Özge Mumcu

01 Ocak 2014

Çünkü yanan bilir

Ülkenin yeniden kendi eski dosyalarını açıp kendi geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor. Bastırılan her olay, misliyle günümüze geri geliyor.

Yaklaşık onbeş gündür, değişen olayların ortasında derin bir algı yönetimiyle karşı karşıyayız. Operasyon, karşı operasyon, açıklamalar, bakan görevden alınmaları, HSYK savaşı,  istifaları vs: ekonomik istikrar görünümü altında bize dayatılan aslen suni bir gövde gösterisi kardeşliğin adım adım dağılmasını izliyoruz. Her geçen gün başka bir örtme çabası ve derin bir gövde gösterisiyle karşı karşıyayız. Ve elbette tüm bu algı yönetimi “komplo teorilerini” halka anlatmakla, dış güçler söylemine dayandırmakla esas olan olayın üstü örtülmeye çalışılıyor. Kendi adıma, Ne Zekeriya Öz’ün temiz eller olduğuna inanıyorum ne de kaynağı belirsiz bir “kurtuluş savaşı” söylemiyle hortlayan kapatma çabasına inanıyorum. Görünen ise islam kardeşlikleri birbirini sürekli takibe ve fişlemeye dayalı, özetle pek nadide ve temizmiş.

 

Bir süre sonra, bugüne kadar yekpare vücut gösterimine dayanan iktidar miti sallanmaya devam edecek. Son hafta kapatılmaya çalışılan dosyalar ise yeniden ortaya çıkabilecek. En azından konuşulmaya devam edecek. Yani, sadece bir hisse dayanarak, bu iş burada bitmeyecek… Bağlı olarak ise farklı siyasal oluşumlar ile farklı siyasal akımların güç kazanacağını da söylemek mümkün. Sonuçta, ülkenin üzerindeki deli gömleğinden kurtulması gerekiyor; kutuplaştırmayı arttıran, komployu yücelten bir dönem, elbette ki kapanacak. Ancak düşüş olacaksa, düşmanlık dozu da arttırılarak olacak… Yani, bizi daha çok sıkıntılı günler bekliyor. Ve elbette, olası güç kaybının neticesinde CHP bu süreçten kazançlı çıkabileceği bir döneme giriyor. Yine de aktörlerin – özellikle cemaat tarafındaki aktörlerin belirsizliği ve kapalı kutulu hali- tüm denklemleri tamamen de değiştirebilir.

Ülkenin yeniden kendi eski dosyalarını açıp kendi geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor. Bastırılan her olay, misliyle günümüze geri geliyor. Bundan bir kaç yıl önce, aile yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybetmiş aileler olarak bir araya geldik. Toplumsal Bellek Platformu’nu oluşturduk. Birbirinden farklı siyasi ortamlarda büyümüş ancak yakınlarının kaybını derin bir acıyla yaşamış insanlar olarak kendimizi hem acının hem de adaletsizliğin bireysel olmadığını gördüğümüz bir noktada bulduk. Davaları takip ettik, suç duyurularında bulunduk, yakınlarını kaybetmiş ailelere elimizden geldiğince sahip çıkmaya; hangi siyasi kanatta olursa olsun, öldürülme olan yerde susanın o cinayete de ortak olduğu düşüncesini taşıdık. Günlük koşturmalarımızın içine dalsak dahi, bu birliktelik hepimizi değiştirdi. Ve şunu söylemiştik o günlerde: “Gerçekler Açığa Çıksın Kim İncinecekse İncinsin…” Hala bu derin adalet arayışının önemine inanıyorum.

