Raffi A. Hermonn

31 Temmuz 2016

Beynelmilel algı, Rusya ve halkının uluslaşma süreci kavşağında Ermenistan...

Erivan’da karşılaştığım Dr Toros Tosoyan tekrarladı: Bu da geçer Ya hu!

Erivan’dan bildiriyor (özel) 

Gazeteci ve sivil halktan altmışa yakın yaralı var...

Önceki yazımızda suların bırakın durulmasını, kaynama noktasına yaklaştığını söylemiştik; evet, hakikaten de artık - amiyane tabirle -  dananın kuyruğu koptu kopacak…  

İşte, 29 TemmuzCuma (dün) akşamı polis, Azadutyun (Liberty) RadyosuArmenia TV kanalı, Jam TV kanalı ile Araçin (Birinci) ve A1+ İnternet haber siteleri muhabirleri dâhil; sivil halktan 60’a varan kişi, hafiforta ve ağır yaralı olmak üzere, şehrin farklı hastanelerine sevk edildiler… Aslında ülkeşehrin yüz ölçüm -nüfusun mütevazılığını göz önüne alırsak; Ermenistan, Erivan’da, haber-bilgi elde etmenin fazla zor olmaması gerekir ama daha önce bahsettiğimiz, güvendiğiniz kaynakların da, kendilerinden bağımsız, sıkça yanılabilmesi gibi nedenler yüzünden, daha çok zaman harcamanız gerekiyor…   

Yaralılar arasında, Araçin (Birinci) İnternet haber sitesi muhabiri, Maryam Krikoryan ile kameramanı Davit Harutyunyan'ın ciddiyetini koruduğunu söyleyebiliriz. Erivan Emniyet Müdürlüğü Basın - Halkla ilişkiler sorumlusu Aşot Aharonyan'ın orantısız güç kullanan polis memurları hakkında soruşturma açılacağını beyan etmesinden durumun vahametini anlayabiliyoruz.    

Eylemcilerin işgal ettiği kunt yani Erepuni semti, Erivan’ın Emniyet hizmet birimlerinden olan B-B-DZ  (Bedagan Bahbanutyan Dzarayutyun)’da çıkan çatışmada, üç yaralı isyancı olduğu; Yamuk Sasunlular’dan Artur Melkonyan ve Armen Lambaryan hastaneye sevk edilirken; üçüncü yaralı Miaynak kayl yani Yalnız kurt lakaplı Arayig Khantoyan  hastaneye taşınmayı reddettiği bildirildi.  

Diğer yandan, silahlı eylemi dışarıdan ve aracı rolünde de olsa, destekleyen Milletvekili Kağakatsiyagan Taşink (Yurttaşlık anlaşması) grubundan Nikol Paşinyan'ın bu aracılık işlevine Yamuk Sasunlular tarafından son verildi ama aynı Peşinyan'ın tatilde olan Azgayin Yoğov'u (parlamento) olağanüstü toplamak ve bir araştırma komisyonu kurdurmak için var gücüyle çalıştığını görüyoruz. Bunu yapabilmesi için 44 imzaya ihtiyacı var... 

Paşinyan’ın, aracı görevini sürdürdüğü zaman, eylemcilerden Gagik Yeğyazaryan’la bir söyleşi yapıp, cep telefonuyla kaydettiğini tespit ettik. Bizzat izlediğimize göre Yeğyazaryan şöyle diyor: (…) 1 Mart ve 27 Ekim tarihlerinde (bunlar hakkında açıklama vereceğiz /RHA) ülke idaresini  kanlı şekilde almış kadrolar, bu duruma gelinmesi için ilk adımı atmışlardı. Halk haddinden fazla sabretti; yer kalmadı artık. Çavuşesku’nun akıbetine uğramamak için, mücadeleciler tarafından tanınan fırsatı değerlendirmeleri gerek O raddeye tam gelmemişken akıllı olup istifayı versinler, herkes için iyi olur, aksi takdirde yazık olacak. Yeni Ermenistan (grubu) üyesiyim, Jirayr Sefilyan’ın yakınlıkduyarlardanım; kendisi - tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasını, Cumhurbaşkanı ve Hükümet’in istifasını talep ediyoruz, diyordu…  

1 Mart 2008 tarihinde, adaylardan (ABD vatandaşı, bu cumhuriyetin ilk Dışişleri Bakanı, uluslar arası hukuk uzmanı, tanınmış tarihçi Prof Richard Hovhannesyan’ın oğlu), Raffi Hovhannesyan’ın kazanmış olduğu neredeyse herkesçe kabul edilmiş olmasına rağmen, Sarkisyan’ın hak etmeden cumhurbaşkanı olmuş olması söz konusu. 

