Dokunulmazlıklar
Uzun uzun anlatmaya hiç gerek yok. Başta Demirtaş olmak üzere HDP milletvekillerin
Barış ve çözüm istemenin bile terör suçu sayıldığı bir ortamda düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü mazide kalmış bir özlemden ibaret kalacaktır. MHP’nin eritilmesi, HDP’nin yok edilmesiyle açılacak alanda, kitle tabanı da olan dinci totaliter iktidar arayışı gerçek bir rejim değişikliğine varacaktır. Savaş ve terör bahanesiyle militarizm yeniden güç kazanırken, dış politikada izolasyonist, saldırgan, maceracı adımlara yenileri eklenecektir.
Hepsinden önemlisi; Türkiye nüfusunun dörtte birini meydana getiren Kürt yurttaşlarımızın ve HDP’ye oy vermiş 6 milyon seçmenin iradelerini yok sayan bu karar, bilerek isteyerek Türkiye’nin bölünmesine doğru atılmış en önemli adımdır. Tarihin ironisi: bu adımı bölünmeden sözde pek korkan, olduk olmadık yerde “vatan bölünmez” diye naralanan bir Sayınlar güruhunun atmış olmasıdır.
Gaflet mi, dalâlet mi, yoksa ihanet mi?
Sizler! Evet’çilerin ve oylama sırasında ağır bir mazereti olmadan Meclis’te bulunmayanların tümü! Bilmediğinizden, anlamadığınızdan
Kitap fuarı nedeniyle Diyarbakır’daydı
Anayasayı ihlal suçunu işleyenlere…
Kürt siyasal hareketini etkisizleştirmek için son anayasa değişikliklerini onaylayanların tümü, tartışmasız şekilde anayasa ihlâli suçu işlemiştir. Reis’lerinin ağzının içine bakarak ülkeyi ateşe atmaktan çekinmeyen AKP’lilere; dişlerine, yüreklerine, vicdanlarına kan değmiş MHP’lilere sözümüz yok, gün gelecek hesap verecekler; ama CHP’ye sözümüz var. Çünkü, dokunulmazlıklar
CHP, ne zamandır kendisine önerilen demokrasi bloğu yerine Kürt halkına karşı AKP ve MHP ile blok kurmayı yeğledi. İster korkudan, ister basiretsizlikten
“Türkiye laiktir, laik kalacak” diye bağıranların hatırlamaları gereken, demokrasinin laikliğin olmazsa olmaz şartı ve Türkiye’de Kürt sorununun demokrasinin anahtarı olduğudur. “Evet”lerinizle demokrasiye de, laikliğe de, ahlakî tutarlılığınıza da, belki kendinizin bile fark etmediğiniz bir darbe indirdiniz. Kürt yurttaşlara “Siz bizden değilsiniz, tercihiniz, iradeniz umurumuzda değil, bu ülkede yeriniz yok” diyerek bölücülüğün şahına imza attınız. Artık ne ağlaşmaya ne de olacakların sorumluluğunu başkalarının sırtına yüklemeye hakkınız var.
Önümüzdeki günlerde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Partiler demokrasisinin kağıt üzerinde yaşasa da fiilen sona erdiği, kişi kültüne dayalı, kuralsız, yasasız, keyfî bir kaosa doğru dolu dizgin yol alıyoruz. Dindar, muhafazakâr, laik, solcu: hangi kesimden, hangi siyasetten, hangi ideolojiden olursa olsun gerçek demokratların biraraya gelmeleri ve bu gidişe dur demelerinin vakti geldi de geçiyor. Bunu, yıkılan bir ülkede harabeler altında kaldığımızda, hiç değilse kendimize saygımızı, insan onurumuzu ve vicdanımızı korumak için yapmalıyız.
Hem de hiç vakit geçirmeden.