Özdemir Aktan

15 Ağustos 2021

Dostluk başka, hekimlik başka

Hastaları, akrabaları, dostları muayene etmeden tavsiyelerde bulunmak ne kadar doğru? Tıp fakültelerinde tedaviye başlamadan önce ayrıntılı bir öykünün alınması, daha sonra genel bir muayene ve gerekli tetkiklerden sonra tedavinin verilmesi gerektiği öğretilir. “Şimdiki sağlık sistemimizde hastaya ayrılan beş dakikada bu denilenlerin ne kadarı yapılıyor?” diye de sorabilirsiniz, o ayrı bir konu.

 “Çin aşısı mı olayım yoksa Alman mı?” “Üçüncü aşımı olayım mı?” Bu tür sorular eminim ki birçok hekime ve sağlık çalışanına soruluyor. Hekimlere eş, dost, akraba ve sıklıkla da eski hastalarından telefonlar gelir ve tıbbi konularda görüş sorulur.

Elbette ki bu sorular çok çeşitli olur: “Boğazımda yanma var, Kovid mi oldum acaba?” sorusuna hekim ne cevap versin? Verilecek en iyi cevap “En yakın sağlık kuruluşuna gidip muayene olun, gerekli tetkikleri yaptırın ve oradaki hekimin önerilerine uyun” demektir ama arayan kişi bu cevabı beklemiyor ki. Doğru yolun bu olduğunu mutlaka o da biliyordur ama daha pratik bir çözüm umuyor. Büyük olasılıkla “Ağrı kesici, ateş düşürücü bir hap alın ve yatın uyuyun” cümlesi onu rahatlatır.

Daha sık danışılan konu ise hekim tavsiyesidir: “Tanıdığınız iyi bir kardiyolog var mı?” sorusuna hekimler ne yanıt versin? Belli ki sadece tanıdık değil, güvenilir bir kardiyolog aranıyor. Bir isim önermek hekimi sorumluluk altına sokmaz mı? Cerrah ve cerrahi işlem tavsiyelerinde ise risk katsayısı yükselir zira olumsuz bir gelişme yaşama olasılığı daha fazladır.

Sorular bazen iyice anlamsız hale de gelebilir: “Komşumun tansiyonu yüksek, benim aldığım ilaçtan alsın mı?” sorusu sizleri şaşırtmasın, benzer sorular sıklıkla soruluyor.  


Hep de olumsuz bakmamak gerek. Bazen gittiği hekimin söylediklerini tam olarak anlayamamış olan hastalar açıklama ister, bazen de uzmanlık alanınız ne olursa olsun, en iyisini sizin bildiğinize inanan hastalar arar.  

Bu tür sorular ve bunlara verilen cevaplar hem etik hem de yasal sorunlar ortaya çıkarabilir. “Ülkede bu kadar sorun varken bu da sorun mu?” sorusunun ülkede büyük bir çoğunluğun aklından geçtiğini tahmin edebiliyorum.

Etik sorunlardan başlayalım. Hastaları, akrabaları, dostları muayene etmeden tavsiyelerde bulunmak ne kadar doğru? Tıp fakültelerinde tedaviye başlamadan önce ayrıntılı bir öykünün alınması, daha sonra genel bir muayene ve gerekli tetkiklerden sonra tedavinin verilmesi gerektiği öğretilir. “Şimdiki sağlık sistemimizde hastaya ayrılan beş dakikada bu denilenlerin ne kadarı yapılıyor?” diye de sorabilirsiniz, o ayrı bir konu.

Görüş veya tavsiye isteyen kişi çocuğu, eşi veya çok yakın bir dostu ise hekim tamamen objektif davranabilir mi? Sadece yakın akrabalarda değil, uzun süreli tedavilerde bile hastalara karşı objektif olunamadığı ve başka bir meslektaşın görüşüne başvurulması hep tavsiye edilir.

Hasta bilgilerinin gizli tutulmasındaki problemler de bu durumda söz konusudur ama bizim ülkede önemli midir bilemedim? Bizde birisi hastalandığında, hele ameliyat olduğunda, bütün akrabaların yanı sıra tüm mahalle olaydan en ince ayrıntısına kadar haberdar olur. 

Bir de işin yasal tarafı var. Teorik olarak birisi hekime görüş sorduğunda hekim-hasta ilişkisi başlamış olur, aynı zamanda sorumluluklar da başlar. Telefonda ilaç önerdiğiniz halanız bu tedaviden zarar görürse sizi mahkemeye verebilir mi? “Canım burası Türkiye” demeyin, yasal olarak verebilir ve haklı da çıkar.

Önerilen kardiyoloğun tedavisinden memnun olmayan bir hasta öneride bulunan hekimin de canını sıkabilir. Zor bir kalp ameliyatından sonra sorunlar yaşayan hasta, önerdiğiniz hastane ve cerrah konusunda sizi suçlayabilir mi? Yasal yoldan olmasa bile duygusal olarak suçlayacağı kesindir. Böyle bir durum hekimin akrabalık ilişkilerini de bozabilir.

 

 

Bu konu farklı ortamlarda nasıl davranılması gerektiğini şekillendirmeye çalışan Dünya Tabipler Birliği (DTB) gündemine de gelmiş. Önerilerin başında şu cümle geliyor: Doktorlar, acil durumlar ya da kısa süreli küçük sağlık sorunları veya vasıflı başka bir doktorun bulunmaması gibi istisnalar dışında genel olarak akrabalarını tedavi etmekten kaçınmalıdır.

DTB bu tür durumlarda hekimlik prensiplerinin tümüyle uygulanmasının bir zorunluk olduğunu hatırlatıyor ve akraba muayenelerinde “Aradaki ilişkinin doğasına bağlı olmak üzere, durumun geçmişine titizlikle eğilme ve fiziksel muayene hasta ya da doktor için güç ya da rahatsızlık verici olabilir. Bu tür durumlarda doktor, mümkünse, akrabasını başkalarına yönlendirmelidir” önerisinde bulunuyor.  

Ülkede güvensizlik had safhada olduğundan herkes işlerini güvenilir bir tanıdık ile çözmeye çalışıyor. Başka ülkelerde de herkesin deneyip güvendiği doktoru, kasabı, manavı ve en önemlisi, araba tamircisi var mıdır acaba? Bu gibi durumlarda en önemli sorunların başında da olumsuzluk olduğunda hak aramanın neredeyse imkânsız olması geliyor. Tıbbi hata iddialarında mahkemenin sonuçlanması yıllar alıyor – eğer sonuçlanırsa.

En iyisi bu ayrıntılarla fazla kafa yormamak ve güvenilir, yetkin dostlar edinmek galiba.