Özdemir Aktan

19 Aralık 2021

Kendisi küçük, işlevi büyük

Uzun evrim sürecinde gelişen paratiroit bezlerine evrim teorisine inanmayan kitle ne der bilmiyorum ama, ne derlerse desinler, bu organın kendisi küçük, işlevi büyük

İnsan bedeninin az bilinen organlarından biri de paratiroit bezleridir. Boyun bölgesinde tiroit bezinin arkasında yer alan paratiroit bezleri genelde sağda ve solda ikişer olmak üzere dört tanedir. Her biri 30 mg (bir mercimek tanesi) ağırlığında olan bu bezler çok önemli bir işi, vücudun kalsiyum dengesini ayarlıyorlar. Bu önemli işleve rağmen bu bezler maalesef kendi kimliklerine kavuşamamışlar ve bütün dünyada paratiroit (tiroidin yanındaki) ismiyle anılıyorlar.

Paratiroit bezlerinin varlığını birçok hasta talihsiz bir şekilde tiroit ameliyatlarından sonra kalsiyum değerleri düşünce ve buna bağlı uyuşukluk ve kasılmalar başlayınca öğreniyor. Şimdilerde biraz daha bilinir oldukları için artık yapılan kan tahlillerinin içine mutlaka kalsiyum da ekleniyor ve bu değerin yükselmiş olması dikkatleri paratiroitlere çekiyor.

Tiroit ameliyatlarında bu minik bezlerin korunması gerekiyor ama kolay görülmediklerinden ve dolaşımları kolayca bozulabildiğinden ameliyat sırasında geçici (bazen de kalıcı) hasar görüp sonradan kalsiyum değerlerinde düşmelere neden olabiliyorlar.

Paratiroit bezlerinin oluşmasını anlamak için yaklaşık 300 milyon yıl geriye gitmek gerekiyor. Bu zaman diliminde deniz canlılarının karaya çıkması vücutlarında bazı değişikliklere yol açmış. Kalsiyum zengini okyanus ortamından çıkıp karaya ayak basınca bu canlılarda kalsiyumun kanda yeterli düzeyde kalmasını sağlamak üzere bu küçük bezler gelişmiş. Bu tezi destekleyen bulgu ise kara hayvanlarının neredeyse tamamında bulunan bu bezlerin balıklarda olmaması.

Kalsiyum vücutta en bol bulunan mineral. Kemik yapısında yer alması yanında, sinirsel iletim, beyin fonksiyonları gibi hayati işlevlerde başrolde.

Bu mini minnacık bezlerin keşfedilmesi de ilginç olmuş. 1852 yılında Richard Owen bir gergedanda yaptığı anatomik incelemede bu bezlerin farkına varmış. Gergedanın paratiroit bezi, gövdesi gibi, insanınkinden büyük olduğundan göze çarpmış olmalı. Kedi, köpek, tavşan gibi hayvanlarda da daha sonra bu bezin varlığı gösterilmiş ama hepsi çok küçük boyutlarda. Özetle, bu bezlerin ilk bulunmasını gergedan anatomisini merak eden bir araştırıcıya borçluyuz.

İnsanda ilk bildirimi ise İsveçli bir tıp öğrencisinin çalışmasında gerçekleşmiş. Paratiroit ismi de bu yazıda kullanılmış. Bir öğrenci çalışması gözüyle bakılan bu yazı beklendiği şekilde uzun süre dikkat çekmemiş.

Bu bezlerin ne işe yaradığının anlaşılması için 1891 yılının gelmesi gerekmiş. Fizyolog Eugene Gley bu bezlerin çıkarılması durumunda kaslarda kasılmalar olduğunu gözlemlemiş. 1908 yılında ise William G. McCallum paratiroit tümörlerini inceleyerek kalsiyum metabolizmasındaki rolünü ortaya koymuş.

Paratiroit hormonu ise 1923 yılında Adolph M. Hanson tarafından izole edilmiş. Vücuttaki paratiroit hormonunun ölçümü ancak 1977 yılından sonra gelişen tekniklerle mümkün olabilmiş.

O döneme kadar paratiroit bezlerinin aşırı çalışıyor olması klinik bulgulara bakarak anlaşılmaya çalışılırdı. Aynı şekilde tiroit hormonlarının az veya çok çalıştığını anlamak için klinik bulguları değerlendirecek bilgili ve deneyimli hekimler gerekiyordu. Şimdi ise saatler içinde hormon değerleri saptanıyor ve tanı konuluyor. Aslında biraz "tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" durumu var.

Bizlere, tıp fakültesi öğrencisiyken, düşük kalsiyum olduğunda ortaya çıkan klinik bulgular saatlerce anlatılırdı ve sınavda bilmeyenler de fena halde haşlanırdı. Bunlar derslerde hâlâ anlatılıyor ama öğrencilerin çok önemsediklerini zannetmiyorum. Öyle ya, kanda hızlıca bakmak varken hasta ile neden zaman kaybedilsin?

Paratiroit kanserleri ender de olsa görülebiliyor ama esas sorun bezlerden biri veya birkaçının fazla çalışması ile ortaya çıkıyor. Kanda kalsiyumun yükselmesi ile kendini belli eden bu durumda tekrarlayan böbrek taşları, aşırı kemik erimesi ve buna bağlı kırıklar yanında depresyona kadar uzanan klinik bulgular ortaya çıkabiliyor.

Uzun evrim sürecinde gelişen paratiroit bezlerine evrim teorisine inanmayan kitle ne der bilmiyorum ama, ne derlerse desinler, bu organın kendisi küçük, işlevi büyük.