Raffi A. Hermonn

17 Temmuz 2018

Ve... 15. Altın Kayısı Festivali'ni de bitirdik

Ukraynalı yönetmen Bondarchuk, Ukrayna - Almanya ortak yapımı, Volkan filmiyle Altın Kayısı'yı aldı

Yerevan'dan selamlarımızı iletiyoruz...

15.ci Uluslararası Altın Kayısı Film Festivali'ni de hayırlısıyla bitirdik ve komşu Türkiye seyircisinin de mutlaka izlemesi gerektiren filmler gördüğümüze inanıyorum. Sonuçlara bakarsak...

Uluslararası oyunlu (fiction*) filmler yarışmasında:

Altın Kayısı, Ukrayna'dan Volcano filmine verildi.

Ukrayna-Almanya ortak yapımı, 106 dk'lık filmin, yapımcısı Olena Yershova, yönetmeni Roman Bondarchuk; senaryo ekibi, Alla Tyutnuyyik, Roman Bondarshuk, Daryo Averchenko; kameraman Vadym Illkov; resim sorumlusu Kiril Shuvalov; müzik Anton Baibakov; ses sorumlusu Borys Peter ve Maria Nesterenko ve başrol oyuncuları Serhiy Stepansky, Viktor Zhdanov ve Khrystyna Deliyk'ten oluşuyor.

Ukrayna'da askeri kontrol noktasında tercüman olarak çalışan biri, kaderin garip cilvesiyle, o ana dek hiç ama hiç haz etmediği bir köye düşüverir; üstelik anarşist bir yapıda olan ilişkiler içerisinde bulur kendini. Yine bir gönül cazibesi sayesinde, bu dünyaya tamamen zıt iken, gelin görün ki, giderek tamamen aşina olur ...

Yani gönül neler yaptırıyor dedirten türden, abartmalara yer vermeyen, dört başı mamur bir film.

Gümüş Kayısı, İsviçre'den Fortuna filmine verildi

İsviçre yapımı, 106 dk'lık filmin, yapımcısı Ruth Waltburger, yönetmeni Germinal Roaux, senaryo ekibi Germinal Roaaux, Claudia Gallo ve Claude Murret, kameraman Coline Lévêque;  resim sorumlusu Ivan Niclass; ses sorumluları Jürg Lempen, Emannuel Soland ve Roman Dymny; montajcılar Sophie Vercruysse, Jacques Comets; oyuncular ise Kidist Siyum Beza, Bruno Ganz, Parick D'assumçao, Asefa Zerihun Gudeta, Yoann Blanc, Pierre Banderet'ten oluşuyor.

Konu çok güncel hatta boğazımıza kadar içinde olduğumuz, hatta boğulmak üzere olduğumuz göçmen sorunu ve dahası çocuk evlilikleri üzerine ... 14 yaşındaki Etiyopya (Habeşistan)'dan İsviçre'ye kendini zar zor, hakikaten insanlık dışı şartlarda, atmış Fortuna'ya Katolik sığınma evi müdürü müjdeyi verir; evlatlık edinecek bir aile bulunmuştur; bu pek kolay bulunabilecek bir nimet değildir, zira insanlar, çocuklar yıllarca bekleyebiliyorlar ... Ama Fortuna sevinmez hatta gtmemek için, olmadık afacanlıklar yapar... Herkes telaş içinde anlamak isterler ama nafile ... Kimse böyle güzel bir haberin rededilmesinin nedenini anlamaz... Oysa, o 14 yaşında hamile kadındır, kendisine bunu yapan da yine Etiyopyalı bir başka ... göçmen.

Katolik kilisesinin, felsefi öğretisinin güzelce sergilendiği filmde, bunu görmeden geçmeyelim ve lakin seyirciyi zormadan eleştiriye dahil edebiliyor. Ba da filme nesnellik kazandırıyor. Germinal Roaux'un da bir zamanlar aynı yollardan geçip, göçmen olup, sonra bir gazeteci ve nihayet sinemacı olduğunu bilirsek, bir başarı öyküsü ile karşı karşıyayız emektir, Şapka!

Jüri Özel Ödülü, Gürcistan'dan Transparent World'a verildi

Gürcistan yapımı, 82 dk'lık filmin, yapımcısı Vakhtang Kuntsev-Gabashvili; yönetmeni Vakhtang Kuntsev-Gabashvili; senaryo Vakhtang Kuntsev-Gabashvili; kamera Vakhtang Kuntsev-Gabashvili; ses sorumlusu Vakhtang Kuntsev-Gabashvili; montajı yine Vakhtang Kuntsev-Gabashvili'den oluşuyor. Kısaca, tek adam Vakhtang Kuntsev-Gabashvili filmi bu. 

