Raffi A. Hermonn

18 Şubat 2013

'(…)Azınlıklarına davranışını söyle, demokratlığını ölçeyim!'

Avrupa’da 5 bin adet cami olduğunu, 4 bin 800’ünün de Türklere ait olduğunu, bunların üçte birinin ise eski kilise olduğunu bilecek veya bilmemeliğe geleceğiz

Avrupa’da 5 bin adet cami olduğunu, 4 bin 800’ünün de Türklere ait olduğunu, bunların üçte birinin ise eski kilise olduğunu bilecek veya bilmemeliğe geleceğiz…

Katolik ise Katolik, Protestan ise Protestan, Anglikan ise Anglikan, tümü Hıristiyan olup hiç İslam ülkesi bulunmayan Avrupa’da, üçte birinin kiliseden devşirilmiş ve 4 bin 800’ü Türklere ait, 5 bin cami bulunuyor. Buna karşın Türkiye’de yeni kilise açmakta zorlandıkları için insanların mecburen evlerde açtıkları, diyelim otuz adet, ibadet odacıkları için, siyasi kriz dönemlerinde din elden gidiyor gibi laflar edebileceğiz.

Bir zamanlar, bana gelince can, sana gelince patlıcan demeyen, adil, eşitlikçi, demokrat Hıristiyanlar dâhil, çokların Jivkov Bulgaristan’ının Müslüman Türklere karşı yapılanları tereddüt etmeksizin eleştirdiği hatta mahkûm ettiğini hatırlarız...

1989 sonrası, aynı Bulgaristan’ın metamorfoza (başkalaşma) uğrarcasına yeniden yapılaşmasına, kurulmuş 160 partiden 4’ünün Türk Partisi (‘Kürt Partisi’ sözüne salyalar akıtarak karşı çıkanlara selam!) kurulduğunu, 17 Haziran 2001 seçimlerinde Hak ve Özgürlükler Partisi’nin Hükümet’e koalisyon ortağı olacak kadar ülkede söz sahibi olduğunu aynı ses perdesinden söz etmemişiz ama…

Türk değil, Müslüman Bulgarsınız (ne kadar tanıdık değil mi?) diye ırkçılık yapan, güzelim Ahmet, Mehmet, Mustafa isimlerini zorla (bu da tanıdık!) Vasil, Georgiya, Viktor yapan Bulgaristan’da artık aslanlar gibi Ahmet, Mehmet, Mustafa isimlerinin kırmızı plakalı bakan arabalarında oturan makam sahiplerine ait olduğu bayrak gibi Bulgaristan’da dalgalandığından da söz etmeyiz fazla…

Söz etmeyiz derken, tabii ıkına-sıkına, lütfen söz eder, yazar, çizeriz… Jivkov Bulgaristan’ının mezalimini anlatırken çıkarttığımız patırtı nerede, 1989 sonra Türklerin (haklı) zaferlerini duyurmak için çıkardığımız sesler nerede…

 

Ya işte böyleydi(r) güzel yurdumun psikolojik harp mekanizması…

 

Bulgaristan’da Türk azınlıkların, Türkiye’deki farklı azınlıkların hayal bile edememiş haklara sahip olmuş olduklarını davul dümbeleklerle duyurulduğu takdirde; bırakın Türkiye’de Lozan sayesinde azınlık statüsü kazanmış ama yine hakları gasp edilenleri, Kürtleri uyandırmak kabildi…  

Kulaklarını yöneticilerin ağızlarına dikip, ona göre davranışlarını düzenleyen ülkemin çoğunluğunu,  ikide bir sahte düşmanlar yaratıp uyutarak yönetmek varken, uyandırmaya ne gerek vardı?

Sosyal demokrat sıfatlı Ana Muhalefet Partisi, muhafazakâr sıfatı olan Hükümet’in, Cumhuriyet döneminde kimsenin yapamadığı kadar azınlıkların haklarını iade etmesini Bunlar iyi ama yetmez, evrensel ölçülerde azınlıkların tüm vatandaşlık hakları verilmeli diyerek Hükümet’i sıkıştırmak yerine, Ne gerek var bu hakları vermeye? diye eleştirmesi, Comedia del’arte durumu değil midir?

Önüne gelenin, karnından konuşma veya amacını gizlemek için kullandığı Atatürk hatta Ermenilere, Rumlara limon sattıracağım diyen İnönü’nün bile kapatamadığı, 48 yıl Milli Eğitimimizin resmi tedrisatının (artı derslerle zenginleşerek) uygulandığı ama 1971’de - bu Hükümet’in eleştirdiği – bir zihniyetin kapattığı Halki (Heybeliada) Rum – Ortodoks Ruhban Okulu 42 yıldır kapalı

 

Sevres’in hortlatılması değil, Lozan’ın Türkiye tarafından ihlâli söz konusu

 

Lozan’ın bizzat Türkiye tarafından ihlâli, bir, üç, beş değil madde üzerine madde söz konusu… Türkiye’nin başına Lozan ihlâli diye uluslar arası bir skandal çıkarsa ne olur? Yatıp kalkıp bunu yapmayanlara dua etmemiz, şükran sunmamız gerekir. Efendim, ne dediniz? Kısasa kısas mı ederiz?

Yeni bir gözdağı mı? Cumhuriyet’in başında nüfusumuzun % 13’ünü, bugün binde 1’ini zor temsil edebilen (din değiştirenlerden söz etmiyoruz) azınlıklara yeni pogrom, rutin dışı veya MGK eski Genel Sekreteri’nin dediği gibi muazzam bir Özel harp Dairesi operasyonu mu yaparız?

Samatya’da Ermeni yaşlı kadınlara sanki yeni bir vahşilikler manzumesi başlamışken, istersek tamamını erdirtelim olsun bitsin (!)…

 

Bir teşekkür ki, insanı müşkül duruma sokar…

 

(Evrensel) Ekümenik Rum Ortodoks Patrik Hazretleri (‘Fener Patriği’ denemez ‘Cağaloğlu Valisi’ denemeyeceği gibi, bu yanlışı bari bizler tekrarlamamalıyız!) AKP Hükümeti, bugünkü Başbakan / geçmiş Cumhurbaşkanı’na neden teşekkür ediyor biliyor musunuz? 

(…) 1991 Patrik seçiminde aday listesinde hiçbir adayın Hükümetçe silinmediği (!) için teşekkür ettik zamanında; zira bazen siliniyordu sebepsizce. 1991’de ise silinmedi.

Bulgaristan / Rusya’da milyonlarca Müslüman’ın, diyelim Baş Müftü seçiminde adayların isimleri ülke yöneticilerince (artık) silinmediği için teşekkür edilse, haklı olarak o ülke yöneticileri hakkında başkalarını bırakın, bizler ne düşünürdük ve ne düşünürüz acaba?

Şanlı ecdadımızın, Kostantiniyye’yi fethederek yerleşmesinden sonra, Fatih Sultan Mehmet’in bir yıl sonra kurulmasında beis görmediği gibi, iftihar ettiği, Halki (Heybeliada) Ruhban Okulu’nun açılmadığı takdirde, ecdadımızın kemikleri mi sızlar, başka bir şey mi olur, Yüce Rabb’im bilir…

Neme nem bir demokraside yaşadığımız ve yaşattığımız, farklı din veya kökenden gelen ama ülkemin, yurdumun, asli mi asli vatandaşlara nasıl davrandığımızdan belli olur…