Rıdvan Akar

09 Ocak 2012

Bir Beşiktaşlı'dan Ertuğrul Günay’a açık mektup

Beşiktaş bir stat yapacak. Çünkü stat paslandı. Tehlike arz ediyor...


Sayın Bakan,
Beşiktaş bir stat yapacak. Çünkü stat paslandı. Tehlike arz ediyor. 
Deprem olursa maazallah, sadece biz taraftarlar değil, izni vermeyen sizler de altında kalacaksınız.
Ertuğrul Bey,
Siz bilmezsiniz ama bizim ilginç bir yönetimimiz var. Sizi değil, Beşiktaş’ı kastediyorum. Bir proje çizdiler ve Dolmabahçe’yi taraftarın mabedini -galiba- ticari bir metaya dönüştürmek istediler. ‘’Galiba’’ diyorum çünkü şu ana kadar basına mal olmuş stat proje çizimlerinin hiç birine kulüp olarak sahip çıkmadılar. Bir basın toplantısı düzenleyip, “aha da projemiz” demediler.
Hal böyle olunca da spekülasyonlardan mürekkep bir stat proje ile başbaşa kaldık. Acaba bu statta alışveriş merkezi mi olacaktı? Yok yok bu statta kongre turizmi mi yapılacaktı? Hatta stadın yanına bir de otel mi kondurulacaktı?
Bilemedik.
Bilemeyince de “acaba”larımız dışında pek de bir şey söyleyemedik. 
Biz taraftara soracak olursanız, şöyle rahat edeceğimiz, akustiği de bize yakışan, sahası düzgün bir dört duvar bize yeter de artar. Gerisini istemeyiz. 
Kulüp yöneticisi değiliz. Değirmenin suyunu tabi ki düşünmek zorunda değiliz. Paramızı öder bilet alır, forma satın alırız. Bağış istenirse onu da yaparız ama  o kadar. 
“Eeeee, bana ne Beşiktaş’tan” dediğinizi duyar gibiyim.
Galiba bu mektubu yazmamın sebep-i hikmeti de biraz bundan kaynaklanıyor.
Beşiktaş ve Beşiktaş taraftarının halet-i ruhiyesi umurunuzda değil. Bu da bırakın siyasetçi duyarlılığını, insani empati duygularını da zorlamıyor mu?
Bakın önce nasıl başladınız?
Taraftar zıplayınca siz “tepiniyorlar” deyimini makul görmüştünüz- stat Dolmabahçe’ye doğru kayıyormuş. İki haftada bir üç dakika taraftar zıplıyor ve stat kayıyor! Gülümsedik. Maç izlemediğinizi hemen fark ettik.
Daha çok gülenlerimizin aklına Mao’ya izafe edilen –söylemediğini biliyoruz ama-  ‘Çinliler zıplasa dünyada deprem olurdu’ şakası geldi.
Koskoca taraftar topluluğuyuz. Herkes gülemiyor. Tabi bir de septik olanlar var. Onlar da “yahu bu işin içinde bir iş olmasın? Yoksa rant için Dolmabahçe’ye mi kıymaya hazırlanıyorlar?” diye sordular. Zira bir başka bakan da çıkıp “size Zeytinburnu’nda yer verelim” deyivermişti.
Sayın Bakan,
Herkes meşrebine göre bir şeyler söylüyor. Elin ağzı torba değil, hele de Beşiktaşlı ise büzemiyorsun.
Şu Anıtlar Kurulu ona mı izin verdi? Şuna mı izin verdi? Projelerine hiç takılmadan, son olarak –nedense Beşiktaşlılara kent kültürü öğretmeye çalışan- Şelale Kadak’a yaptığınız açıklamanın da aynı duyarsızlıkla malul olduğunu söylemek zorundayım.   
Bizi, Beşiktaşlıları, koskoca bir camiayı tehdit ediyorsunuz.
Demişsiniz ki;      

