İstanbul Tabip Odası başkanlığı yaptığım dönemde (2006-2010) MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyeleri ziyaret etmek istediklerini bildirdiler ve randevu istediler. O dönemde MHP, AKP ile dost olmak ne kelime, tamamen ayrı bir kampta olup en ağır hakaretleri yağdırmaktaydı.
Randevu tarihinde neredeyse tüm yönetim kurulu geldi. Karşılıklı nezaket dolu cümleler sonrasında baktık ki kimse konuyu açmıyor, neden geldiklerini sormak zorunda kaldık. Cevap çok ilginç oldu: "Başbuğumuz sivil toplum örgütlerinin çok önemli olduğunu ve ziyaret etmemizin çok yararlı olacağını söyledi, biz de geldik."
Bunun üzerine birer çay daha içerek dağıldık. Başbuğa, eğer sorarsa, İstanbul Tabip Odasını ziyaret ettiklerini çekinmeden söyleme hakkını elde ettiler böylece. Kim bilir, belki de seçimde bu ziyaretin kendilerine birkaç oy getirebileceği de akıllarından geçmiştir.
İşte bu siyasi parti ciddi bir evrimleşme sonrası rotasını değiştirdi ve son günlerde de o eskiden "çok önemli" dedikleri tabip odalarını yok etmeye yönelik bir yasa tasarısını ortaya çıkardı.
Bu yasa tasarısını hangi hukukçular hazırlamışsa benim zayıf hukuk bilgilerime bile ters düşen bir metin olmuş. Bizlere öğretilen, çıkacak olan yasaların anayasaya uygun olması gerekliliğiydi.
Meslek odaları Anayasa'nın 135. maddesinde yer alıyor ve aynen şöyle yazıyor:
"Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunla gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir."
Özetle, meslek odaları Anayasa'da bir sivil toplum örgütü değil "kamu kurumu" niteliğinde bir oluşum olarak yer alıyor. Buna karşın MHP genel başkanı çıkıp "TTB kapatılmalıdır" diyebiliyor. Devlet Bahçeli Anayasa Mahkemesinin "derhal ve ivedilikle" kapatılmasını istemekten de geri durmuyor. Son olarak da market zincirlerinin kapatılmasını istedi.
Ortaya çıkan yasa taslağının ilk maddesi Türk Tabipleri Birliği (TTB) ibaresinden Türk kelimesinin çıkarılarak ismin Tabipler Birliği olarak değiştirilmesini öneriyor. 1953 yılında kurulan TTB, Dünya Tabipler Birliği (DTB) kurucu üyelerinden biri olarak bu isimle çalışmalarını sürdürüyor. İsim değişirse ne olacak? DTB içinde ismini "Türkiye'nin Tabipler Birliği" yaparız olur biter.
Yasa tasarısı özel sektörde zorunlu olan üyelik şartını "üye olabilirler" olarak değiştirmek istiyor. Bu madde de TTB'nin tek geliri olan üyelik aidatlarını azaltmak/yok etmeyi amaçlıyor. Tabip odalarında ve merkez konseyinde görev alanların hiçbiri zaten bir ücret almaz ama çalışanların maaşları ve sabit giderler için bir gelire ihtiyaç var. Yasa bu şekilde geçerse hekimlerin tabip odalarına daha fazla sahip çıkacağını da tahmin edebiliriz. Şimdilik yasanın meclise geldiğinde (eğer gelirse), ne şekil alacağını bekliyor hekimler.
Yasada bir diğer madde ise "Terörle Mücadele Kanununda yazılı suçlardan herhangi birinden mahkûm olanlar ile Kanun Hükmünde Kararnameler ile kamu hizmetinden çıkarılanların, Türk Tabipleri Birliğinin merkez ve tabip odalarındaki üyelikleri sonlandırılır ve sorumlu organlardaki görevlerine son verilerek, yerlerine yenileri seçilir" demekte.
Bu da şu anda haksız yere tutuklu bulunan TTB Merkez Konsey Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın görevine devam etmesini engellemek amacıyla eklenmiş. Uluslararası tanınırlığı olan insan hakları savunucusu başkanın bir cümlesinden yola çıkarak hem kendisini ve hem de TTB'yi yok etmeye çalışmak tam da bu ülkeye has bir davranış şekli.
TTB yıllardır ülkenin en güvenilir kurumlarının ön sıralarında yer alıyor. Bu Gezi direnişi sırasında da böyleydi, pandemi sırasında da öyle oldu. İdam cezasına karşı çıktığında da tehdit edildi, "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" dediğinde de...
Hükümet ne yaparsa yapsın hekimler, zaman zaman hepsi aynı fikirde olmasa da, meslek örgütlerine sahip çıkmışlardır, bundan sonra da böyle devam edecektir.
A. Özdemir Aktan kimdir? A. Özdemir Aktan, Ankara’da doğdu. İlkokulu Rize’de bitirdikten sonra ortaokulu Talas Amerikan Kolejinde, liseyi ise Tarsus Amerikan Kolejinde bitirdi. 1971 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesini 1977 yılında bitirdi ve aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi asistanı oldu. !982 yılında genel cerrahi uzmanı olduktan sonra askerlik ve zorunlu hizmet sonrası 1986 yılında Gazi Üniversitesinde yardımcı doçent olarak akademik kariyerine başladı. 1988’de Marmara Üniversitesine geçtikten sonra aynı yıl doçent ve 1994 yılında da profesör oldu. Marmara Üniversitesinde 27 yıl görev yaptıktan sonra 2015 yılında KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldı. İstanbul Tabip Odasında değişik görevlerden sonra 2006-2010 yılları arasında İTO başkanı, 2010-2012 yılları arasında TTB Merkez Konseyi ikinci başkanlığı ve 2012-2104 yıllarında ise TTB Merkez Konseyi başkanlığı yaptı. İTO anılarını "Savaş Köprüleri Vurur" ve TTB anılarını "Hekimler Suç İşliyor" isimli kitaplarda yayımladı. Halen hekimlik mesleğine ve TTB aktivistliğine devam ediyor. Evli ve iki çocuk babası. |