Raffi A. Hermonn

14 Temmuz 2019

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

Azeri filmi oynatılıyor, acaba nedir?’ sorularının havada raks ettiği ama sonunda, bunun bir Azeri filmi olmadığı; sadece Rusya yapımı, Rusyalılar (*) tarafından çevrilen ama baş çekim yerinin Azerbaycan olan bir film olduğunun anlaşılmasıyla…

Üstelik bu filmin, her bakımdan temiz, süt gibi beyaz bir halk olan Malaganlar üzerine bir film olduğu öğrenilmesiyle…

Ve 10 kişilik ‘protesto eylemi’ amaçlı gençlerin, açıklamalarımız neticesinde, son derece olgun bir davranış göstererek ‘(…) zaten hiçbir halka düşmanlık göstermemiz mevzuubahis değil; tabii düşmanlık yapmamak ve hakaret etmemek şartıyla, her halk gelebilir ülkemize’ mesajı verip, Türkiye okurlarına poz vermeyi kabul etmeleriyle…


Azerbaycan'da ''çekim mahali'' olarak, Malagan filminin 'Azeri filmi' zannedilmesiyle, protesto için gelen gençler, daha sonra T24 hakkında arkadaşımızdan ayrıntılı bilgi aldıktan sonra, poz vermeyi kabul ettiler...

Manidar, son tahlilde güzel bir festival yaşadık…

Daha şu ana kadar, farklı ülkelerden Malagan halkı gibi, hakikaten insanlığın unutulmuş ulvi değerlerini, ısrar ve inatla yaşatmaya çalışan, bir halkı tanıttığımız için, teşekkür ve tebrik mesajları almam; çok duygulandığım bir festival yaşamama neden oldu…

Peki, 92 yaşında vefat eden ve ‘ders verir gibi, parmak sallamadan’ kâh bizleri güldüren, kâh hüzünlendiren, kâh düşündüren, kâh şaşırtan bir hayat ve sinema dersi veren Agnes Varda hoca hanımın ölümünden sonra bize yaptığı armağana ne demeli?

Ve dünyanın birçok yönetmenin, sanıyorum ‘kendisine nasip olmasını’ istediği bir şeyi başarmış, Yozgat-Anadolu kökenli, Paris’in göbeğinde doğmuş, olgun delikanlı, yönetmen Jacques Kebadian (Kebapçıyan)’ın yaptığına?



Arkadaşımız Raffi A. Hermonn 7-14 Temmuz 2019 tarihleri arasında, Altın Kayısı Festivali'ni, günü gününe  T24 okurlarına yansıtmaya çalıştı

Mayıs 68 olaylarına, bir göçmen çocuğu olmana bakmadan, aktif bir genç siyasi eylemci olarak katıl, film çek ve tam 50 yıl sonra aynı vd filmleri tekrar montaj edip, bir başka film yarat…  Hakikaten her babayiğidin yapabileceği bir şey değildi, onu da gördük ve yaşadık…

Bunun yanında hem (mecâzi anlamda) küfür salladığımız ‘hadi ya, yapma usta be!’ diye haykırmak ve adamın yakasına yapışmak istediğin Carlos Castillo Reygadas gibi ustaya aynı zamanda saygı duyan ruh halini yaşadık. 

Ve nice renklilikler, beklenmedik haller, hayranlıklar, yeni tanışıklık, şaşırmalar gibi duygularımızı konuşturduk, 16. Yerevan Uluslar arası Altın Kayısı Film Festival’inde…

Dakka bir gol bir seyircinin aldığı estetik tokat? Güney Kore’li Bong Joon Ho, o Parazit filmiyle bir güzel heyecan, gerilim, komedi, dram, kızgınlık gibi, sütlü-şekerli-kahve için denilen üçü bir arada değil, belki de beşi (duyguyu) birden dakika ve saatler yaşattı bize…

Bunları sıralarken, asla ve kata festivalin tazelenmiş kanını, genç kadronun çalışkanlığını, ülkede genelde eski nesillerde az rastlanan güler yüzlerini, işlerini memur zihniyetiyle değil de ‘karşısındakine nasıl yardımcı olabilirim’ endişesiyle, kaliteli hallerini, unutmamalıyız…

