Şebnem Şenyener

12 Nisan 2015

Damlaları yumuşaktır yağmurun deler mermeri devirir meşeyi...

Ve kıyıdan seyredene keyif getirir rüzgarla huzuru kaçan koca denizin çalkantısı…

ŞEHİR TELLALI

Newyork-Londra-Roma

 

 

Ve kıyıdan seyredene keyif getirir rüzgarla huzuru kaçan koca denizin çalkantısı… der asırlar öncesinden bugünü görmüşçesine, dizeleri sonsuza kadar yaşayacak tek şair Romalı Lucretius.

Dibi Atlantiğin sarp kayalıkları, uçurum kıyısında kaya duvarların üzerine asılan “Portatif kıyı oteli” müşterilerine Lucretius’un sözünü ettiği keyfi vadediyor gecesi 500 sterline. Kayalara çivilenen askılı beşik iki kişilik yataklarda fazla manevra imkânı yok gerçi. Akşam yemeği bir büyük kase sıcak fasulye. Kahvaltı karadan aşağı sarkıtılan iki tas kahve, bir kase yumurta ve sosis. Bir kere beşiğe yerleşen müşterilerin gece bir daha kalkıp tuvalete gitme imkânı olmadığı için yatağa gitmeden önce işlerini görmeleri şart. Bu tür sıkıcı ayrıntıları şikâyet listesinden çıkarabilenler için gerisi uçurumun üzerinde kuş gibi tüneyerek denizin dalgalarının sesiyle kulakların uğultusuna fazla aldırmaksızın yaşanacak pırıl pırıl bir gece, tertemiz bir hava, mışıl mışıl, dünyanın en güzel rüyalarıyla dolu bir uyku. Hayat boyu anlatılacak bir macera.

Kaliforniya'da Yosemit Milli Parkında El Kapitan tepesinde o dümdüz kayaya tırmanma rekoru kırıldığı günden beri internetin gözdesi haline gelen Portatif Kıyı Otellerinden biri Galler kıyısında Betws-y-Coed yakınında Snowdonia’da, diğeri Anglesey’de.

Başkalarının huzursuzluğunu seyretmekten duyulan keyif değil bu Lucretius’a göre, o huzursuzluğun insanın kendi başında olmamasından ötürü duyulan özgürlük hissi, hafifleme mesele. Anlatırken ben de “Allah’tan gecesine 500 sterlin verip o otelde yatmadım ne şanslıyım” diye aynı huzuru yaşıyorum da ondan anlatıyorum bu oteli. Hani ayağının rahatladığını hissetmek için bir iki numara küçük ayakkabı giyenler türünden bir hikâye.

Oteli düşünüp de kayalara yerleştiren sahiplerine bakılırsa, “yükseklik tutkusu olanlara, uçurum sevenlere, değişik bir şeyler yaşamak isteyenlere göre burası. İlk başlarda tuhaf hissetmek normal tabii uçurumun üzerinde asılı bir hamağa alışmak için bir iki dakika geçirmek lazım. Ama bu ilk şoku atlatan için rahatlatıcı ve zevk dolu bir deneyim. Hele hele mışıl mışıl uyuyabilen sabah uyandığında altında uzanan sarp kayalara hiddetle vuran deniz ile arasındaki tek şeyin pamuklu bez parçası olduğunu hissettiğinde muhteşem bir duygu bu.” 

Tabii bu sahillerin yağmuru bol gecelerine rastlamamışsa müşteriler. Ama ona da alışkın olanlar için Lucretius’un meşelerini deviren, mermerleri delen yağmur damlaları vız gelir tırıs gider.

Ve inanması zordur
Doğada tek yekün parçasız maddeye
Gökyüzünden çakıp da evlerin duvarlarını
Çığlık çığlığa kavgalar gibi delen şimşek
Demir ateşte beyaz parlar
Kızıl sıcak kayaları çatlatır vahşi buhar
O her şeye dayanıklı sert altın sıcakla erir
Soğuk bronz sıvılaşır ısıya yenilir
Gümüşü deler ısı ve yırtıcı soğuk
Su kadehi kaldırılır kuralıyla
İçine aktıkça, hissederiz, damla damla.

www.sebnemsenyener.com