(Kıvırtmadan ‘geniş kitleler ne der?’ ve ‘dış dünya ile ülkedeki aydın kesim beni dışlamasın!’ endişeleri arasında sıkışıp kalmadan, ağzında gevelemeden, hiçbir tarafın milliyetçiliğine kaymadan, dengeli ama aynı zamanda cesur, farklı açılardan yaklaşabilmiş bir film yapmış ve tabi ilk Türk yönetmeni olduğu için, her şeyden önce koca bir :)

TEŞEKKÜRLER, FATİH AKIN’A.

(Zira bu denli tarihi ve uluslararası siyasetin çıkar hesaplarına kurban olmuş olduğu için, adaleti bir asır gecikmiş bir konuda yapılmış bir film için, sıradan bir sinema filmi hakkında konuşurcasına ‘yok şöyle olsaydı, yok böyle olsaydı’ türü sözler sarf etmeyi… vicdanen ve daha birçok açıdan sorunlu buluyoruz.) 

Evet, her şeyden önce Türkiye ve insanına atfedilen ‘kendi sorunlarına sağlıklı ve sağduyu ile yaklaşamaz’ diye özetlenebilecek bir olumsuzlaştırma abidesine başarılı bir darbe vurabilmiş olduğu için, Fatih Akın ve ekibine teşekkür etme dürüstlüğünü göstermek lazım… Aksi takdirde, tüm söylenecekler gevezelik yerine geçer…

Bu kadar net, açık, sarih, kısa ve öz!