Gürcistan'ın buram-buram insan kokan, geçmişte yaptığı Seher vakti aşkı (1996), Erkekler için elmalar (1998), Masallar diyarı (2002), Hayat okulu (2012), Gari Guntsev (2014), Hayat olmaktır(2016)ile dikkatleri üzerine çeken Vakhtang Kuntsev-Gabashvili, Tiflis'te kameramanlık, Münih'te de yönetmernlik eğitimi alan, ender sinemacılardan...  

Autist olan bir çocuğun, kendisini sürekli suçlayan ama çocuğuna sabırla kameramanlık, yönetmenlik ve montaj öğreten bir babayı ve oğlunu anlatıyor Şeffaf Hayat anlamında filmde...   

Armenian Panorama bölümünde ise...

Ermenistan Sinema Akademisi, En iyi film ödülünü, Ermenistan-İran ortak yapımı, Anahit Abad'ın Yeva'ya verdi. Bu film, hatırlıyorsunuz, İstanbul Film Festival'inde hastalıklı bir ısrar ile verilen bir uğraşla, yasaklanmış ve böylece dünyada reklamı birkaç misli daha artmıştı.

Ermenistan Sinemacılar Birliği, En iyi debyut (ilk film) ödülünü, Ermenistan yapımı, Artur Sahakyan'ın Rüzgâr ile filmine verdi.

Hrant Matevosyan adına En iyi Senaryo ödülü, İran ve Almanya ortak yapımı, yönetmen Abufaz Safari'nin Güneşbatımındaki hammal filmine verdi.

Sos Sarkisyan adına En iyi oyuncu ödülü de Yeva fiklminden Şant Hovhannesyan'a verildi.

En iyi Diyasporalı sinemacı ödülünü de, Fransa'dan Arno Khayacanyan'a verildi.

Burada biraz kendisinden söz etmeden edemeyeceğim ...

We are our mountain, Fransa Ermeni toplumu üyesi, genç ve umut vaat eden, sempatik yönetmen, Arno Kayacanyan, 17 dk'lık filmin adını - aynı adlı bir başka film olduğunu ve hatta Henrik Malyan'ın bu filminin Ermenistan sinemasının en baba, en köşe başı niteliğindeki bir film olduğunu - bilmeden koymuş ... Gerçi bu, bir Ermeni yönetmenin, daha Ermenistan filmini izlemeden bir Ermeniler üzerine film yapmaya kalkmasındaki eksikliği gösteriyor ...

Kafkasya dağlarında, adı ''Artsakh'' ve eski adı 'Dağlık Karabağ'' ve dünyadaki ''kendi başına bağımsızlığını ilan etmiş'' ülkeler kategorisinde olmasına rağmen, bunca yıl varlığını südüren bir ülkeden söz ediyor... Buradaki Maskeler sergisi' aracılığıyla bağımsızlığı ararken, buradaki insanların günlük hayatını şekillendiren insan profillerini tanıyor ve tanıtıyor bu film ...

Onun, gerçek dedesinin hayatını 1915'te kurtarmış Türkleri bulmak amacıyla, sırtında o zamandan kalma bir tabloyla Anadolu'yu arşınlayan, o köyü bulup, şaşkın hatta ürkek gözlerle bakan Türk torunlarına ''Korkmayın, ben saece bir görev için buraya geldim; siz bilmeseniz de, dedemin hayatını kurtarmış Türk insanlarının torunlarına teşekkür etmek için geldim'' diyen filmini unutmamak kabil değil. Uluslararası Van Filim Festivali'nde davet etmiştik kendisini.

Genel Başkanı'nın, Türkiye'mizden sevgili Başkanımız Alin Taşçıyan'ın olduğu, Dünya Sinema Eleştirmenleri - Yazarları Fedrrasyonu (FIPRESCI) ödülünü de Gürcistan - Katar ortak yapımı, Mariam Khaçvani'nin Dede filmi aldı.

Bugünlük bu kadar... Gelecek yazımız ise Altın Kayısı bitti, geride neler kaldı olacak ...


(*) Fiction filmlerine Türkçe çok farklı isimler kullanılıyor; yok ''kurgulu'' yok ''konulu'' gibi...

Oysa belgesel filmlerde de ''kurgu'' ve ''konu'' yokmuş algısı doğuyor... Onun için, içinde oyuncuların olduğu filmleri göz önünde bulundurarak, bunlara 'oyunlu' bazı belgeseller için ise ''oyunlu belgesel'' deneyi aha uygun buluyorum...