Senaryosunu Cem Akaş, Faruk Özerten, Ozan Açıktan; kameramanlığını, Ahmet Sesigürgil, kurgunun, Erkan Erdem, müziğini Burak Güven’in üstlendiği; oyuncu kadrosunun Nehir Erdoğan, Tardu Flordun, İlker Kaleli, Serkan Keskin, Esra Bezen Bilgin’den oluşan; yapımın Tunay Vural, Faruk Özerten, Necati Akpınar nezdinde PTOT ve BKM Film’e ait olan Silsile’nin yönetmeni Ozan Açıktan…
İkinci dünya savaşı sonrası, özellikle günlük yaşam gerçeğini, işsizlik sorununu, savaş sonrası toparlanma çabalarını beyaz perdeye yansıtan neo realizm akımının ilk örneklerini, İtalyan ekolü sayesinde tarihe kaydedilmiş olduğunu, bilmeyenler için söyleyebiliriz…
Türkiye sineması da, sağlıklı-nur topu gibi yeni bir neo realist film kazandı Silsile ile...
1978 doğumlu, Ozan Açıktan… Fransız sinemasının en çılgın yönetmenlerinden Claude Lelouche (Les Uns et Les Autres’u-Onlar ve Diğerleri’yi unutamam) gibi aynı zamanda kameraman. Reklamcılıktan gelmiş diyebiliriz… Bank Asya reklam filmlerinden, Diyojen’in karısı, Mono ve Marlis’ten hatta ergenlik sancılarını dindirmede medet umulan (porno) filmleri çağrıştıran Üç film birden devamlı başlıklı filmini de hatırlayalım…
Yüksek emellerle mimari işlere gireyim derken, birden eski eserleri bir şekilde kapatarak rant elde etmeyi planlayan şirketlerin parasal büyüsüne kapılmış birisinin, artık ne olursa olsun deme durumuna gelmişliğini görüyoruz aslında…
Artık ne olursa olsun deyip, böyle bir insanla - sevdiği insanın habersizce yıllardır ortadan kaybolması neticesinde – evlenmeye kalkan çaresiz bir kadını da görüyoruz…
Aynı kadının birden, o sevdiği insanın, sürpriz eve dönüşüyle, bu sefer ters yönde artık ne olursa olsun deyip, kalbini ve duygularını dinleyip, cesurca bir adım attığını da keza…
Derken, kontrolsüz ve gergin duygular yüzünden, çok basit bir üçüncü sayfa haberi (fait diver) niteliğindeki bir olayın, büyüyüp nasıl bir drama dönüşmesine engel olunamadığını, görmüyor adeta yaşıyoruz…
Sinemamıza okkalı bir neo realist film kazanmasına vesile olan Silsile’yi seyrederken, türün gereği koltuğunuzda diken üstünde oturuyor, arada sırada, acı - acı gülmüyorsunuz değil; bal gibi de gülümsüyor insan, hani gülüyoruz ağlanacak halimize misali…
Teşekkürler Ozan Açıktan… TV dizilerimiz tarihinde çok özel bir yer işgal etmiş, ayakta alkışlanacak Yabancı Damat dizisinden geniş kitlelerin gönlünde taht kuran oyunculardan Nehir Erdoğan’ı bir de burada seyredin…
Sokak çocukları hele, aman Tanrım… Bu kadar mı tıpkısının aynısı olur?
Tardu Flordun, İlker Kaleli, Serkan Keskin, Esra Bezen Bilgin’in oyunculuğu?
Senaristleri, Erkan Erdem’in kurgusunu, Burak Güven’in sizi filmin içine girmenizi değil orada kalmanızı sağlayan müziğini, Ahmet Sesigürgil’in adeta konuşan-konuşturan kamerası, Ozan Açıktan’ın Silsile’sini mutlaka görün ve filmotekinize alın, diyoruz
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
KARANLIK BİR DÖNEMİN, ÖZGÜN VE ESTETİKLE ANLATIMI:
Pasifik’e karşı bir baraj, Kızıl Kimerler’in Ölüm Makinesi, Savaştan sonra bir gece filmlerinin yönetmeni Rithy Panh’nin, nasıl yapıldığını da gösterdiği, kilden heykelcikler ve arşiv filmleriyle harmanlanmış, dışarıdan metinin okunduğu, Kamboçya’nın kızıl (!) yılları üstüne, suçlamaya kadar varan eleştirel bir tarzda ancak izleyicinin katılabildiği bir belgeseli...
Ateş düştüğü yeri yakar misali… Belki onu aşkın çarpıcı cümlelerden birini paylaşalım… Paris kahvelerinde Kızıl Kimerlerin o kulağa hoş gelen (sosyalist) teorilerin çizdiği resim hoş gözükür. Ama o resimde insanların reel hayatta yaşamış olduklarının bilinmesi de gerekir; yoksa resim eksik kalır; o eksik resmi, eksik resmin arayışını hazırladım ve sundum sizlere…
Hani, gelin neyin ne olduğunu bir de bize sorun der gibi…
1928 yılında, Fransız Hindi Çini’nde, bugün Kamboçya'sının parçası, Kompong Thom şehrinde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti Pol Pot. O, sosyalizm ile yakından-uzaktan alakası olmayıp, söylem olarak sosyalizm adına halkına cehennem gazabı yaşatmıştı; aydın-sanatçı-beyin takımı dâhil herkesi pirinç tarlalarında esirce çalıştırmış, insanlık dışı bir idare ve Kızıl Kimerler adındaki silahlı yönetimin mimariydi… 1949 yılında Paris'te radyo mühendisliği bursu kazanan Pol Pot, 1953 yılında Kamboçya'ya dönmüş, öğretmen olmuştu. 1963 yılında, Kızıl Kmerler adlı silahlı baskıcı örgütü kurmuştu. 1970'teki askeri ihtilalde düşürülmüş Kral Sihanouk ile işbirliğiyle askeriyeye karşı savaşmış, 1975'te General Lon Nol ve askerleri devirmiş, Başbakan olmuştu. İşte cehennem yılları böyle başlamıştı.
Halkına kan kusturduktan ve 7 milyonluk nüfusun yarısına kadarını katlettikten sonra, 1997 Temmuz’unda Kral Sihanouk'un oğlu Prens Ranaridh'e bağlı kuvvetlerle işbirliği yaparak başkenti ele geçirmeye çalışırken; Kızıl Kimerler, eski başbakan Hun Sen'e bağlı hükümet kuvvetlerince püskürtülmüştü. ABD Başkanı Bill Clinton, Pentagon'a Pol Pot'un yakalanıp bir mahkemede yargılanması emrini vermişti. Sonunda Pol Pot, intihar etmişti
Cehennem öncesi halkın müzikle, eğlenmesini, misafirliğe gidip gelmeleri, cehennem sonrası ise çektikleri eziyetleri, hüznü, çaresizliği, isyan edecek takatin kalmayışını, nahif-primitif, minicik kilden heykellerle anlatımı, zamanında Pol Pot’un kameramanının çektiği ve tabii öldürüldüğü, arşivden özgün filmlerle birleştirmesi çok ama çok sarsıcı… Bir an bile sıkılmıyor insan, ibret alınası bir tarih dersi sanki…
Ve işte insan bir kez daha anlıyor: sinema bir tarihi-devrimci müthiş bir eylemdir!
2013 Cannes Belirli Bir Bakış Ödülü | 2013 Ficfa En Iyi Belgesel | 2013 Kudüs En Iyi Belgesel - Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar’a da aday gösterilmiş Eksik Resim…
Mutlaka görmek gerek…