Pınar Tremblay

20 Haziran 2014

Benimle kavga eder misiniz?

Kavga şarkı söylemek, rakı masasında demlemek, güzel bir oyun izlemek gibi sizi kendinizden geçirebilir... Yeter ki kavga ettiğiniz kişi sizden akıllı, güzel, çekici ve eğlenceli olsun...

İyi bir kavga kıymetlidir. Öğreticidir. Silkeler sizi kemiklerinizden. Nefesiniz sıklaşır. Kalbiniz hızla artar. Beyninizin uzun zamandır girilmemiş köşelerinden nerede ne zaman öğrendiğinizi bilmediğiniz kelimeler gelir oturur dilinizin ucuna… Bazen başıbozukluk eder kaçar bu kelimeler…Yeni düşünceler üretir güzel kavgalar… Düşencelerinizi istif etmenizi sağlar, yeni sorular doğurur.

Kavga şarkı söylemek, rakı masasında demlemek, güzel bir oyun izlemek gibi sizi kendinizden geçirebilir…. Yeter ki kavga ettiğiniz kişi sizden akıllı, güzel, çekici ve eğlenceli olsun…Kavga da dans gibi çok çalışmak, çok bilenmek gerektirir… Ayakları hiç ağrımamış birisinden usta dansçı olmasını bekleyebilir misiniz?

Dün çok değer verdiğim bir dostum twitterda saldırıya uğradı. Artık Türkçe twitterda norm oldu bu saldırılar korkarım.Saldırı nedeni… Yanlış bir haberi RT'lemiş…. Ardından kendisine bir yazısındaki yazım hatasından dolayı öldükça ağır sözler söylendi… Bu sözleri sarf eden kişi de aslında ben kendisini zaman zaman eleştirsem de Ortadoğu’da kadın olarak var olmaya çalışan bir genç analist. Bence çok önemli katkılar yapabilecek birisi. Twitter üzerinden yazdıklarını gördüğümde kendisine size ne oldu diye tweet atmak zorunda kaldığım birisi…

Ben herşeyi hızlı yapan birisiyim…Bazen çok hızlı, düşüncelerim çoğunlukla ellerimden, ellerim de sabrımdan telaşlı… Dünkü yazımda Omanlı generale verdiğim referans, yazıyı Türkçeleştirmeye çalışırken Osmanlı olmuş mesela…. Elbette ben Osmanlı generaliyle sohbet edecek kadar yaşlı değilim.  Basit bir hata bu… Okurların gülümsemesiyle sonuçlanacağını umduğum bir hata. Sürç-u lisan…

Aynı şekilde, Arapça yahut Latin alfabesi kullanmayan başka bir dilden kelimeleri yazmak zorunda kaldığımızda yaşadığımız sıkıntılar malum. Anımsayın Kaddafi'nin adını İngilizce nasıl yazılması konusunda yaşadığımız gel-gitler bir makale oluvermişti. Bu işin doğrusu yok. İngilizce konuşan birisi al Nusra yazarken Türkiye de El Nusret olabiliyor aynı örgüt.

Elbette yazdıklarımıza özeniyoruz, okuyucumuza kıymet veriyoruz… Ve lakin okuyucumuzun da sorgulamasını, işin içine girmesini, silkelemesini ve hatta herşeyden öte yazmasını istiyoruz. Birinci tekil şahısta ve de yakından tanıma fırsatı bulduğum kıymetli düşünce insanlarında gözlemlediğim ortak nokta bu…

Diyeceğim o ki… Kavga edelim… Ama düşünceler üzerine, siyasi yol haritaları üzerine, çözüm üretmek, sorunları farklı biçimlerde şekillendirmek, yapılanların yanlışlıklarını göstermek, daha iyi bir sonuç elde etmek için canla başla, yüksek sesle, Akdeniz ruhuna yakışan şekilde kavga edelim.

Yani, lütfen bizi böyle kimliğimize saldırıyla, imla hatası yapmışsın, şu örgütün adını yazmayı öğrendin mi gibi hiç de eğlenceli olmayan söylemlerle yormayın artık.Hayat çok kısa. Yazı çok kıymetli. Biz düşünce üretme kaygısındayız, fikir paylaşma, size anlamadıklarımızı sorma, farklı dehlizlerde kaybolup, açmazlarda yol bulma derdindeyiz… Saflığımızdan, iyi niyetimizden durup size cevap veriyoruz, çünkü biz “şunu muhatap almam, bunun adını asla ağzıma almam” demeyecek kadar fikre, insana saygılıyız… Ama bu halimiz sakin yanlış anlaşılmasın… Aynı zamanda biz taşın altından, ağacın kovuğundan, kayalıklardaki inlerimizden çıkar birbirimize destek oluruz…. Siz yedirmeyiz diye bağıranlardansanız… Biz yenilmeyenlerdeniz cevabına şaşırmamalısınız…

Evet, şimdi kavga edelim mi?

@pinartremblay