2020 Koronavirüs pandemisi tüm dünyada önemli değişikliklere yol açtı ve açmaya da devam edecek. Bu arada olagelen birçok olumlu gelişmeden de söz ediliyor. Bunlardan biri de el yıkama alışkanlığının yaygınlaşmasına veya en azından artmasına yol açmasıdır. Ellerin uygun şekilde yıkanması ile virüsü ağız ve burun bölgesine taşımayarak kendimizi ve çevremizi önemli ölçüde koruma şansına sahibiz.
1847 yılında Semmelweiss’ın "ellerinizi yıkayın" demesi, doktorların hoşuna gitmemişti. "Bizler saygın kişileriz. Pis insanlar değiliz!" diyerek yıllar sürecek bir tartışmayı başlattılar.
Ignaz Semmelweis (1818-65) Budapeşte’de doğmuştu. İki yıl Macaristan’da okuduktan sonra Viyana’da tıp eğitimin tamamlayarak Viyana’nın en büyük kadın doğum hastanesinde, kadın doğum servisinde göreve başladı. Bu hastanede, Semmelweis’ın göreve gelmesinden çok daha önce başlamış olan bir sorun doğum sonrası enfeksiyon nedeni ile anne ve çocuk ölümlerinin çok yüksek olmasıydı. Semmelweis çok iyi bir gözlemciydi. Önce evlerinde ebeler tarafından doğurtulan annelerde sorunun çok daha az olduğunu fark etti. Halbuki hastane şartlarında daha iyi bir sonuç beklenmeliydi. Daha sonra ise çalıştığı hastanede ebelerin yaptırdığı doğumlarda olan ölümlerin de, doktorlar tarafından yaptırılan doğumlardan daha az olduğunu saptadı. Doktorlar güne genellikle otopsi yaparak başlıyor ve daha sonra doğuma geçiyorlardı. Sammelweis doktorların elleri ile "bir şeyler" taşıdığını düşündü ve tüm doktorların doğuma girmeden ellerini yıkamalarını önerdi ve uyguladı. Otopsi yapan doktorların, doğuma girmeden önce ellerini klorlu suyla temizlemeleri, sonra iyice yıkamaları ve bu işlemi tamamladıktan sonra işleme başlamaları ile doğum sonrası sepsis oranı yüzde 36’lardan yüzde 2’lere düştü.
Bu uygulamaya gelen tepki ise "Bu adam deli olmalı! Üstümüzde küçük canlıların yaşadığını iddia ediyor" oldu. Kendisi ile acımasızca dalga geçildi ve dışlandı. Semmelweis, bu gelişmeler üzerine Budapeşte’ye döndü ve orada çalıştı. Daha sonra ise iyice yalnızlaştı, içine kapandı, dünyayla iletişimini kesti ve 1865’de, henüz 47 yaşındayken bir akıl hastanesinde hayata gözlerini yumdu.
Semmelweis’ın, adı ölümünden sonra üniversitelere verildi, heykelleri dikildi. Semmelweis "Cerrahi Enfeksiyonun Babası" olarak bilinir. Bazı kaynaklarda ise "Annelerin Kurtarıcısı" olarak geçer.
Günümüzde el yıkamanın önemini ve yararını artık kimse sorgulamıyor ama uygulamada durum nedir sorusunun yanıtını bulmak kolay değil. Sağlık Bakanlığı'nın 2012'de yaptığı bir araştırmada görüşülenlerin yüzde 62'si ellerini günde 10 kezden fazla, yüzde 27'si 6-10 kez, yüzde, 10'u 3-5 kez, yüzde 1 ise 1-2 kez yıkadıklarını belirmişlerdir. Özetle tüm toplum ellerini yıkıyor ve yüzde 99 da günde en az üç kere yıkıyor. İnanması biraz zor. Zira bir başka çalışma ise Türkiye’de düzenli diş fırçalama oranının sadece yüzde 26 olduğunu gösteriyor.
Anketler ne kadar güvenilirdir tartışılır. Mesela Türkiye’de cinsel ilişki sıklığı konusundaki anketlerde hep dünya birincisi oluyoruz. Kimse aşağıdan almıyor. "Elinizi yıkıyor musunuz?" sorusuna dürüst cevap vermekte zorlananlar olacaktır.
Çalıştığım üniversitede öğrenciler ile birlikte yaptığımız çalışmada ameliyathanede 80 hekim ve 27 hemşirenin ameliyat öncesi yıkanma davranışlarını gözlemledik. Ortalama yıkanma süresi 1,5 dakikanın altındaydı. Oysaki tavsiye edilen enfeksiyonları engellemek amacı ile antiseptik solüsyon ile el ve kolların dirseğe kadar en az 5 dakika yıkanmasıdır. Hemşireler doktorlardan biraz daha iyi gözüktüler. Daha sonra aynı kişilere uygun yıkanma süresinin ne olduğunu da soran bir anket verdik. Tamamı uygun yıkanma süresinin en az 5 dakika olması gerektiğini biliyordu. Bu konuda eğitilmiş olan sağlık çalışanları bile doğruyu uygulamaktan uzaktı.
En azından el yıkamanın önemini ve yararını artık tartışmıyoruz. Onca olumsuzluğun yanında el yıkamanın sağlık için yararlı olduğunu bizlere tekrar hatırlatan Koronavirüs'e teşekkür edelim ve bu olumu gelişmenin kalıcı olmasını temenni edelim.