AKP’nin internet yasasına getirdiği değişiklik önerileri TBMM’de muhalefetin eleştirilerine karşın iktidarın oylarıyla kabul edildi. Bu öneriler uluslararası alanda özgürlüklerin korunması ve yayılması konularında çalışan bir düşünce kuruluşu olan Özgürlük Evi’nin (Freedom House) iki gün önce açıkladığı “Demokrasi Krizde” başlıklı Türkiye raporunda “ifade özgürlüğüne karşı saldırıların tırmandırılması” olarak nitelendirilmekte.
Yasada öngörülen internet yasakları, ifade özgürlüğü, özel yaşam hakkı, dernek kurma özgürlüğü, adil yargılama gibi birçok temel hak ve özgürlüğü etkiliyor.
İnternet özgürlüğüne ilişkin olarak uluslararası belgelerde yer alan ilkeleri şöyle özetleyebiliriz.:
- İnternet sınırlamaları ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamalar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde yer alan sınırlamalardan farklı olmamalı,
- İfade özgürlüğü sadece içeriği değil aynı zamanda yayma araçlarını da kapsar. İnternet yasakları diğer ifadeyi yayma araçlarına getirilen yasaklardan fazla olmamalı,
- Devletler internet sansürünü önleyecek önlemler almalı,
- Kullanıcıların internet ortamında bilgiye erişimini, bilgi yaymasını engelleyecek bir ön denetim mekanizması olmamalı. Başka bir deyişle yerli, yabancı belirli başlı web sitelerine ve içeriklere erişim yasağı getirilmemeli. Bunun tek istisnası çocukların korunmasıdır.
- İnternet erişimine getirilecek sınırlamalar basın özgürlüğü açısından özel bir önem taşıyor. Haber zamana bağlı bir ürün. En ufak bir gecikme bile haberin değerini yitirmesine yol açar. O nedenle haber verme ve alma özgürlüğüne getirilen sınırlamalarda daha özenli olmak gerekir.
- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2011 yılında kabul ettiği karar gereğince, internet düzenlemeleri temel hak ve özgürlüklerin korunmasını, demokrasi ve hukuk devletine saygıyı sağlamalı.
- B.M. İfade Özgürlüğü Özel Raportörüne göre, ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamalar siyasal etkiden uzak bağımsız bir organ tarafından uygulanmalı.
- B.M. İnsan Hakları Komitesi’ne göre, bir web sitesinin hükümeti eleştirmesi nedeniyle yasaklanması ifade özgürlüğünün ihlali niteliğindedir.
Torba yasa ile getirilen değişiklikler, bu ilkelere uymuyor. Örneğin TİB bağımsız bir kurum değil. TİB başkanının Başbakan tarafından atanması Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yürürlükte olan mevzuata göre, Başkan üçlü kararname ile atanmakta. Ancak bu TİB’in yine de yürütmeye bağlı olması gerçeğini değiştirmemekte.
İfade özgürlüğüne getirilen yayın yasağı ya da basılı yayınların toplatılması gibi önlemler ancak yargıç kararı ile olabilir. Oysa yeni tasarıda yargıç kararı olmaksızın idari makam kararıyla internete erişim yasaklanmakta.
AIHM Yıldırım/Türkiye (2012) kararında 5651 sayılı İnternet Yasası’nı inceliyor. AIHM’e göre, bir hak ve özgürlüğe getirilen sınırlamanın bir yasa tarafından öngörülmesi ve yasanın hukuk devleti ilkelerine uygun, yani, açık, öngörülebilir, erişilir olması gerekir.
Yıldırım/Türkiye davasında, Ahmet Yıldırım’ın web sitesi mahkeme kararıyla kapatılır. AIHM 5651 sayılı yasanın TİB’e çok geniş takdir yetkisi verdiği, “yayın” teriminin belirsiz olduğu, yasanın öngörülebilir olmadığı, Türk hukuk sisteminin keyfi engellemeleri önlemekte yetersiz kaldığı gerekçesiyle ifade özgürlüğüne ilişkin sözleşmenin 10 maddesinin ihlaline karar verdi.
Bu karardan sonra Türkiye’nin yükümlülüğü, 5651 sayılı yasanın 8 maddesini AIHM kararına uygun olarak değiştirmek ve ihlal nedenini ortadan kaldırmaktır.
Oysa torba kanununda yapılan değişiklikle Türkiye, tam ters yönde bir değişiklik gerçekleştirdi. AIHM’in ihlal kararının konusu olan 8. maddede hiçbir iyileştirme yapılmadığı gibi, sınırlamanın kapsamı genişletildi.
Bunun yanında, önerilen değişikliklerle gerek ifade özgürlüğünün, gerek özel yaşam hakkının çok daha ağır bir biçimde ihlaline yol açıldı.
