Özdemir Aktan

23 Nisan 2023

Hatırlanmayanlardan: Dr. Kerim Sebati

Yıllar geçtikçe gerek tıp alanında ve gerekse de genelde, Osmanlı dönemi tarihinin yeterince ve açıkça anlatılmamış olduğunu daha net bir şekilde görüyorum. Kendi hesabıma Kerim Sebati'yi yeni tanımış olmanın bir eksiklik olduğunu fark ediyorum. Ancak, daha da kötüsü, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tıbbının anıtları olan hastanelerimizi de birer birer yok ediyoruz. Aslında tıp tarihini yok ediyoruz

Atatürk'ün doktorları ile ilgili yazıda yurt dışından gelen uzmanlar Fissinger ve Hans Eppinger'den söz etmiştim. Bu listeye Eppinger ile birlikte gelen Gustav von Bergmann'ı da eklemek gerek, zira o da hastalık sürecinde önemli katkılarda bulunmuş. Elbette bu arada tüm süreçte yer alan Türk hekimleri de unutmayalım.

1937 Aralık ayında kaşıntı şikayetlerinin başlamasından sonra bu bulguların karaciğere bağlı olduğunu ilk belirten 1938 Şubat ayı içinde doktor Nihad Reşad Belger olmuş, Neşet Ömer İrdelp de doğrulamış. Akil Muhtar Özden, Mim Kemal Öke, Süreyya Hidâyet Serter, Mustafa Hayrullah Diker, Abravaya Marmaralı, Mehmet Kâmil Berk gibi zamanın ünlü hekimleri tedavi sürecinde yer almış.

Bergmann anlaşıldığı kadarıyla beraber geldiği Eppinger'in gölgesinde kalmış. Bergmann ismi konu ile ilgilenenlere daha ünlü bir Bergmann'ı hatırlatır. Zira Atatürk'ün doktorluğunu yapan Gustav von Bergmann'ın babası zamanın en ünlü cerrahlarından olan Ernst von Bergmann (1836-1907).

Baba Bergmann, cerrahi aletlerin ısı ile sterilizasyonunu uygulayan ilk doktor olarak ameliyattaki enfeksiyon sayısının büyük ölçüde azalmasını sağlamış. Daha önce sterilizasyon kimyasal yoldan yapılmaya çalışılıyordu. Bergmann aynı zamanda "beyaz önlük" kullanımının ilk uygulayıcılarından birisi olarak da tanınıyor. Kitapları, çalışmaları ve imparatorun doktoru olarak da haklı bir üne sahip.

Tıp tarihi ve özellikle de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi tarihi ile çok yakından ilgilenen ve katkılar sunan dostum Prof. Dr. Ertuğrul Göksoy ile Atatürk'ün doktorları üzerine sohbetimizde bana çok renkli ve değerli bir hekimlik yaşamı olan Dr. Kerim Sebati Gürgün'ü hatırlattı.

Kerim Sebati 1894'te Askeri Tıbbiye'den birinci olarak mezun olduktan sonra cerrahi ihtisası için Prof. Dr. Ernst von Bergmann'ın yanına gönderilmiş ve Berlin'de Friedrich Wilhelm Üniversitesi Askeri Tıp Akademisi'nde 5 yıl kaldıktan sonra cerrahi uzmanlık belgesi alarak dönmüş.

Dönüşünde Gülhane Askeri Tıp Tatbikat Mektebi Müdürü Prof. Dr. Robert Rieder (Rieder Paşa) yanında cerrahi öğretim kadrosunda iki yıl çalıştıktan sonra Mısır'a giderek 1908 yılına kadar Mısır'da kalmış ve 1908'de İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Kadırga Tıp Fakültesi'nde, Cemil Paşa'nın yanında eğitim kadrosuna hoca olarak katılmış.

Mısır'a gidiş belli ki bir zorunluluk olmuş, zira Abdülhamit'e karşı "Hürriyeti ilan ve herkese müsâvât ve adâlet vermek ve istibdat idaresini meşrutiyet yönetime dönüştürme" amacıyla Askeri Tıbbiyede kurulan Cemiyet'te aktif bir rol alan genç hekim bir süre gözlerden uzak olmak istemiş.

1909'da Haydarpaşa'da tesis edilen Darülfünun Tıp Fakültesinde önce 2. Seririyat-ı Hariciye'nin kurucusu (İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi) olmuş, 1912'de Cemil Paşanın Belediye Başkanı olmasıyla da 1. Seririyat-ı Hariciye (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi) başkanı olarak 1933 yılına kadar devam etmiş.

Tıp Fakültesinde Cerrahi Hocası iken 1911-1912 Osmanlı-İtalyan Harbinde de Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay) adına ilk sağlık heyetiyle Trablusgarb'da sağlık ekibinde yer almış.

Kerim Sebati 1933 Üniversite Reformu kanunuyla emekliye sevk edilmiş, emeklilik sonrası Zonguldak Kömür Havzasında hekim olarak çalışmış ve 23 Kasım 1942'de Zonguldak'ta vefat etmiş (1).

Yıllar geçtikçe gerek tıp alanında ve gerekse de genelde, Osmanlı dönemi tarihinin yeterince ve açıkça anlatılmamış olduğunu daha net bir şekilde görüyorum. Kendi hesabıma Kerim Sebati'yi yeni tanımış olmanın bir eksiklik olduğunu fark ediyorum. Ancak, daha da kötüsü, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tıbbının anıtları olan hastanelerimizi de birer birer yok ediyoruz. Aslında tıp tarihini yok ediyoruz.

Tarihe tanıklık etmiş olan Haydarpaşa'daki muhteşem bina Tıp Tarihi Müzesi olarak hizmet verse fena mı olurdu?


1) Ertuğrul Göksoy. Mederris (Ord. Prof.) Kerim Sebati Gürgün (1870-1942): Ölümünün 75. yılında yaşamı, hizmetleri ve eserleri, Türk cerrahisine katkıları. Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, 2018;24

A. Özdemir Aktan kimdir?

A. Özdemir Aktan, Ankara'da doğdu. İlkokulu Rize'de bitirdikten sonra ortaokulu Talas Amerikan Kolejinde, liseyi ise Tarsus Amerikan Kolejinde bitirdi.

1971 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesini 1977 yılında bitirdi ve aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi asistanı oldu.

!982 yılında genel cerrahi uzmanı olduktan sonra askerlik ve zorunlu hizmet sonrası 1986 yılında Gazi Üniversitesinde yardımcı doçent olarak akademik kariyerine başladı. 1988'de Marmara Üniversitesine geçtikten sonra aynı yıl doçent ve 1994 yılında da profesör oldu.

Marmara Üniversitesinde 27 yıl görev yaptıktan sonra 2015 yılında KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldı.

İstanbul Tabip Odasında değişik görevlerden sonra 2006-2010 yılları arasında İTO başkanı, 2010-2012 yılları arasında TTB Merkez Konseyi ikinci başkanlığı ve 2012-2104 yıllarında ise TTB Merkez Konseyi başkanlığı yaptı. İTO anılarını "Savaş Köprüleri Vurur" ve TTB anılarını "Hekimler Suç İşliyor" isimli kitaplarda yayımladı.

Halen hekimlik mesleğine ve TTB aktivistliğine devam ediyor.

Evli ve iki çocuk babası.