"Çok daha ileri giderlerse, burası kentsel sit alanıdır o zaman eski haline döndürülmelidir. Vaktiyle burada Dolmabahçe'nin Has Ahırlar'ı vardı diyenleri ben de kalkar desteklerim. Biz burada şöyle olsun, böyle olsun diyemeyiz. Bilimsel, tarihsel gerçeklere uyum göstermeliyiz. Saat Kulesi zaten doldurulmuş bir bölgenin üzerinde. Lütfi Kırdar, 1939-45 arası Dolmabahçe Sarayı'na kasten burayı yaptı diyorum. Osmanlı'nın gücünü küçük göstermek için, mimari bir zorlama burası! Düşünün 1939'da İstanbul'da her yer boş. Siz getirmişsiniz sarayın arkasına, Osmanlı mirasına karşı bu stadyumu buraya dikmişsiniz. Bunu yapmaya hakları yok. Şunu yapabilirler. Özgün haline geriye çekerek, depreme karşı güçlendirip, sonradan ekledikleri şeyleri kaldırarak burayı butik bir stadyuma dönüştürebilirler. Ama diğerleri olmaz. Diğer takımlar niye böyle yapmadı? Hepsi gitti, arazilerini verip şehrin uzağında inşaatlarını yaptı. Beşiktaş niye yapmıyor?"

Öncelikle, Dolmabahçe Stadı yerine “has ahırların olduğu dönemi desteklemek” biraz garip kaçmıyor mu? Kültür Osmanlı’dan başlayan bir vadeye mi sahip olmalı? O zaman biz de size “Fenerbahçe Stadı’nı da Papazın Çayırı ya da Çırağan Sarayı’nı Şeref Stadı, Sultanahmet Hapishanesi’nden de otel olur muymuş, her şey aslına dönsün. Hatta Sultanahmet de Bizans’taki gibi hipodrom yapsanıza” dersek ne olacak?  
Bakınız projesi size uymamış olabilir. Ama Beşiktaşlılar kendi ceplerinden harcayacakları paralarla statlarını doğru ve düzgün bir hale dönüştürmeye çalışıyor. “Diğer takımlar niye böyle yapmadı? Hepsi gitti, arazilerini verip şehrin uzağında inşaatlarını yaptı. Beşiktaş niye yapmıyor?" demek, bizim kuşkucu arkadaşların “biz gidersek, siz oraya ne konduracaksınız?’ sorusuna yol açar. Zira siz de biz de biliyoruz ki –otel yapmayacaksanız- o desteklediğiniz “Has Ahırlar”da kalacak at bulamazsınız.
Ne demek istiyoruz? Galatasaray Stadı nasıl yapıldı biliyoruz. Devlete ‘anahtar teslim’ stat yaptırıp üstüne konmak gibi bir beklentimiz yok. Devletten alınan paralarla tesis yapma alışkanlığının iddianamelere girdiğini ise hepimiz biliyoruz.
Size daha önce de bir yazı yazmıştım.  Demiştim ki;
“O stat 64 yıldır bizim.
Semtteki evimiz, çarşımız, okulumuz, hastanemiz ve inanç mabetlerimiz kadar bizim.
Dolmabahçe yolu bizimle güzel, bizimle romantik, bizimle gerçek.
Stadımız eski. Seviyoruz.
Stadımız demode. Seviyoruz.
Stadımızın tuvaletleri bozuk. Seviyoruz.
Stadımız alttan ısıtmalı değil. Seviyoruz.
Stadımız yetersiz. Sıkışırız.”
Sayın Bakan bizi sıkıştırıyorsunuz.
Bir taraftar olarak bize karşı daha saygılı, anlamaya dönük bir dil kullanmanızı beklemek hakkımız. 
Stat öyle olur, böyle olur, dert değil. Ama siz Ordulu seçmen kadar Beşiktaşlıya da aynı uslupla yaklaşmalısınız. Biliyorsunuz, geçen seçimde bakanlar birdenbire kendilerini başka illerden aday buluvermişti. 
Bakarsınız, siz de Beşiktaş’ta seçim turu yaparsınız, tepinmeyelim diye şimdiden söylemesi bizden.