Pınar Doğu

08 Ekim 2012

Ömür boyu mutluluk mümkün mü?

Mutluluk insanları birbirinden üstün kılan bir imtiyaz, yerine getirilmesi gereken bir ödev, ivedilikle elde edilmesi gereken...

 

Mutluluk insanları birbirinden üstün kılan bir imtiyaz, yerine getirilmesi gereken bir ödev, ivedilikle elde edilmesi gereken bir hak haline geldi.  Mutlu olmak, modernitenin  dayattığı bir ruh hali artık günümüzde. 
 
Artık insan olabilmenin ilk vazifesi katıksız, koşulsuz, nedensiz bir mutlulukla donanmak. Mutluluk artık zarif bir broş değil, cafcaflı bir elbise. Herkes birbirine mutluluğunu teşhir etme peşinde. Artık mutluluğumuzu yarıştırıyoruz, mutluluğumuzla övünüyoruz.  Çilekeşler boşuna çile doldurdu;  bedeviler boşuna sürdüler kendilerini çöllere; dervişler  boşuna acı çektiler;  aşıklar boşuna çaldılar sazlarını. 
 
Taşın altına elini sokmamak, ateşe değmemek, bize dokunmayan yılanı bin yaşatmak, etliye sütlüye karışmamak mutlu olabilmenin ve kalabilmenin ak veya karası. Hayatın ara tonlarına yer kalmadı:  Ya mutluluk ya mutluluk! Başka şansı yok modern olmak isteyen insanın. Mutluluk, süreğen bir tatminsizlikten koptuğumuzu sanıp tatmin olmaya ramak kaldığımız iki an arasıdır.  
 
Melatonin, Serotonin ve Endorfin…. Kısaca mutluluk hormonları.  Azalmaları veya artmaları çevresel değişkenler, beslenme alışkanlıkları, uyku düzeni, çalışma şartları, ilişkilerdeki değişken iklimler, sosyalleşme imkanı ve ekonomik koşullar  kadar kişinin maneviyatına da bağlı.
Helenistik dönemin ilk akla gelen felsefelerinden Stoacılık, insanın mutluluğu dış koşullarda değil kendinde araması gerektiğine dayanıyordu. Meksikalı şair Octavia Paz için  Stoacılık tüm istekleri yenip acıya dayanmayı bilmekti.  Kinikler ise mutluluğun dünyevi zevkleri yadsımakla mümkün olabileceğini  söylüyordu. Stoacılar, kiniklerin aksine,  uygarlık değerlerini reddeden değil dünya vatandaşlığını kabullenen insanın mutlu olabileceğini dile getiriyorlardı. 
 
Anthienes’ten Diogenes’e, Cicero’dan Aristoteles’e , Epiktetos’tan Schopenhauer’e, Goethe’den  Albert Camus’ya kadar bir çok filozof mutluluk üzerine tefekkür etmiş, farklı felsefi disiplinlere yön veren düşüncelerini kağıda dökmüştür. 
Gelgelelim, yaşadığımız yüzyılın en büyük sorunsallarından biridir hala  mutluluk. İnsan yaşamını biricik ve değerli kıldığına inanılır, ilişkilerdeki kıyaslamaların başını çeker hala. Mutluluğa erişebildiğin müddetçe ve ölçüde imrenilirsin, önüne geçersin herkesin. Hayatla mücadele yollarındabaşı çeken  mutluluk, tüm acıları yok eden tek reçete kabul edilir. Oysa raf ömrü kısadır mutluluğun, saniyelerle ölçülür ancak ve şimdiye ait değildir nedense.  En uzun mutluluk ne kadar sürer ki herşeyin hızlandırıldığı bir çağda?  Mutluluk, hüzne bırakır yerini hep. “Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün/ O kadar çabuk o kadar kısa/ İşte o kadar” diyor ya Edip Cansever, mutluluk da öyle artık. 
 
Perdelerimizden sızan ışık mıdır mutluluk yoksa  gözümüzü kamaştıran  bir güneş mi?  Anlık mıdır, yoksa sonsuzluk kadar mı? Mutluluk lütuf mudur yoksa kazanç mı?  Mutluluk yaşamanın ön koşulu mudur, yoksa hayatta kalmanın son çaresi mi? Mutluluğun , para ve refahtan da öte , yegâne tatmin kaynağı haline geldiği bir dünyada acılardan yeni öğretiler ihdâs etmek nasıl mümkün olabilir? Bilgi kaynağına dönüşebilecek melankolinin yaratıcı güce katkısı artık tamamen yadsınıyor. 
 
Boston Üniversitesi Felsefe Profesörü Charles L. Griswold mutluluğun ancak sukûnetle anlaşılabileceğini öne sürüyor. Ona göre, sukûnet, uzun süreli bir mutluluk hissiyle ilintilidir. Elbette dilsiz bir isyanı, çaresiz bir iç çekişi değil , gönüllü bir ikrarı simgeliyorsa mutluluğa kapı açar.  
Pascal Bruckner  “Ömür Boyu Esenlik”  adlı kitabında, artık bir zorunluluk haline gelen mutluluğu, tüketim alışkanlıklarından eğlence kültürüne, paranın iktisadi ve sosyolojik algısının değişiminden doğanın madenî kaynaklarını tüketen insanoğlunun manevi arayışlara yönelmesine, acı çekmeyi bilen insanın empati gücünden kişisel gelişim seminerlerinin önüne geçilemez buyruklarına, hastalıkların çeşitlenmesi ve yaygınlaşmasından ilaç sanayînin mutluluğu keyfince yönetmesine ve ötenazinin teologlar tarafından çeşitli yöntemlerle yasaklanıp acı çekmenin kutsandığı 18.yy’a  kadarki süreçle, 20.yy’da mutluluğun hayatın tepe noktasına nasıl çıkartıldığına kadar çok geniş bir açıdan ele alıyor. 
Daha önce yine Ayrıntı Yayınları’nın Lacivert Kitaplar serisinden Masumiyetin Ayartıcılığı adlı denemesi çıkmıştı Fransız yazar Bruckner’in.  Özgürlüğün sıkıntılarına katlanmadan nimetlerinden yararlanmaya kalkışmayı masumiyet olarak adlandırıyordu. Birsel Uzma çevirisiyle yayımlanan Ömür Boyu Esenlik’te yazar,  mutluluk vaatlerine inancımızın,  masumiyetimizikoruduğumuzun bir göstergesi olduğuna dikkat çekiyor. 
 
Freud, mutluluğun olanaksız olduğunu öne sürer. Ona göre, insanın mutluluğu yaradılışı sırasında göz önünde bulundurulmamıştır. Oysa yaşam, Leibnizci iyimserliği benimseyen Dupont de Nemours’un bir ifadesinde yer aldığı gibi,mutluluğun ispatı olmak zorundadır günümüzde adeta. 
 
Ömür Boyu Esenlik’te  altı çizilmesi gereken, durup durup tekrar kafa yoracağınız ilginç saptamalar ve yorumlar mevcut.
 
Kitaplarla mutlu oluyorsanız mutlaka okuyun. 
 
PASCAL BRUCKNER
Ömür Boyu Esenlik
Mutluluk Ödevi Üzerine Bir Deneme
Fransızca’dan Çeviren: Birsel Uzma
AYRINTI YAYINLARI