Perihan Mağden

04 Ağustos 2015

Çok alametler belirdi: Can çekişen ana akım medyanın bitmek bilmeyen işgali

Cüneyt Özdemir'i yedirmek ya da yedirmemek! Sıra ona geldi...

Sürekli dairesel hareketler içinde debelenerek, şurdan şuraya gidemeyen bir insan topluluğuna ne denir?
- Hadi ordan, git işine T.C.! denir.

Hrant'ın öldürüldüğü günlere, o puslu kıtaya, muvaffakiyetle dönmüş vaziyetteyiz.

İsmail Türüt piyasaya çıktı, Kadirizmin Babası'na dahi saydırıyor.
Devlet Bahçeli şirazesinden çıktı; hakaretlerinin, zımni ya da açık küfürlerinin bini bir para; kompozisyon ödevleriyle, sağa sola saldırıyor.
Bir bakan çıkıp elektrik kesintileriyle tehdit ediyor.

Hiçbir eleştiriye, hiçbir muhalefete tahammülün ''te'' si olmayan Büyük Başkan, maaşlı trolleriyle, milletin soluk alıp vermeye çalıştığı sosyal medyada terör estiriyor.
Hedef göstermeler, kapıların üstüne çarpı çizmeler gırla gidiyor.

Faşist Türklerin hava sahasına hoş geldiniz!
Köyleriniz bombalanacak az sonra, evleriniz başınıza yıkılacak.
Ruhsal misakı milli sınırlarını hassas milliyetçiliğimizin, ihlal ettiniz!

Hakikaten Erdoğan'ın yegane rakibi: Selahattin Demirtaş.
Karizması, gençliği, sempatikliği, konuşma kabiliyetiyle; oyları, her daim yüzde 6-7'lere çakılmış Kürt partilerinin sonuncusunu, yüzde 13'lere taşıdı mı? Taşıdı!

Büyük Başkanın başkanlık rüyalarına engel oldu mu?
Oldu!

İşte bu engeli ortadan kaldırmaya ahdetmiş görünen Erdoğan, her çeşit tezgahı kura dursun-

Ben Demirtaş'ı; tam depara kalkmışken, jokeyinin/sahiplerinin bacağından kurşunladığı bir yarış atına da, benzetiyorum. Maalesef.

İnsan kendi atını bacağından kurşunlar mı be? diye bas bas bağırasım var.
Jokey eğer parasını sürpriz ata yatırmışsa; kurşunlar!
Böyle de bir ses konuşmakta içimde: altılı ganyancı mübarek.

Şimdi DE Demirtaş'ı sempatik gösterenlere, onu ön plana çıkarma gafletine düşenlere müthiş bir taarruz başlatılmış vaziyette: İşsiz bırakma taarruzu!

Yahu, adama saz çaldırsanız da, çaldırmasanız da; adam sempatik.
Methiye düzseniz de, düzmeseniz de; mal meydanda.

Adam, güzel konuşuyor, akıcı konuşuyor.
Hamaset, demagoji, ahkam ve racon kesme barajında boğulmuyor; en mühimi, gülmenin ve güldürmenin önemini biliyor.

İçinden geliyor; gülüyor. Zeki ve esprili. 
Hazırcevaplığı, mizah anlayışı sayesinde cevapları, takır takır çakıyor.

Doğan Medyası'na bir gıcıklanma, bir ihbar silsilesi, bir cezalandırma arzusu; bu kadar olur.
Cumhuriyet gazetesine de, Sözde Aydıncıklara da öyle.

''Vayyy başımıza bu Demirtaş belasını siz sardınız ulan'' trollenmeleri, pardon, celallenmeleri, son günlerde  tavan yapmış vaziyette.

Demirtaş'ın ayağına çelme takıp, hayallerindeki erken seçimde yer alamamasını sağlamak için, son sürat çalışa dursunlar-
Medyadaki DÜŞMANLAR listesinin en tepesine, son günlerde bir isim ekleyiverdiler:
Cüneyt Özdemir.