Mesela festivalin yeni genç-dinamik müdiresi, Hasmig Hovhannesyan

Bugün gençleşmiş de olsa, Altın Kayısı'nın kurucu ebeveynleri: soldan sağa, Mikail Stanbultsyan (yani 'İstanbullu' soyadı), Suzanna Harutyunyan ve Harutyun Khaçadıryan

Geçtiğimiz yıllarda hatırlarsınız ‘eşcinsel birey ve hayatı’ konu alan bir film çıkan infialler sonucu, geri çekilmek zorunda bırakılmıştı eski festival idarecileri tarafından… Bu yıl, sen kalk, daha ilk günden ‘(…) Bizler bu festivali, artık sessizlerin sesi yapmak istiyoruz; sesleri başka yerde işitilebilir olmayan, söyleyecek bir şeyleri olanlar, buyurun, gelsin, kapımız açık olacak’ de, iyi mi? Bu yılki filmler arasında bu önyargı yoktu adeta… Ama tabii, millet Hasmig Hovhannesyan ve genç festivalcilere çullandılar bazı yazılarda…  

JÜRİLERİ TANIYALIM…

Uzun metrajlı filmler, uluslar arası yarışma

Rusya’dan Aleksandr Mindadze, İran’dan Rıza Mirkarimi, ABD’den Amy Hobby, İsviçre’den Nicolas Wadimoff, Fransa’dan Nino Kirtatdze, İtalya’dan Paulo Berolini,

İngiltere’den Elizabeth Karlsen.

Kısa metraj filmler…

Fransa’dan Georges Bollon, Kanada’dan Norayr Kasper, İtalya’dan Pipo Mezzapesa.

FIPRESCI (Uluslar arası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu)

Macaristan’dan György Baron, Ermenistan’dan Raffi Movsesyan, Uruguay’dan Alejandra Trelles.

HER AN BİR SÜRPRİZ YAŞAYABİLİRSİNİZ…

Söylüyoruz, bu festivalin tazelenmiş kanı yani gençleşmiş idarecileriyle, belki başta bazı aksaklıklar, bir hengâme havası yaşıyorsunuz ama zamanla bu taşlar yerine oturacak, inanıyoruz buna ama ve lakin her an bir sürprizle karşılaşmanız mümkün…   

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi


Festivalin kurucusu ve şimdi artık Onursal Başkanı Harutyun Khaçadryan ve eşi halka selamlarken

Mesela, festivalin artık bitmiş, ödüllerin dağıtılmış olacağı gün yani yarın, Zefirelli’nin Mussolini ile kahvaltı şaheseri gösterilecek, hem de nerede biliyor musunuz?

Ermenistan’ın ‘Azgayin Joğov’ denilen parlamento bahçesinde, açık havada…

Bu da ayrı bir şey tabii; Musollini gibi bir faşistin siyasetine karşı ve üstelik bir sinema dâhisinin filmini, bir ülkenin parlamentosunun bahçesinde seyretmek…

Hakikaten etkileniyor insan…

Altın Kayısı’nın ebedi babası, kurucusu, sürekli başkanı olmuş, şimdilerde Ermenistan Sinemacılar Birliği’nin Genel Başkanı, belgeselci Harutyun Khaçadıryan’ın dediği gibi ‘(…) Baktık, ülkemizde bir gençlik rüzgârı esmeye başladı; genç bakan, genç genel müdür ve genelde gençleşen ülkemizde tabii bize de pay düşecekti ve aldık. Festivalin ilk yıllarında yanımızda gönüllü stajyer olan bir kız, baktık becerikli çıktı; şaka yollu ‘bu kız bir gün festivalin Genel Müdürü olacak’ diyorduk ve işte oldu Hasmig Harutyunyan’ …

Başbakan Nikol Paşinyan’ın estirdiği bu rüzgârın bir başka etkisi de Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı saraylardan sonra, ülkenin görkemli (eski Komünist Partisi’nin Genel Merkezi) Azgayin Joğov (parlamento)’un da bahçesi de halka açıldı

İşte Zefirelli’nin filmi de orada gösterilecek; bakalım inşallah yine bir değişiklik sürprizi olmaz inşallah… 

(*) Dikkat edilirse, Rus filmi, İspanyol filmi vs demek yerine Rusya filmi, İspanya filmi demeyi tercih ediyoruz; yanlışlık zannedilmesin, özellikle böyle yapılmıştır…