Kötü ve acımasız bir dünya burası. İnsanı ekonomik sıkıntısıyla, siyasal sıkıntılarıyla, haksızlıklarıyla o kadar ezip geçiyor ki… Ya başkalarının hikâyelerine bakıyoruz ya da kendi hikayelerimizde kendimizi arıyoruz. Soğuk havada, karda donan doğulu bir çocuğun haberi düşer sitelere. Haberi okuyup bir an için sızlar, sonra unutursun. İntihar eden küçücük kızların haberini okursun. Çözemiyorlar bu töre cinayetlerini der, üzülürsün, için sızlamaya devam eder. Ne çok acı var, diye düşünürsün.
Sonra kelimelerin söze dökülemediği, insani bir duvardan diğerine bakmaya zorlayan durumları yaşarsın. Hayatı görürsün, anlarsın da olanları bir türlü anlamlandıramazsın. Önünden geçip giden anlara, olaylara, yaşananlara bakıp sadece gözlersin. Düşüncelerin, deneyiminden yavaş gelir. Bir su içerken dahi, düşünürsün. Ne çok acım var, diye düşünürsün.
Tüm Bir Yaşam
Oysa kariyer hedeflerini, hayat beklentilerini, çıkarlarını değiştiren bir kelime vardır: değişim. Hayatın beş yıllık planlar yapacak kadar uzun ve düz olmadığını, dışından geçen hayatta görürsün. O kızların gözlerinde, o çocuğun defterinde, eylemde üşüyen o işçinin ellerinde. Değişim, zamana paralel akan bir su, diye düşünürsün.
Melih Kibar, Çiğdem Talu'nun dizelerinden dökülen çok şarkı besteledi. Melodi tarihimizde de yer edenlerden bir tanesi de Tüm Bir Yaşam’dı.
Şarkı, insanın birini ilk gördüğünde, o insanın enerjisiyle nasıl kendini yeniden yaşar hissedebileceğini duruca anlatır. Geçmiş kırgınlıkların üzerine nasıl bir çizgi çekebileceğini ve hayatı o tılsımlı enerjiyle nasıl yeniden yasamanın mümkün olabileceğini de... Fırından yeni çıkan bir kurabiye kokusunda, bir sigaranın yanışında, bir çay karıştırışında hayatın o tatlı anlarını, yeniden yakalamanın olabilirliği üzerine...
Yıl bitiyor. Haberler, üzüntü günler de geçip gidiyor.
Tüm beklentileri, kalabalıklığı, yalnızlığı ile bir yıl daha geliyor. Eski yılların hesabı kitabı diğer yıllara taşınmayacağı bir yıl olmalı yenisi. Mutluluğu, beklentisi, olanı, olmayanı ile bir yıl daha biterken bir gecede tüm bir yaşam gözünün önünden geçer.
Bugün, ölülerimizi ve gidenlerimizi en çok düşündüğümüz günlerden biri. Masada o gülen gözleri görmeyişimizin de. Yılbaşı günlerinin kırmızı paketleri, o boşluğu da hatırlatır.
Kötü ve acımasız bir dünya burası. Yanından, televizyonun önünden, hayattan geçenler çok üzücü. Her şey anında uçup gidiyor. Çünkü sözün uçup gidiyor. Yazın hala baki.
Sevdiklerin yanında olacaklar vardır hep. Dostların da vardır ya.
O yüzden bugün şunu de mesela geçen yıla:
“Öyle büyük bir mutluluk bir anlam verdi ki, seninle geçen o bir yıl yaşantıma...Öyle çok sevdim ki seni, öyle çok ki anlatamam, o bir yılın anlamını bin yıl geçse de unutmam”
Anının kıymetini bil ve kıymetini bil her şeyin.
“Daha seni ilk gördüğümde, daha yanına geldiğimde, önümüzde çok güzel günler var dedim kendi kendime…”
Mutlu olsun bu yıl...