ŞEHİR TELLALI Newyork-Londra-Roma |
Sis Londra’yı unutalı çok zaman oldu. Şarkılarda kaldı eski hatıra. 1960’ların hava kirliliğine karşı mücadele yasası sayesinde. Şimdilerde, gün doğumunda ya da gün batımında parke taşlı dar sokaklarda adımlar, ara sıra gelip geçen bulutlara, çiseleyen damlalara aldırmadan rüzğarın taşıdığı okyanus havasını ciğerlere doldura doldura atılır. Güneş, masmavi gök sık sık yüzünü gösterir bir gün içinde. Bir bulutlanıp bir açıldıkça neredeyse Londra’nın o meşhur yağmurunu da tüketmek üzere. Bir makrame işlemesinin ilmeklerinden farksız daracık yaya geçitleri, sevimli çıkmazlar, büyüklü küçüklü parklar, renkli camlar, Viktoryan mimariyi çevreleyen gül sarmaşıklar, menekşe saksılarıyla bezeli birahaneler ilk fırsatta tekrar tekrar yürüyüşe çağırır insanı. Ama bu yazıda niyetim havadan sudan bahsetmek değil. Yürürken neredeyse her binanın sokaktan rahat görünecek bir onur köşesine yerleştirilmiş mavi seramik rozetleri okur göz. Orada vaktiyle yaşayan bir kayda değere şapkasını çıkarıp selam verir. Önce avuçiçi kadar, topu topu birbirini tanıyan ve yazdıklarıyla birbirine bağlı dörtyüz kişiden ibaret bir kasaba galiba burası izlenimi edinir insan. Çok geçmez, o ara sokaklarda, parke taşların üzerinde taş taş ilerleyip biraz daha uzun dolanınca duvarlardaki mavi rozetlerin sayısı dörtyüzü çabucacık aşıverir. Shakespeare’le, Chauser’la kalmaz koca bir deryaya dönüştürür. Nefesi uçsuz bucaksız bir özgürlüğe taşır.
Gerçi Shakespeare şehir değil kasaba insanıydı. Londra’ya 1587 civarı geldiği tahmin ediliyor. Kraliçe Elizabet’in rakibi İşkoç kraliçesi Mary’inin kafasını vurdurduğu o yıl. Shakespeare 23 yaşında. Sahneye ilk yine 1587 ile 1592 arası bir tarihte Rose tiyatrosunda çıktı. Yazdığı ilk oyunu, satış rekorları kırıp tiyatronunun bütün sezonunda kazandığı parayı tek başına kazanan VI. Henry. Şehirden bir türlü temizlenmeyen veba nedeniyle tiyatroların karşı yakada sınır dışında tutulmasına rağmen yaklaşık 10bin kişi ile rekor sahibi oyun. Güneyhampton kontu bu dönemde Shakespeare’i kanadı altına korumaya aldı.
Shakespeare Londra’da ilk önce Silver sokağında kaldı. Londra tiyatrolarında oyunlarının sahnelendiği yılları Londra’da geçirdiği halde ailesini Londra’ya taşımadı. Canı gibi sevdiği Globe tiyatrosunun yanıp kül olduğu yıl 1613’de Blackfriars’da oturduğu evi satın aldı. Oyunlarını sahnelerken her seferinde Thames nehrini su taksisi ile ya da Londra köprüsünden yürüyerek geçti karşıya. Globe tiyatrosunu “Bütün Dünya Bir Sahnedir” sloganının sahibi yaptı. 1616’da oyun yazarı eski dostu Ben Johnson’la bir birahanede demlendikleri bir akşam Londra’da hastalandı. Bir daha da iyileşemedi.
İngilizce dilinin gelmiş geçmiş tartışmasız en güzel eseri Shakespeare’in soneleriyle ilgili büyük sır ise bugün hala büyük bir gizem perdesi arkasında. Tekrar tekrar sahnelenen bir oyun gibi çözümsüz.
Sonelerin ilk basımı, “Q” olarak bilinen dünyanın en ünlü, bir o kadar da esrarengiz kitabından günümüze kalan sadece 13 kopyadan ibaret. Kopyalardan altısı İngilterede. Bunlardan ikisi İngiliz Kütüphanesinde, ikisi Bodleian, biri Trinity Kolej, bir diğeri ise Manchester kütüphanelerinde. Diğer altı ise Amerikada, biri Folger Shakespeare kütüphanesinde, ikisi Huntington, biri Harvard üniversitesi kütüphanesinde, bir diğeri ise Yale üniversitesinin Elizabeth Klübünde. Onüçüncü kitap, İsviçre’de Bibliotheca Bodmeriana’dadır. 1609’da ciltsiz olarak kağıt üzerine, bir türlü anlaşılamayan bir atıfla basılan eserde Shakespeare’e ait 154 sone var. Bir de yazarı halen tartışmalı “Bir Aşığın Sitemi” isimli 329 satırlık bir nesir şiir mevcut.
Kitapla ilgili muamma basıldığı tarihte karşılaştığı derin sessizlikle başlıyor. Koca bir dilin gelmiş geçmiş en muhteşem şiirleri üzerine söylenmiş, yazılmış tek bir laf bulmak mümkün değil. İlk 126’sında yakışıklı, sarışın ve soylu olduğu sanılan bir gence, 32 tanesinde ise “kara” kadına duyduğu aşkı dile getirdiği sonelerinin basımı için Shakespeare’den izin alınıp alınmadığı da şüpheli. Shakespeare’in “Venus ve Adonis” ve “Lucrece’ye Tecavüz” şiirleri sayısız kere basıldığı halde, yazar hayattayken sonelerin bir daha basılmamış olmasına da anlam veremiyor araştırmacılar. Ancak aradan yarım asır geçtikten sonra soneler, orijinal haliyle değil, karışmış, müdahale edilmiş, değiştirilmiş olarak yeniden basılıyor. “Q” olarak bilinen muamma kitabın yeni baskısı ise yayınından tam yüzyıl sonraya kalıyor.
Muammadaki en önemli sorulardan biri, sonelerin itaf edildiği Bay W.H’in kimliği. Yaygın görüşe göre bu şahıs ilk 127 sonenin öznesi yakışıklı, sarışın genç. Bay W.H’in kim olduğu üzerine yazılan sayısız kitap, doktora tezi, yığınla araştırmaya geçtiğimiz ay bir yenisi eklendi. Şimdiye kadar defalarca kez tekrarlanan, İngiliz okurun alıştığı, “Shakespeare’in Sonelerindeki Muamma Nihayet Çözüldü mü?” şeklindeki başlık bir kez daha, 31 Ocak tarihli gazetelere yeniden manşet oldu. Amerikalı araştırmacı Geoffrey Caveney, W.H harflerinin sahibinin, kitabın yayıncısı Thomas Thorpe’un ortağı William Holme olduğunu öne sürdü. Soylu olmamakla birlikte Holme’ün kitabın yayınlanmasından kısa bir süre önce ölmesi, “Buradaki sonelerin tek kaynağı Bay W.H’a. Hiç ölmeyecek şairimizin vaadettiği tüm mutluluk ve sonsuzluk dileğiyle...” şeklindeki atıfta hüzünlü havanın sebebi Caveney’e göre. Shakespeare uzmanları Caveney’nin iddiasını sone muammasının çözümü yolunda önemli bir adım olarak nitelendirseler de “Q” edebiyat tarihinin en büyük sırlarından biri olma özelliğini ebediyen korumaya niyetli.
www.sebnemsenyener.com