Temel hak ve özgürlükler açısından torba yasaya sıkıştırılan değişikliklerin içerdiği sakıncalar şöyle özetlenebilir.
- Bütün erişim sağlayıcıları bir birlikte toplanmak zorunda bırakılıyor; Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne üye olmak için ücret ödemek gerekecek ve üye olmayan internet sağlayıcıları faaliyette bulunamayacak. Böyle zorunlu üyelik Anayasa’nın 33. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11. Maddesinde düzenlenen dernek kurma özgürlüğüne aykırı. Hükümet, erişim sağlayıcılar birliğini internet üzerindeki denetimin aracı olarak kullanmak niyetinde. Erişimin engellenmesi kararları Birliğe gönderilecek. Birliğe yapılan tebligat erişim sağlayıcılara yapılmış sayılacak.
- Yer sağlayıcı, kişisel verileri en az bir yıl en çok iki yıl olmak üzere saklamakla ve TİB talep ettiğinde bu bilgileri TİB’e vermekle yükümlü. Kişisel verilerin kullanıcının izni olmadan saklanması ve TİB’e verilmesi özel yaşam hakkının ihlali niteliğinde. Yer sağlayıcının da TİB’in istediği kişisel verileri vermek zorunda olması AIHS’nin özel yaşama ilişkin 8. Maddesinin ve Anayasa’nın 20. maddesinin ihlali niteliğinde.
- Kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden bireyler sulh ceza yargıcına başvurarak erişimin engellenmesini isteyebilir. Yargıç bu başvuruyu 24 saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Yargıcın karşı tarafın görüşünü almadan ve duruşma yapmadan karar vermesi adil yargılama ilkelerine aykırı. Adil yargılama güvencelerinden yoksun olan bu madde AIHS’nin adil yargılamaya ilişkin 6. maddesini ihlal etmekte.
- Değişiklik önerisiyle 5651 sayılı yasaya “özel yaşamın gizliliği nedeniyle içeriğe erişimin engellenmesi” başlıklı yeni bir madde eklenmiş. Bu maddeye göre, özel yaşamın gizliliğinin ihlali durumunda iki seçenek bulunmakta:
a. Özel yaşamının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişi TİB’e başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini isteyebilir. TİB’in bu istemle ilgili bir takdir yetkisi yok. TİB bu talebi derhal Birliğe bildirir ve erişime engellemek en geç dört saat içinde uygulanır. Talepte bulunan kişi, erişimin engellenmesi kararını talepte bulunduğu saatten 24 saat içinde sulh ceza yargıcının kararına sunar.
b. Gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda TİB kendiliğinden erişimin engellenmesine karar verir. Bu karara karşı sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir.
Her iki seçenek de hukuk devletinin temel ilkelerine aykırı ve ifade özgürlüğünün açık biçimde ihlali niteliğindedir. Erişimi engellemek ve bir web sayfasını kapatmak için “özel yaşamım ihlal edildi” demek yeterli. Ya da TİB’in özel yaşamın ihlal edildiğini düşünmesi yeterli. Bu durumlarda önce web sayfasını kapatılacak sonra sulh ceza mahkemesine gidilecek. Yargı kararı olmadan tek taraflı bir beyanla erişimin engellenmesi kamuoyunun bilgi alma hakkının ve düşünceyi ifade özgürlüğünün ihlali. Sulh ceza mahkemesi ise karşı tarafın görüşünü almadan karar vereceğinden, adil bir yargılamadan söz edilemez.
Özel yaşamın gizliliği ise belirsiz bir kavram. Neyin özel yaşam sayılacağı TİB’in takdirine bırakılmış
Değişiklikler bir yandan TİB’e çok geniş yetkiler verirken öbür yandan “alternatif erişim yolları” gibi belirsiz kavramlara yer vermekte. Yürütmeye bağlı kurumlara verilen geniş yetkiler, zayıf bir denetim ve belirsiz kavramlarla temel hak ve özgürlükler açısından daha tehlikeli bir nitelik taşımakta: Ayrıca bu tür belirsizlikler bir yasanın hukuk devletinde sahip olması gereken özelliklere uygun değil.
Telaş içinde torba yasaya eklenen yasa değişikliklerinin amacının, siyasal iktidarla ilgili yolsuzluk iddialarının sosyal medyada dolaşmasını engellemek olduğu açık. Uluslararası alandaki genel eğilim daha açık, daha evrensel, internet özgürlüğünü daha çok koruyan bir sistem kurulması yönünde. Oysa Türkiye’deki eğilim tam ters yönde. Getirilen değişiklikler kullanıcıyı değil, iktidarı korumaya yönelik. Bu amacı gerçekleştirmek için de temel hak ve özgürlükler ihlal ediliyor.
Özgürlük Evi’nin raporunda da belirtildiği gibi, Türkiye giderek daha fazla otoriterleşiyor.