Özge Mumcu

07 Nisan 2011

Kaos

Güzide ülkemizde uzun zamandır süregiden bir kaos hali var. Gündeme...


Güzide ülkemizde uzun zamandır süre giden bir kaos hali var. Gündeme bir haber düşüyor, haberi anında yorumlama derdi içimizi yakıyor. Haber aslında ne, bir şey olduysa neden oldu, arka plan ne olabilir derken magazin bir “öz” çıkıyor haberin içinden. Hem haber harcanıyor hem de o haberde gecen kişi ve olaylar gaz ve toz bulutunun içinde yeni bir dünyanın “elementleri” olarak bekliyorlar.
Böyle bir durum ve gidiş içinde dün yarın olacağın içinde kayboluyor. Bir süre, bugün burada olmayanların, hapiste olanların ya da zamansızca aramızdan ayrılanların satırlarına bu köşede yer vereceğim. Bugün dönüp bakamadığımız, o günlük yaşam ve haber kaosunun içinde kaybettiğimiz satırların birçoğu kaoslu günlerin içinde yarına ışık tutabilmek için yazıldı. `Güzel günler görebilmenin` yalın umuduyla yazıldı. Bugünün düşünce haritalarını oluşturabilecek kelimeler sessiz güçleriyle sarı sayfalı kitaplarda usulcacık duruyor. 

Kırmızı Cuma
 
Nedim Şener’in “Kırmızı Cuma: Dink’in kalemini kim kırdı?” kitabı 2011’in Ocak ayında yayınlandı. Gabriel Garcia Marquez’in “Kırmızı Pazartesi” kitabına göndermeyi neden yaptığı yazdı kitabın önsözünde:

“… Daha kitabın kapağında yazıyordu her şey: “İşleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü.” (…) Erhan Tuncel neden özellikle 52. Sayfadaki o cümleyi seçmişti bana göndermek için?
 
“Tabi ya” dedim kendi kendime.

Erhan Tuncel, Kolombiya’da bir köyde, herkesin işleneceğini bildiği, ama kimsenin kurban Santiago Nasar’ı uyarmadığı, katillerin bile kendilerini engelleyecek birini aradığı bir cinayeti konu alan Kırmızı Pazartesi romanı üzerinden, bizim “Kırmızı Cuma”mıza dikkat çekmek istiyordu.

Hrant Dink’in öldürüldüğü 19 Ocak 2007 “Kırmızı Cuma” gününe…”

Şener, bir cinayetin emrini verenlerin, bir cinayetin ortağı olanları bir bir yazdı. Simdi onun satırlarından gidelim:

“Mülkiye Başmüfettişi Akif İkbal’in hazırladığı raporda:  “İstanbul Emniyeti’nin Dink cinayetindeki ihmalini araştıran Mülkiye Müfettişi Şükrü Yıldız, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek imzalı 6 Mart 2007 tarihli yazı ile yanıltılmıştır, demişti.

Akyürek, Yıldız’a gönderdiği 6 Mart 2007 tarihli yazıda “Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün 17.02.2006 tarihli yazısında belirtilen Osman Hayal’in kullandığı …. nolu telefon hakkında 17.02.2006 tarihi ile cinayetin işlendiği 19.01.2007 tarihleri arasında İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından herhangi bir teknik çalışmanın yapılmadığı ekteki log kayıtlarından anlaşılmaktadır” diyerek kesin bir hüküm belirtmişti.

Şükrü Yıldız’ın İstanbul polisini görevi ihmalle suçlayan bu raporu üzerine İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şubesi’ne adeta baskın yapmış ve bir bilgisayara el konulmuştu. İstanbul Üniversite’sinde inceleme yapılan bilgisayarın hafızasında Osman Hayal’in telefonuna yönelik teknik inceleme sonucu, teknik çalışmanın Dink öldükten sonra değil, zamanında yapıldığı ortaya çıkmıştı.

Bu konuyu inceleyen Mülkiye Başmüfettişi Akif İkbal, meslektaşı Şükrü Yıldız’ın, İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek tarafından raporlaştırılmıştı.”
 (sayfa 352)

Erhan Tuncel’i Ramazan Akyürek şöyle savunuyordu: “…Erhan Tuncel, Türkiye’de çok önem arz eden, bir seneden fazladır devletin başını ağrıtan, herkesi üzen ve ülkemizi de uluslararası arenada birazcık örseleyen bir olayı haber veren kişidir. Çalıştığım dönem için bu bilgi hayati önemdedir. Medyada fazlaca Erhan Tuncel’in örselenmesi, devletin bir görevlisi olarak beni üzmüştür.”  

Bugün araştırmacı-gazeteci Nedim Şener Ergenekon soruşturmasından tutuklu. 12 Mart’ta da Altan Öymen “uçak kaçırma” suçundan içeri alınmıştı.
Aradaki fark nedir?
Yine Şener yanıt versin:

“Evet arkadaşlar, vatandaşın bilgi edinme hakkına dayanarak kalkıştığımız iş ve devletten gördüğümüz tavır işte bu.

Yani devlet bize ne demek istedi, şöyle toparlayabiliriz sanıyoruz:

“Kusura bakmayın, biz henüz ciddiye alınabilecek bir devlet değiliz. Bir hukuk devleti, hiç değiliz. Kuruluş aşamasındayız. Şu anda henüz, eski cumhurbaşkanımız ve jandarma genel komutanımız acaba kendi resmi görevlilerimiz tarafından mı öldürüldü, bunu araştırıyoruz. Yaklaşık on yedi yıl sonra sizin meselenizle de ilgileneceğiz Allah kısmet ederse.”
 (sayfa 422)  
Kaynakça: Nedim Şener, “Kırmızı Cuma: Dink’in kalemini kim kırdı?”, Doğan Kitap, İstanbul Ocak 2011.
Bir de not: Son dalgada İklim Bayraktar’dan çok daha önemli meseleler var sanki?