en büyük imparatorluğu olarak geçirmiş Portekiz’den geriye kalan, onca doğal zenginliğine rağmen bir köle bankasından ibarete indirgenen Afrika dahil yıkılmış, talan edilmiş, çökmüş dünyamızdan yükselen bir duygu hali geçmişte yaşanmayana duyulan özlem. Bugün dört düvelde dünyayı bu şekilde sömürmüş ve sömürmek için savaşıp duran imparatorluklarını sanki özlenmeye değecek değerleri varmışcasına özleyenlerin durumu saudade.
O yüzden bana ilk romanımı getiren kelimeyi seçtim bugün: “geçmişte yaşanmayana duyulan özlem”i, son bir buçuk yılı aşkın süredir sana yazdığım bu mektupları noktalamak için –ki, artık önümüzdeki hafta seni karşımda özgür, sapasağlam gülümserken göreceğimden eminim.
Ve böyle
hep önünde koşturarak
umudu çiziksiz sapasağlam elden ele taşıyıp
savaşı
geride soluksuz bırakmak şart
hep önünde pupa yelken
Simbad misali
Bu maceralar denizinde
anlata anlata o hikayelerin hepsini bir bir
hep sırıl sıklam aşık
Sardinya’nın dağları
arasında mesela
Sütçülerin köyünden geldiği için elleri mis gibi umut kokan
adama
Güneşi içenlerdendir o da
Kasları her adımda daha da kuvvetlenerek
en önde koşanlardandır
yelkeninden eksik olmaz
adalet ve özgürlük rüzgarı
kelimeleri insan
kelimeleri etten kemikten
yürekten
ana ve kadından
akan sütten biriken koca umudu
elden ele en öne geçirerek
amaç
savaşı soluksuz bırakmak
geride
geçmişte
geleceğe bir daha asla erişemeyeceği yerde .
www.sebnemsenyener.com