Hovhannesyan’ın Ermenistan’da cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması, ABD’nin, kalkıp Rusya’nın arka bahçesine tüm adım atmış değil, yerleşmesi olarak görüyordu, bizzat Rusya. Böyle gördüğü için de pek hoş geldin demediği, düşünülüyor ekseriyetle…  

27 Ekim 1999 tarihinde ise, gizeminin hâlâ sürdüğü; Ermenistan Parlamentosu’na, Nayiri Hunanyan adlı bir eylemcinin, elini-kolunu sallayarak, makineli tüfekle girip, ateş açmasıyla, sekiz kişinin öldüğü olay olmuştu. Sovyet Ermenistan’ın efsanevi 1.ci Genel Sekreteri, yeni cumhuriyetin ise Meclis BaşkanıGaren Demirciyan, Karabağ Savaşı’na katılmış savaşçı, sonranın Savunma Bakanı, Vazgen Sarkisyan, milletvekilleri (yine Sasun’lu), Mikayel Kotanyan ve Yuri Bakhşiyan hayatlarını kaybedenler arasındaydılar…    

Tecrübesiz olan Ermenistan’ın (ör: Savunma ve Dışişleri gibi) bakanlıklar arası sağlıklı bir diyalogun olmaması; dolayısıyla ABD veya Rusya, olmadı başka bir ülkeyle ittifaka girmeyi, hafife alan çalışma tarzının, ödediği ağır bir bedel olarak görülüyor bu saldırı…    

Sinema-tiyatro yıldızı, konservatuarda tiyatro öğretim üyesiABD’e gitmiş Ermenistanlıların halet-i ruh’ iyesi ve genel durumunu anlattığı, kendi yazıp yönettiği piyesiyle de yönetmen olarak da adından söz ettiren Tamar Hovhannesyan; artık muhalif hatta aykırı duruşuyla yaptığı konuşmalarla da adını aktivist olarak da duyuruyor… Azgayin Joğov’da kendisi gibi bir milletvekilinin, seçilmesi durumunda, toplum ve devlet yararına olacağına inanıyoruz. 

Kendisini nihayet bulduk konuşuyoruz… 

"Tamar Hovhannesyan ''Halkım seçimle değil, tayin edilmiş yöneticilerinin, başka bir ülke çıkarına göre ülkeyi yönettikleri hissine kapılmaktan çok yoruldular" diyor...

Sayın Tamar Hovhannesyan, yurt dışından gelenler, amacı sıradan turizm olmayıp, ülke ahval şeraitine cidden endişe duyanlarda; helikopterle uyku tozu (ölü toprağı) sanki serpiştirilmiş gibi, insanların pasif, tepki vermez, hem şikâyet eder hem de durumu değiştirmek için kılın ı kıpırdatmayan garip insan profiliyle karşılaşırdı. Şimdi bu değişiyor mu ve nasıl? Türkiye’de 15 Temmuz’da yaşanan olayın akabinde 17 Temmuz’da Erivan’da da olaylar başladı, bu bir tesadüf mü? 

Sevgili Raffi Hermonn, ilk başta 15 Temmuz’da Türkiye’deki darbe deneyimi ve Erivan’daki 17 Temmuz olayıyla, ilgisinin olmadığını; bunun bir tesadüf olduğunu söyleyeyim. İkincisi, halkları uyutma yöntemleri çoktur; dolayısıyla helikopterden ille ilaç serpiştirmek gerekmiyor halkı uyutmak için… Bu ülkede, 25 yıl çok farklı yöntemleri yaşandı. Bağımsızlığın elde edilmesinden sonra 1991’de yapılan ilk seçim, oldukça saydam, oldukça demokratik, oldukça başarılıydı, tersini söyleyemeyiz % 87 oranla kazanılmıştı cumhurbaşkanlığı. Ama seçimlerden bir yıl sonra, bugün doruk noktasına ulaştığımız şikâyetlerin sebep teşkil ettiği haksızlık ve adaletsizlikler zinciri kurulmaya başladı bile. Tam 25 yıl önce, 1991’den 1994’e, her şeylerini feda ederek, canları, sağlıkları ve çok şeyleri pahasına bu ülkeyi, Karabağ’ı savunan özgürlük savaşçılarından oluşuyor bu isyanı gerçekleştirenler… Bu birçok şeyi anlatmıyor mu? Bu insanlar, ülkenin nereden nereye, kimlercenasılne zamanhangi yollarla talan edile - edile bu noktaya geldi, en iyi bilen kadrolardır. Dünkü savaşçıların bir kısmı şehit oldular, diğerleri, gazi, diğerleri parlamentoya girdiler ama bir diğerleri ise, mütevazı halleri ve yaptıkları gözlemlerle kahrolmuş halde kalmışlardı. Zaman geçti ve bileşim teknolojisi uzmanı Karekin Çukhasızyan, Siyaset bilimi uzmanı Andreas Ğugasyan, Albay Varujan Avedisyan, baba oğul bu an içeride, Bavlig Manukyan, diğeri Avet Güreğyan ve daha nice saygın, bilgi ve tecrübe sahibi insanlardan oluşan bir grup ortaya çıktı… Özetleyecek olursak BAŞKA ÇARE YOK idi bu yaptıkları son hamlenin ana fikri… Bir dikkat çekme, bir uyarıda bulunma, aleve dönüştürme amaçlı bir kıvılcım olmaktı amaç… 

