Özdemir Aktan

08 Ağustos 2021

Hayvan deneyleri-Hayvan Hakları Yasası

Uzun bir bekleyişten sonra bir Hayvan Hakları Yasası çıktı ama başta hayvan severler olmak üzere birçok kesimden tepki aldı. Bu yasa metninde deney hayvanları ise hiç yer alamadı.

1920 yılının Ekim ayında Kanadalı bir cerrah olan Frederick Banting okuduğu bir makalede pankreasta insülin yapan adacık hücrelerinin diğer pankreas hücrelerinden daha dayanıklı olduğunu görür. Bu fikirden yola çıkarak pankreas dokusundan kan şekerini kontrol eden bir madde elde edilebileceği hipotezini oluşturur ve kurduğu ekiple köpek deneylerine başlar.

Oluşturdukları yöntemle elde ettikleri pankreas ekstresini, pankreası alınarak diyabetik hale getirilmiş köpeklere verip kan şekeri kontrolünün sağlanıp sağlanmadığını araştırırlar. Başarısız birçok deneyden sonra elde edilen insülin ekstresi ile bir köpeği 70 gün yaşatmayı başarırlar ve bu çalışmalar insülinin bulunmasına ve Frederick Banting’in 1923 yılında Nobel Ödülü almasına kadar devam eder. Ödülü 32 yaşında alan Banting, Nobel Tıp Ödülü'nü alan en genç araştırmacı unvanını halen koruyor.

İnsülin bulunmadan önce insüline bağımlı diyabeti olan hastaların (günümüzde “tip1” diyabet olarak adlandırılıyor) ömrü en fazla bir iki yıl olmaktaydı. Şimdi ise insülün sayesinde bu hastalar uygun tedavi ile normal bir hayat sürebiliyorlar.

 

 Banting bu çalışmalarını bugün yapabilir miydi? Doğrusunu isterseniz cevap “neredeyse imkansız” olur. Artık hayvan deneylerinin yapılabilmesi için birçok koşul bulunuyor. Sağlık Bakanlığına bağlı bir Merkezi Hayvan Deneyleri Etik Kurulu ve çoğunluğu üniversitelerin bünyesinde olan Yerel Hayvan Deneyleri Etik Kurulları var ve bu kurullar “Hayvan Deneyleri Etik Kurullarının Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik” çerçevesinde yapılması planlanan hayvan deneylerini değerlendiriyor ve yapılıp yapılamayacağına karar veriyor.

Hayvan hakları savunucuları hayvan deneylerinin tamamen durdurulmasını istiyorlar. Protestolar bazen aşırıya da kaçmış: 2006 yılında Los Angeles, ABD’de maymunlar üzerinde araştırma yapan bir araştırmacının evinin önündeki gösteriler ve balkonuna atılan bir molotof kokteyli ardından laboratuvarı kapatmak zorunda kalmışlar. Bir yıl sonra, yine ABD’de, kediler ile deneyler yapan başka bir araştırmacının arabasının altına sahte bir bomba yerleştirecek kadar da ileri gidilmiş.

Hayvan deneylerinde bir yılda, ABD’de 26 milyon, dünyada ise 100 milyon deney hayvanı kullanıldığı hesaplanmakta.

Hayvan deneylerini savunanlar çalışmalarda iki önemli koşulun gözetilmesi gerektiğini vurguluyorlar: acı ve eziyetin en aza indirilmesi ve elde edilecek sonuçların insanlara yardımcı olması. Hayvanlara daha iyi yaşam koşulları ve sağlık ortamının sağlanması, kullanılacak hayvan sayısının en aza indirilmesi, deneylerde küçük hayvanların kullanılması ve bilgilerin diğer araştırmacılarla paylaşılması verilecek hasarı en aza indirmek için önerilen yöntemler arasında.

Karşı çıkanlar ise her koşulda hayvanlara acı ve eziyet çektirildiğini ve hayvan deneylerinin insanlara bir yararı olduğunun kanıtlanmadığını savunmaktalar. Bu görüşte olanlar, insanlara yararlı olacak girişimlerin hayvan deneyleri dışındaki yöntemlerle de başarılacağını öne sürmekteler.

Hayvan deneylerinin insanlara yararı tartışmalıdır. Ancak bu engellenirse ya yeni ilaç olmayacak ya da direkt olarak insanlarda deneyler yapılacak. Hayvan deneyleri bir ilacın insanlara yararını göstermekten öte, zararı olmadığı için insanlarda denenebileceğini belirlemek için yapılıyor. Özetle, hayvan deneyleri ya ilacın etkisizliğini gösteriyor ya da insanlara uygulamanın tehlikeli olduğunu ortaya çıkarıyor. 

Alternatif yöntemler olarak deneyleri hücre kültürlerinde yapmak ve bilgisayar modelleri ile çözüme gitmek günümüzde belli durumlarda olanak dahilinde görülüyor. Üç boyutlu yazıcılar ile neredeyse artık her şey yapılabildiği gibi 3-D bio-yazıcılar ile insan dokusu yapmak da mümkün. Örneğin, çok yakında deneyler yapmak için 3-D bio-yazıcı ile bir karaciğer yapmak mümkün olacak. Hayvan deneyleri ile eşdeğer olup olmadığı ise netleşmiş bir durum değil.

Bugün Covid-19 nedeni ile milyon değil, milyarlarca insan aşı oluyor. Bu aşıların hepsi önce hayvanlarda denendi, insan deneyleri daha sonra başladı. Etik tartışmalar süredursun, hayvan deneylerine devam ediliyor. Sadece tıp alanında değil, kozmetik sanayi başta olmak üzere birçok alanda hayvanlar üzerinde denemeler yapılıyor.

Uzun bir bekleyişten sonra bir Hayvan Hakları Yasası çıktı ama başta hayvan severler olmak üzere birçok kesimden tepki aldı. Bu yasa metninde deney hayvanları ise hiç yer alamadı. Ne var ki, korunmaya çalışılan kedi ve köpekleri bu yasa deney hayvanı olmaktan kurtarmıyor. Deney hayvanlarının da hakları yok mu?