Umut kırıcı olduğu kadar tiksindirici, ülke adına ürkütücü olduğu kadar ahlaksız ve seviyesiz bir siyasi kumpas günlerden beri gündemi esir almış durumda: Saray'a kim, hangi CHP'li çıktı, Erdoğan'dan CHP Genel Başkanlığı için icazet ve destek istedi mi, komployu kim kurdu, neden kurdu?
Rejimin otoriterlikten neo-faşizme evrilmekte olduğu, kayyım uygulamalarıyla zaten seçim sandığından ibaret kalmış demokrasinin son kırıntılarının yok edildiği, sınır komşusu bir ülkeye askerî müdahaleyle insanların yurtlarından, topraklarından sürüldüğü, barışı savunmanın suç sayıldığı, her gün en az bir kadının erkek cinayetlerine kurban gittiği, insanların açlıktan, yoksulluktan kırıldığı, işsizliğin yakın tarihin en yüksek oranına ulaştığı, ahlâki-vicdanî değerlerin çöktüğü, çaresiz insanların cinnet sınırında dolaştığı, binlerce kişinin delilsiz ispatsız, düzmece suçlamalarla hapishaneleri doldurduğu, işinden mesleğinden olduğu, bırakın hukuk devletini kanun devleti bile olmaktan çıkmış bu memlekette siyasetin başlıca gündemi ana muhalefet partisine ya da genel başkanına yönelen kumpas!..
"Al iktidar partilerini vur muhalefet partilerine" diyecektim ki…
"Bu komployu kimin, kimlerin tezgâhladığı, kime yaradığı, kimi yıprattığı beni ilgilendirmiyor. Saray'ın adamları da, Kılıçdaroğlu'nun çevresi de, İnce'ciler de kalıncılar da tezgâhlamış olabilir" diye yazacaktım ki, birden belleğimde çakan bir şimşekle uyandım. Devlet Bahçeli'nin krizin patlamasının/patlatılmasının hemen öncesinde söylediği ya da artık söyleyemez halde olduğu için paylaştığı sözler geliverdi aklıma: " CHP Genel Başkanı millî güvenliği tehdit eder bir duruma gelmiştir. Kılıçdaroğlu yoldan çıkmış, Türkiye'yi uçuruma itmek için pusuya yatmıştır. Karşımızdaki siyasî tablonun, Kılıçdaroğlu'nun hüsran ve hezimet siyasetine itiraz eden bir dip dalgayla büyüyeceği kanaati bende oldukça fazladır. CHP'de sular durulmaz, nitekim Kılıçdaroğlu da bu türbülanstan kolay kolay çıkamaz."
Bahçeli tastamam böyle diyordu ve daha önce sarf ettiği Kılıçdaroğlu'nun yargılanması gerektiği, vb, sözleriyle tamamlanınca kumpasın kaynağı ve amacı açıklığa kavuşuyordu: Kumpas, komplo, siyasete müdahale, her neyse, Saray'ı aşan daha derinlerde biryerlerde, kuşkusuz Saray'ın işbirliğiyle tezgâhlanmış, medyadaki ve CHP içindeki derinlerin tetikçisi piyonlar tarafından sahneye konmuştu. Bahçeli bunu faş ediyordu aslında.
Hedefte Kılıçdaroğlu ya da İnce değil, CHP var
Kumpasın hedefinde kim var, diye soruluyor ya, bence hedefte yerel seçimlerde yelkenlerini şişiren -ve bu başarıyı iyi analiz edemeyip zafer sarhoşluğuna kapılan- CHP var. Ancak, bu yargıyı tamamlamak için "Hangi CHP?" sorusunu da sormak zorundayız. Barışçı ve gerçekten demokrat bir çizgiye kaymasından, kadim devlet partisi bagajından kurtulmasından korkulan CHP var hedefte. Çünkü ancak böyle bir CHP'nin iktidara aday olacağını devlet ve iktidar çok iyi, hatta CHP yönetiminden de daha iyi biliyor.
Komplonun kaynağı doğru yerde aranmazsa doğru çözüm bulunmaz
Ana muhalefet partisinden şu ana kadar gelen açıklamalar, tartışmalar, suçlamalar partinin karşı karşıya kaldığı komplonun tezgâhçısı olarak AKP iktidarını ve parti içindeki İnce'de somutlanan muhalefeti işaret ediyor. Bence tümden yanlış değilse de son derece eksik bir belirleme bu. İktidar tabii ki kumpasın parçası, olmaması eşyanın tabiatına aykırı olurdu. Ama, daha derinlere gitmezseniz ve parti içinde o derinlerin izini aramaz da genel başkana muhalif olanları, açık muhalefet yapanları hedef gösterirseniz, Bahçeli'nin bilip haber verdiği türbülanstan çıkmanız mümkün olmaz.
Lafı gevelemeden söyleyeyim: Bu komplonun parti içindeki veya çeperindeki ayakları, dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme geldiğinde Kılıçdaroğlu'na "Anayasaya aykırı olduğunu biliyoruz ama evet diyeceğiz" dedirten kimlerse onlardır; Suriye'ye askerî müdahale tezkeresine, parti organlarına bile danışılmadan "evet" dedirtenler; "Afrin'de, İdlib'de iyi şeyler yapılıyor", dedirtenler hangi odaklarsa, kimlerse onlardır. Kısaca: Ayakları derinlere değenler, kulakları devletin derinliklerinde olanlar kimlerse onlardır.
CHP, bu türbülanstan ve güven yitiminden kurtulmak istiyorsa, son gelişmelerde haksız yere kirli gündemin ortasına atılan, siyaset hırsıyla krizi yönetmekten tıpkı Kılıçdaroğlu ekibi gibi aciz kalan İnce'den önce bu zihniyeti taşıyanlarla hesaplaşmalı, becerebilirse onlarla bağlarını koparmalıdır.