Özge Mumcu

04 Ağustos 2011

Olağan işler, hepsi bunlar

Milletçe her şeyi olağan karşılamamız gereken günlerden daha geçiyoruz.

Milletçe her şeyi olağan karşılamamız gereken günlerden daha geçiyoruz. Olağanüstü siyasetin her döneme hâkim olduğu bir dönemde, şaşırma yetimizi kaybettik uzun zaman önce. Siyasetin kirli ve günlük diline kendi siyasi çıkarımlarımızı ekleyerek, suya resimler çizmekten başka yaptığımız bir şey var mı?


Milli birlik ve beraberlik teması altında girdiğimiz sıcak ramazan günlerinde, sıcak çatışmaların hız kazandığı bir dönemece daha girdik. Güneydoğu’da asker ve PKK arasındaki çatışma hız kazanıyor; bu da ülkenin yaz normali.


“Bir köyde iki muhtar”


Yazı yazılırken Yüksek Askeri Şura kararları henüz açıklanmadı; ancak Başbakan neden tek başına oturdu tartışması medya dünyamızı günlerce oyaladı. Konuya ilişkin görüşleri sorulan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 'Bugüne kadar şu veya bu sebeple belki yanlış bir görüntü vardı, bugün bu görüntü olması gereken bir yerde kendisini gösteriyor. Bizim Anadolu´da bir tabir var, ´bir köyde iki muhtar olmaz´ derler. Sayın Başbakanımızın böyle bir toplantı düzeninde bulunmasını çok olağan, çok normal, çok doğru, çok haklı karşılamanız lazım´´ dedi.Tüm bu yanıt, yarı magazinel bir sorunun ardından geldi: “Sizce neyi işaret ediyor Başbakan’ın tek başına oturma hali?”


Tek başına Başbakan’ın YAŞ toplantısında oturuyor olmasının dışında sorgulanması gereken, Emniyet Genel Müdürü Kılıçlar’ın, özel hareket kursunu tamamlayan 312 polis memuruna sertifika töreninde “terörle mücadelenin en önemli aktörlerinden birinin özel harekat polisleri olduğunu sarf ettiği sözleri.


Bugün, yine Kılıçlar’ın ifadesine göre, 17 ilde özel harekat birimi var.Özel harekat polis sayısı 6618. Yeni kurs döneminde ise 600 polis daha özel harekat eğitim kurslarına başlayacak. Aynı zamanda, özel harekat polis sayısının artması da öngörülüyor.


Polis Vazife ve Selahiyat Kanunu’ndaki değişikliğin ardından, Baran Tursun ile Festus Okey örneklerinde görülen somutlaşan polis yetkisinin arttırılması, özel harekat polislerine ne şekilde yansıyacak?


1990’lar Türkiye’sinde özel harekat polisinin ve faili meçhul cinayetlerin bir arada anıldığının da altını çizelim.


Konular birbirinden ayrı mı? Hayır, matruşkalar gibi hepsi birbirinin içinden çıkıyor.


Spekülasyon ve üslup


Yönetim kadrosundaki askerlerin neden emeklilik taleplerinde bulunduğu üzerineyse spekülasyonlar yapılmaya devam edildi. Bu kararın arkasında yatan nedenlerin sorgulanmadığı ve herkesin birbirini “asker yalakası” ila “PKK yanlısı” olma arasında suçladığı bir “olağan” dönemden daha geçtik.


Emekli bir Tuğgeneral Ramiz İlker, gazeteci Nagehan Alçı’yla beraber katıldığı programda, sıkıyönetim talebini dile getirdi. Alçı, “Bugün Ramiz İlker bir PKK’lı gibi konuşuyor” sözleri üzerine üsluplar havada uçuşmaya başladı. “Bana bak şunu kafana geçiririm” diyen Ramiz İlker “Kendine gel, PKK’lı sensin lan. Yağcı sensin, yalaka, çalaka gazeteci. Söylediğine dikkat et.” dedi.
 

Bugün medyada geldiğimiz nokta budur; bilgi yerine spekülasyon üzerine gazetecilik yapan ile emekli bir generalin vardığı düzey budur. Bu isimleri kaldırın yerine başkalarını koyun; değişen sadece yüzler olacaktır.


Medyanın “olağan” günü budur.


YAŞ kararları alınırken, başbakanın neden “tek muhtar” olarak oturduğu, gündüz vakti neden sıcak çatışmaların yaşandığı, özel harekatın yeni pozisyonunun çıkış nedeni ve arka planı araştırılmayınca gazetecilik yerine spekülasyon artacak ve karşı üslup bu derece basitleşmeye devam edecektir.


Ne de olsa, olağan işler, hepsi bunlar…