Rıdvan Akar

28 Temmuz 2012

MHP’liler Erdoğan’ı seviyor mu?

En korktuğum şey birilerine yafta yapıştırmaktır...

 

En korktuğum şey birilerine yafta yapıştırmaktır.

Örneğin yazara “yandaş” dediğinizde o doğal olarak kendini “demokrat ve yenilikçi çoğunluk” olarak tanımlar. Ülkenin uygulanan siyasi ve iktisadi politikalarla değişeceğine inanmaktadır. Eğer derdiniz hakaretse “yandaş” diyebilirsiniz ama muhatabınızda bir etkisi olmayacaktır.

Örneğin yazara “candaş” dediğinizde muhatabınız size “laik, demokratik, sosyal hukuk devletini koruma ve kollama”, tek adam otoriterliğine hızla yol alan Türkiye’de uygulanan ulusal ve uluslar arası politikaların “milli” olmadığından söz edebilir. “Can”ını vereceği şey bu değerlerdir. Sizin hakaretamiz ad takmanızın bir etkisi olmamıştır.

Tabi yaftalamanın da biçimleri var. Mesela kişiye özel mesajlarınızı gruplandırarak söylediğinizde mesaj yerine değil, “yerlere” ulaşır. Artık size nereden bakıldığını anlar ve ona göre pozisyon alırsınız. Ya “hayır ben onlardan değilim ki” bir savunma refleksi olarak öne çıkar ya da “demek siz beni öyle görüyorsunuz, peki o zaman” tevekkülü de devreye girebilir.

Bu kadar girizgâhtan sonra “iyi de bu yazının derdi ne” dediğinizi duyar gibiyim. Derdim, Mustafa Karaalioğlu. Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni. Mesleğini saygı içinde icra etmeye çalışan bu gazeteci meslektaşımız, iş yazıya geldiğinde zırhlarını kuşanıyor ve sefere çıkıyor.

Dünkü yazısının konu başlığı “Solcular Erdoğan’ı neden sevmiyor?” Karaalioğlu, Oral Çalışlar referansı ile “içerden” bir eleştiriyi dillendiriyor ve sonrasını meraklısı okusun.

Ancak yazının sonuna baktığınızda aslında yazının sadece Ahmet Altan için yazıldığı anlaşılıyor. Yazısını şöyle bitiriyor.

“En şımarık olanları zaten, güçlü imalarla yönetime ortak olma arzusunu izhar ediyor; bu hayal gerçekleşmeyince de hırçınlaşıyor. Bazı gazete köşelerinden yükselen yürek parçalayıcı feryadın sebebi budur.

Birilerinin onlara gazeteler marifetiyle devlet yönetilemeyeceğini, o dönemin geride kaldığını nazikçe anlatması gerekiyor. Belge, bilgi yayınladı diye kimsenin Yeni Türkiye'den pay talep edemeyeceğini de elbette...”

Ahmet Altan’ın solculuğunu sorgulamak da haddim değil ama sadece bir yazara özel yazılmış olan yazının başlığı niçin “solcular” olarak genelleniyor?

-Atilla İlhan’ın aziz hatırasına binaen- “Hangi Sol?”

Ulusalcı mı? Sosyal demokrat mı? Marksist mi? Marksist-Leninist mi? Troçkist mi? Avrupa Solu mu? Latin Amerika solu mu? Devrimci sosyalist gelenek mi? Sol Kemalizm mi? ‘Yeni sol’ mu? Kim kim?

Karaalioğlu üstelik bu solu iktidar nimetlerinden nemalanan bir grup olarak betimliyor. Bakın ne yazmış;

“Eski Türkiye'nin adaletsiz pay dağıtırken kendisine pek benzemese de dindar ve muhafazakar olmadıkları için bazı sınıflara ayrıcalık tanıdığını biliyoruz. Hem muhalif hem de pastadan pay almak gibi benzersiz bir imtiyaza mazhar olanlar vardı aramızda...

Şimdi karşı karşıya bulunduğumuz durum bu sınıfın başkaldırısına delalet ediyor.”

Bizim bildiğimiz sol 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün başlıca mağduruydu. Darağaçlarında, işkencehanelerde, cezaevlerinde, dayak, ölüm ve soruşturmalarla geçen bir ömür yaşadı. Bizim anladığımız sol sonrasında da güvenlik soruşturmaları, işsizlik ve takiplerle hayatı zindan edilendi. 

Söyler misiniz? “hangi imtiyazdan söz ediyoruz?”

Söyler misiniz? Bu sol hangi pastayı yedi ki “bir dilim daha” talebinde bulunsun?

Karaalioğlu işin kolayına kaçmış. –Bu bölüme alerjik tepki gösterse de yapacağım- Ahmet Altan’ın deyişiyle “milliyetçilikle zehirlenmiş İslamcılığın” kadim “bütün kötülüklerin anası sol”  algısı doğrultusunda “bizden olmayan solcudur” toptancılığına sığınmış.

Üstelik tanımladığı solcuların geçmişte Erdoğan’ı sevdiğini de düşünüyor.

“Erdoğan, iktidarı Ankara'nın elinden alırken olup bitene alkış tutan "solcular, liberaller, sosyalistler" şimdi onun bu yeni devleti idare etmesini ve kullanım hakkını kıskanıyorlar.”

Ancak Karaalioğlu’nun “Erdoğan’ı sevmeyenlere dönük” sert eleştirilerini “demokrat yenilikçilik” adına anlamak mümkün değildir. 

Ne de olsa demokraside yaşıyoruz değil mi?

Bazı sever bazısı sevmez.

Solcular arasında da böyledir. Bazısı sever bazısı sevmez. Ama –sanıyorum- Karaalioğlu siyaset sosyolojisini anlamak  ve kabullenmekte hepsi aynı güçlüğü yaşayacaktır.

Acaba Karaalioğlu neden solcuları sevmemektedir?

Hangisi mi? 

Haklısınız. Hangisi? 

Solculuk Ahmet Altan ile mi özdeşleşmiştir?

Tabi bir de MHP’liler var. Acaba onlar da solcu olabilir mi?