Anlamak fiili üzerinden birçok sanat eseri çıkmıştır. Benim ilk hatırladığım Orhan Veli’nin “Anlatamıyorum” şiiridir. Diyor ya üstad, “Her şeyi söylemek mümkün; epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; anlatamıyorum…”
İşte burada şairin bahsettiği durumda olan kişi Roberto Mancini’dir. Anlatamıyor.
İtalya Ligi’ni çok takip eden biri olmadığım için Mancini’nin Fiorentina ve Inter maceraları hakkında atıp tutamam ama Manchester City yılları için birkaç bir şey söyleyebilirim. Elinde dünyanın en iyi 3 orta saha oyuncusundan biri Yaya Toure vardı, geldiği ilk 6 ayın ardından zorlandı ve ilk yaz transfer sezonunda takımına Yaya Toure’yi kattı.
Yaya Toure şu demek, Mancini’nin kağıtlarında ne yazdığını anlayabilen ve ayaklarıyla uygulayabilen futbolcu demektir. Bu konuda iddialıyım, taktik alanında çok katı ve detaycı olan Mancini’nin düşüncelerini anlayabilen futbolcu Galatasaray’da yok denecek kadar az!
Aklıma iki kişi geliyor, Felipe Melo ve Alex Telles.
Sneijder ve Drogba’nın da anlamak ya da uygulamak için çaba harcadığını düşünmüyorum.
Mancini, Orhan Veli’nin ‘Anlatamıyorum’ adlı şiirini okurken; oyuncu grubu da boş durmuyor Feridun Düzağaç’tan ‘Boş Ders’ adlı şarkıyı mırıldanıyorlar…
“Ben bir zaman kaybıyım, beni boşver hocam…”
Durumu biraz daha Türkçeleştirmek gerekirse şunu söylemek lazım…
Galatasaraylı yerli futbolcuların hemen hemen hiçbirinin Roberto Mancini’nin sahada uygulamak istediği taktiklerden haberi yok. “Ya Allah” sesleriyle hücum pres yapmaya alışmış, rastgele pozisyon alarak veya yabancı oyuncuların aldığı pozisyonlar sebebiyle hata yaptığı belli olmayan yerli futbolcular “Ya Allah” derken, onlara madde ötesi olan metafizik ögeleri anlatırsanız akıllar karışır.
Mancini, Türk futbolcular için filozof gibi oldu. Ne dediği anlaşılmayan ama iyi konuşan adam!
Neden geldiler değil, neden gitmiyorlar!
Ne dediğimin anlaşılması için isim vermem gerekir. Galatasaray’da uzun yıllardır yer alan fakat gözle görülür eller tutulur katkı vermeden, gözle görülmez elle tutulmaz paralar alan futbolcu sayısı hiç az değil. Bugün Ontivero, Umut Gündoğan, Izzet Hajrovic ve Koray Günter vs… tartışılırken bana göre Yekta Kurtuluş ve Emre Çolak gibilerin ne iş yaptığı da konuşulmalı…
Bugün Umut Gündoğan’a verilen şansın 1 milyon katını alan Emre Çolak’ın ne yaptığı, ne yapabileceği tartışılırken; ne yapamayacağı tartışılmıyor.
Yekta Kurtuluş, yıllardan beri geriden oyun kurabilen bir futbolcu olamadı, olmayacak. Bugün Sivasspor savunmasının ve kalecisi Korcan’ın hediye ettiği gol sayesinde yine takımın iyilerinden sayılabilir. Bu da bana komik gelir, eğleniriz. Sonuçta futbol bir eğlence…
Son yıllarda tüp ve gaz ile çalışan Türk futbolunda Mancini’nin anlatamadığı taktiklerine Feridun Düzağaç şarkılarıyla cevap vermeyen oyuncu grubu bulabildiğimiz zaman “Ya bu takım son iki yılın şampiyon takımı, adam takımı ne hale getirdi” demeyeceğiz. Günümüz futbol maalesef Türk futbolu gibi çaydanlık değil, tüp ve gaz artık yetmiyor.
Bilgi, felsefe, ısrar ve tutku istiyor.