Ragıp Ertuğrul

13 Şubat 2010

Hadsizler tahammül sınırını aşıyor

Vakit gazetesinin son yılların en üretken oyun yazarı Özen Yula’nın sahneye koyma hazırlığında olduğu “Yala Ama Yutma” oyununu hedef göstererek...


Vakit gazetesinin son yılların en üretken oyun yazarı Özen Yula’nın sahneye koyma hazırlığında olduğu “Yala Ama Yutma” oyununu hedef göstererek, adeta “Din elden gidiyor” naraları atarak çiziktirdiği haberler geçen haftanın sanat gündemine damgasını vurdu.


‘Çiziktirdiği’ diyorum zira haber niyetine sundukları satırlar bir sürü maddi hata içeriyor. Haberi zenginleştirmek, objektifleştirmek adına başvurdukları kişiler de değil bu oyundan dünyadan bihaberler.


Muhafazakârlığı nereleriyle algıladıkları belli olmayan aynı zihniyet, bir süre önce de Batman’da açılan tango kursunun halkı ahlaksızlığa sevk ettiğini öne sürmüştü. Karşı cinsin tenine en küçük bir dokunuşu cinsellik olarak algılayan kafalara dansın estetik ve sosyal formatını nasıl izah edebilirsiniz ki?


Sanatı, gerçeğin farklı boyutlarıyla bir yansıması olarak görmeyip, salt mesaj verme kaygısı güden bir araç olarak algılamak, o denli yanlış yargılamalara, daha da ötesi suçlamalara neden oluyor.


Halkı uyuttukları oyunların ayırtına erken varanlar şimdiye kadar hep hedef tahtası oldu. Buna rağmen Nazım Hikmet de Aziz Nesin de Uğur Mumcu da muhafazakârlık kisvesi altında dolaşan oyunbazlara karşı mücadelelerini azimle sürdürdüler. Ama bizler heykellere tükürenlerin makamlarına tükürmediğimiz için bu derece azdılar.


Uzun zamandır yolsuzluklarıyla gazetelerin birinci sayfalarına manşetten giren din bezirgânları, arsızlıklarıyla da gazetelerin üçüncü sayfalarında arz-ı endam etmeye başladılar. Duydukları en büyük haz; cüppe altına gizledikleri sopalarını tekkelerinde müritlerine göstermek. Kimisi de cin çıkarma niyetine kuş çıkarıyor.


Bütün pespayelikleri ortaya serilmişken dini siyasete alet ettikleri, yandaşları uzmanlıklarına bakmaksızın her alanda icra makamlarına getirdikleri gibi kültür ve sanatı da din ve ahlak söylemleri üzerinden tahakküm altına almaya çalışıyorlar.


Toplumun dünyadaki modern sanat uygulamalarıyla buluşması, Türk sanatçıların vizyonlarını geniş tutması, uluslar arası platformlarda aranan isimler haline gelmesi onlara rahatsızlık veriyor. Türk kültürünü Arap kültürüyle başlayıp bitiren, açılımı sadece etnik kökene indirgeyenler, gelenekselden yola çıkıp geleceğe doğru ivme kazanan çabaları da yadsıyorlar. Toplumu özgün ve özgür sanattan yoksun kılmaya yönelik söylemlerini gün geçtikçe yoğunlaştırıyorlar.


Bu başları değil beyinleri sarıklılar, kalemleri, fırçaları, replikleri ve notaları yamanmadan, yaranmadan, gizlenmeden, özgürce kullananların yanında cesur, taviz vermeyen, beyni genç, kültürünü sahiplenen ve geliştirmek için üreten aydın insanlardan oluşan bir toplum olduğunu bilsinler.