Güzel de, polis karargâhını basıp, iki yüksek rütbeli polisi rehin alarak, iki tarafta kurbanlar vererek, cumhurbaşkanının istifa edeceğini zannetmek ne kadar gerçekçi? 

Konunun uzmanı değilim; sadece halkın bağrından çıkan, tasasından sevincine dek, hayatın her anında onunla yaşayan, duygularını paylaşan bir sanatçı olarak durumu anlatmaya çalıştım… Ne kadar başarılı bir eylemdi bu, bunun değerlendirilmesi tabii ki yapılacak ama bildiğim şudur BAŞKA ÇARE KALMAMIŞTI! Bıçak kemiğe… 

Yaşanan adaletsizlikler ve talanın haddi hesabı kalmamıştı… Herhangi bir ülkede bile, ülkenin idarecileri aslında duyarlı ve  uyanık vatandaş istemeliler değil mi? Tabii, eğer vatandaşların uykuda kalmasını tercih etmek gibi özel tercihleri yoksa… Dolayısıyla, her şeyden bağımsız, bu halkı uykudan uyandırma, bir tür kıvılcım verme eylemidir… Bilemiyorum, sonu nereye varır ama meselenin özü budur bence. 

Meseleden söz ettiniz madem, ben de şunu sorayım… Bu isyanın asıl meselesi nedir? 

(Gülüyor çok manidar şekilde, Maksim Gorki’nin sahnelenmiş de olan Aşağıdakiler romanındaki perişan ama bir o kadar da bilge yorgun kadın gibi) Komşularımızın uyguladığı blokada yani (Ermenistan’ı) abluka altına alması, nice nedenlerden dolayı iyi yaşamıyor olabiliriz; ekonomimiz kötü olabilir. Adalet-yargı sistemimiz, devletimizin saydamlığı vs çok sorunlarımız olabilir. Ama asıl meseleden söz etmemi istediniz madem, söyleyeyim… Hakkıyla seçilmiş olmaktansa, daha çok tayin edilmiş olarak görev başında olmuş bir yöneticinin; kalkıp başka bir ülkenin çıkarları hesabına görev yaptığını hissetmek, ülkem halkına çok ağır geliyor artık…  

Anlayacağımız, dünyaca tanınmış sinema yıldızı-film yapımcısı, Arsine Hancıyan’ın kalkıp gelmesi, hiç akıllı bir davranış olmaksızın sırf ortalıkta konuştu diye göz altına alınması, sonra da özür dilenmesi, birden Avrupa Basını’nda olayın patlaması; Charles Aznavour’dan tutun, System of a Down gibi bir grubun cengâveri, Serge Tankianhalk beğenisi alanında tam bir simge, Kim KardaşyanAtom Egoyan’ın Sasun Yamukları ve Jirayr Sefilyan üzerine bir film yapmak istemesi ve nicenin Erivan’a gelmesi için baskı-çağrıların ardı arkası kesilmemesi ve yukarıdaki bilgiler bir şeyi fısıldıyor… 

Ermenistan; uluslar arası algı – Rusya Federasyonu faktörü - halkının (yarıda kalmış) uluslaşma sürecinin tamamlanması sancıları, kavşağında bulunuyor… 

Dedemin bir sözünü, Anadolu ve insanına olan inancını kaybetmemiş, Suriye’nin sadece tanınmış hekimlerinden değil, yazar ve kanaat önderlerinden, 90 yaşına yaklaşan, Erivan’da karşılaştığım Dr. Toros Toranyan tekrarladı: Bu da geçer Ya hu!