Kanal D Ana Haber'de haysiyetli, muasır medeniyet seviyesinde bir habercilik yapabilmek için 
çırpınmak (ve muhtemelen ağır bir sansürle boğuşmak) dışında bir suçu var mı Özdemir'in?
Hayır yok!
Ama bu kadarı DAHİ onlara yeter.
Adamın, gözünün üstünde kaşı var: Maslahatçı ve tavşan suyu kadrosundan olmamak, gibi tahammül fersa bir çizgisi var!

Kendi havuz medyaları dışında, bulamaç kıvamında bir ana akım medya; can çekişerek, varlığıyla yokluğu arasında hemen hiç fark kalmayarak, bitkisel bir hayata girsin, yoğun bakımda sürünsün.
Bunlar da rahat etsin.
En büyük takıntıları bu, son günlerde.

Cüneyt Özdemir'i ciddi şekilde hedef gösterme, karalama kampanyası başlatıldı.
''İMC TV'ye geçiyor'' tarzı haberler çıkartmaları filan tamamen bu kampanyalarının uzantısı.

Yani: hem ''Yahu bu herif koyu Kürtçü!'' demiş oluyorlar, hem de ana akım medyada barınamaması temennilerine, onu marjinalize etme arzularını da katmanın sinsi zevkini yaşamış!

Yani AKP (ve zevkle hempası olmuş her çeşit Türk Milliyetçiliği) cümlemize, yeni bir 28 Şubat yaşatıyor.

Faşist Türklerin hava sahasına hoş geldiniz!
 

Kendi imalatları bu Yeni 28 Şubat Ruhu'nun, yıllarca ''Biz ne mağduruz, neler çektik'' timsah gözyaşlarıyla bizleri keklemiş bulunanların el emeği, göz nuru olması, ilginç tabii.

Sıralarını bekliyorlarmış!
Sayelerinde şimdi askeri vesayet rejimine dahi ihtiyaç kalmadı.

Öylesine darbeleniyoruz ki her gün, askeri darbe olmasa da, fark etmiyor yani.

Kendi Ergenekon'larını da imal ettiler, çamur havuzunu da milletin başına musallat ettiler.
Yargı da onların kontrolünde, MİT de.

Yani ödevini fevkalade çalışmış Erdoğan.
Düşmanlarının tüm araçlarını kendi aracı, onların tüm oyunlarını/tezgahlarını, kendi oyunu yapmış vaziyette.

Ana akım medyada kalmayı tesadüfen başarmış son birkaç iyi adama/kadına diktiler şimdi de gözlerini.

İyi de meşhuuuuur Beyaz Türkler'in HDP'ye katkısı komik derecede düşükken-
Yani o ''Emanet Oylar'' üstüne de bir yazı yazmaya niyetim var.

Yardımcım Naciye'nin babası HDP barajı geçince, mevlut okutturmuş Siirt'te!
Naciye de halay çekti bütün gece Kağıthane'de.
İşte budur HDP'nin artan oylarının hikmeti!

Kürtler'dir. Dindar Kürtler'in ''Ve dahi duralar'' demesidir. 
Genç Kürtler'in demokrasi bilincini kuşanmış olmaları, hayata öyle başlıyor olmaları sayesindedir.
Kürt kadınların, hakiki bir kadın devrimi yaşıyor olmalarıdır.

Yoksa, yemişim emanet oyları!
Bugüne dek neye yaradılar, neye yaradık?

Cüneyt Özdemir'in başını yeme iştah ve arzularını, iyice şaha kalkmış akıncılıklarına bağlıyorum yani ben.
Namı diğer; işgalcilik dürtülerine.

Milli işgalci gömleği.
Üstüne Avrupa tarzı bir ceket giyer gibi yapıp göz boyadılar mı? Boyadılar!
Ama gömleği hiç çıkarmamışlar.
Kefen giyme, baldıran içme sonu gelmez palavraları gibi!

E, kamuya ait bir ormanın arazisini işgal edip, dünyanın alay mevzusu olacak devasalıkta bir saray yaptırırsan kendin için-
Duramazsın, NE kadar işgal etsen, gasp etsen, tecavüz etsen; duramazsın ağbicim.

Cüneyt Özdemir'in ana akım medyada haber sunmasını dahi, çok gören birilerinden söz ediyoruz!
Hakikaten feci günler söz konusu.