Raffi A. Hermonn

21 Mayıs 2016

CHP'nin hazin müsameresi ya da 'er kişinin niyetine...'

Laikliği yıkacak olan ateşe, verdiği evet oyuyla, CHP resmen odun taşımıştır…

20 Mayıs 2016 tarihinde, TBMM’de bir müsamere oldu…

Hayır, hayır milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmayı öngören oylama değil…

Çok amatör kalırdı, böyle bir sıfat, bu tarihi güne…

‘Tarihi’ sıfatını da öyle lalettayin kullandığım sanılmasın…

CHP’nin, oylama sürecinde, kafasına saksı düşmüş gibi, sonucu yüzde 99,9 (yüzde 100 Rab’ime aittir) bile-bile, İsmail Kahraman’ı laiklik sınavına çekmesinden söz ediyorum…

Ya hu (Yüce Yaratan’a nida anlamında, argo değil!), arkadaşlar, Sayın İsmail Kahraman, 26. Dönem TBMM Başkanlığı’na, 22 Kasım 2015’te seçilmişti değil mi?

E? Bugünkü tarih ne?

20 Mayıs 2016

Yani tam tamın altı ay…

Peki, yeni mi akıllara geldi, Sayın Kahraman’ın laiklik (nasıl bir laiklikse, o da ayrı bir şey) ilkesine bağlı olup olmadığı, kitleler, TV kameraları önünde sorgulandığına göre?

Efendim, yeni anayasada laiklik olmamalı sözünü 25 Nisan 2016’da telaffuz etti; o günden beri Meclis’i vekilleri yönetiyordu, Başkan olarak yönetince, tepki gösterdik demesinler…

Sayın Kahraman ve arkadaşlarının bu konudaki fikirleri sanki bilinmiyor muydu?

Geçiniz efendim, geçiniz…

Sayın Kahraman da milletvekili-Meclis Başkanı olurken, ayrı-ayrı ettiğim yeminler ortada, Meclis İç Tüzüğü’nde saygılıyım dedi…

Yani bu anayasa geçerli olduğu zaman gereken yemini ettim ama mevzubahis olan yeni Anayasa olunca, sadece niyetimi, fikrimi beyan ederek belirttim demek istedi ve bitti…

Hayır, CHP bu çıkışı yaptı da, ne oldu yani?

Sayın Kahraman kalkıp bakın bugünkü anayasaya bağlıyım ama yeni Anayasa hakkında görüş belirtmek de hakkımdı; belirttim de, iki şeyi karıştırmayalım deseydi, ne olacaktı?

Hiç amiyane tabirle zıng gibi kalınacaktı orada…

Oku sadaktan (ok çantası) çıkarırken, hedefi çoktan belirlemiş olmak gerek…

Aksi takdirde oklar ‘elde’ kalır ya da patlar amiyane tabirle…

Peki, ne yaptı CHP?

Bir grubu, Türkiye laiktir, laik kalacak sloganlarıyla salondan çıktılar…

İşte buydu müsamere

Nasıl müsamere olmasın ki?

Laiklik sloganları attılar, sonra tıpış-tıpış salona dönüp, laiklik konusunda yüksek perdeden eleştiri oklarını savurdukları cenahın işine gelecek şekilde evet oyu kullandılar…
 

Kim Türkiye'de laikliğin bekçisi? CHP mi, HDP mi? 

 

Mustafa Kemal’in 1923’te kurdurduğunun, aslında Fransa 3. cumhuriyetinin (1870-1940) kötü bir kopyası olduğunu bilmeden, cumhuriyet savunuculuğu yapılmış bunca yıl…

Fransa’dan ithal edilerek, dışarıdan ve tepeden aşağıya kurulan cumhuriyet unutulmuş…

Bari Fransa’da, referans alınan cumhuriyetin gelişmeleri nasıl diye, takip edilseymiş ya…

Yok, model ithal ediliyor ama yıllar geçiyor, dünya gelişiyor, köprü altından sular akıyor; bizim cumhuriyet derin dondurucuda saklanmış gibi, öyle saklı tutuluyor…

Eski refleksler, eski değerler manzumesiyle…

Dünkü paradigmalar artık geçerli değil, kullanım tarihleri çoktan geçmiş, hiç fark etmiyor!

Hal böyle olunca tabii, temel unsurlarının iğfal edilmiş, bir ucube laikliği, kalkıp bir de muasır medeniyet adına savunmak gibi tuhaf işlere soyunmuşuz…

Ama bu ucube laikliğin bile bekçiliğini yapamayacağını, performansıyla ispatladı CHP!

Bu sorunlu laikliği bile sindiremediğini açık yüreklilikle ifade eden; dolayısıyla CHP’nin de şikâyet ettiği cenaha aslında müthiş bir hizmet sunduğunu görmedik mi CHP’nin?

Parantezleri açalım, tamamen CHP’nin tezinden yola çıkarak söyleyelim…

Laikliği yıkacak olan ateşe, verdiği evet oyuyla, CHP resmen odun taşımıştır…

TBMM’de  - asla-kat’a abartmıyorum, sakin düşünülse anlaşılacaktır - laikliğin yegâne teminatı olan HDP’ye darbe vurarak, laiklik karşıtı duvara bir tuğla da benden demiştir…

Laikliğin (salt laikliğin mi?) ve daha birçok cumhuriyet - demokrasi değerleri cenazesinde tabuta bir çivi de CHP çakmıştır…

Laiklikle parlayan gözleri, Kürt (ve 'öteki) düşmanlığı köreltince...

 

Şüphesiz, demokrasiyle harmanlama şartıyla, laikliği savunanlara saygı duyulur…

Yoksa ülkeler tarihi, demokrasiyle bırakın evlenmeyi, flört aşamasında bile olmayan, nice sap gibi laik ama despot, baskıcı, çağdışı, ilkel devletlerle doludur…

Demek ki laiklik güzel ama tek başına bir şey ifade etmiyormuş; ha bir de ucube halde değil, insan haklarına saygılı olması şartıyla…

Evet, gözleri laiklikle parlayan CHP’ye saygı duyabilirdiniz ama en kutsadığı bu ilkeye – sırf Kürtlere yaşam hakkı tanımayacağım diye – ihanet etmesine ne denir? 

Sırf Kürtlerin varlıklarını (uzun uzadıya anlatmayalım artık) reddetme pahasına, bir insan, bir zümre, en kutsadığı, en taptığı, en değer verdiği kavramı satarsa ne yapmış olur?

Kısaca, TBMM’de laiklik tabutuna da çivi çakarken; ilerde bu suçlamayla karşılaşacağını bildiğinden, CHP kendisine önceden bir manevra sahası yaratmak istemiştir…

Öldürürken ama aynı zamanda intihar ederken, son nefesimde laikliği savundum demek istemiştir…

Hazin şekilde…

Hiç komik olmayan,

Müsamerece işte…

Ya da er kişi niyetine, laikliği ve demokrasiyi nasıl bilirdiniz? sorusuna…

Bir cenazemiz daha var hoca efendi,

CHP diye namı vardı, diyerek…