Bugün isimler havada uçuşuyor. Cemaat adında daha ılımlı görünen ama aslen kapalı olan bir yapının, yönetimde olan ve yönetimde olduğu sürece de değişen iktidarla olan kavgasına tanık oluyoruz. Kimin aslen cemaatten olduğu, kimin aslen Erdoğancı olduğu bir kulis bilgisi gibi sessizce kulaktan kulağa dolaşır, cemaatle ilgili kitap yazan insanlar saçma suçlamalarla tutuklanırdı… Bugün her ne kadar olmamış gibi davranılsa da, bu süreç içinde siyasi cinayetler işlendi. Tüm bunların hesabının birer birer verilmesi gerekirdi. O cinayetlerin üzeri kapanırken bir avuç insan ses çıkarırken bir çok insan yüzlerinde tebessüm bu örtbas kavgasını da izliyordu. Bugünlerde emniyetteki görev değişikliklerinden sonra  yolsuzluk ve cinayetlerin aynı zaman süreci içinde olması ile, bu yolsuzluk ve cinayetlere karışan isimlerin benzer bir şekilde kesişmesi elbette ki bir tesadüf değil. İkisi birbirinin de tamamlayanı bir yandan.  Yani, yolsuzluk dün de vardı; gazeteciler ile medya patronlarına olan yoğun baskı; medya organlarının bağlı bulunan şirketlerin neredeyse görünür yüzü olma halleri tüm bu yolsuzlukların bastırılmasına neden oldu. Yoksa El Kadı ile olan ilişkilerin olduğu biliniyordu ve yazılamıyordu. Özetle, Ahmet Şık’ın deyimiyle dokunan yanıyordu.

Özetle, belki bugün, bu hafta derken bu kaos belki biraz olsun yatışacak… En azında yeni bakanların mesajları bu yönde; gücün geçici olarak tesisini yaşayacağız.Ancak yine de geçici olacak.

Halk gözünde yatışabileceğini söylemek ise bir hayal. Ergenekon ve benzeri davalar üzerinde yarattıkları algı yönetimi, döndü bu olayda iktidarı vurdu. Sokaktaki tüm insanlar bu iktidar bloğunun kavgasını konuşuyor. Olası bir ekonomik dalgalanmanın da, iktidarın gücü üzerinde bir kelebek etkisi yaratacağını söylemek (ekonominin sarsılması halkın tepkisini arttıracaktır) karamsar da olsa, mümkün.

Her şekilde, İran, altın, Toki üzerinden dönen ve muhtemelen daha farklı ve daha derin bağlantıları olan uzunca sürecek bir güç paylaşım savaşına girdik. Siyaset elbette kirli bir oyundur, hele de ekonomik dengeler yerinden sarsılacak ve sınırın ötesinde olan bir iç savaşta taraf olunduysa.

İnsanlar vardır, ne zaman karşınıza çıkacağını bilmediğiniz, karşınıza çıktığı zaman hayat akışını tamamen ters ve yüz eden. Olaylar vardır, hayatınız su gibi dümdüz akarken akışı tamamen tepetaklak eden. Ve herkesin hayatında onu derinden etkileyen, onu sarsan ve kendine koruma bariyerleri koymasına neden olan insanlar, olaylar ve etkileşimler zinciri vardır. Yaşadığınız zaman aynı kişi olamazsın, iyi ya da kötü değişirsin… Bu iş böyledir. Hayat su gibi akıp giden bir denklemler zincirinden ibaret değildir… Denklemler değişir, insanlar değişir, olaylar yeni insanı şekillendirir.

Yeni Türkiye şekillenirken de, gerisinde bıraktığını sandığı tüm cinayetleri, üzerini örtmeye çalıştığı tüm adaletsizlikleri önüne koymalıdır.  Bu noktada da, gerçekler açığa çıksın ve kim incinirse incinsin. Çünkü yanan bilir. Ve bu ülkede çok insanın farklı boyutlarda canı yandı. Esas temiz eller ise buralardan başlamalıdır. Ama, ne yazık ki, bu kirli savaş içinde, hiç sanmıyorum.

Ayrıca son bir not, içinden geçilen bir süreci sağlıklı değerlendirebilmek için zamanın oturmasına ihtiyaç var. Yazdıklarımın hepsi de, on günü değerlendiren ve öngörebildiğim olası değişiklikleri içeriyor. Olayların ortaya dökülmesini ise aslen olumlu buluyorum. Birbirimizi suçlayan ve kutuplaştıran, sloganlaştıran siyasi yönetimden gerçekleri konuşabilecek bir döneme girdik. Ve herkes gibi, olayları anlamaya çalışan biri olarak, kafalar karışık. Karışıklıktan çıkarabildiğim ise bunlar. İzlemeye devam edeceğiz.