Oya Baydar

30 Mart 2022

Bir ölüm bin teşekkür

Eğer bütün bunlar bir şaka olsaydı bizim evde şöyle bir konuşma olurdu: "Sen neymişsin be Abi! Ben mi farkına varmamışım," ya da "Yine tavlamışsın insanları, bir de bana sorsalar" derdim. "Gördün işte, kocanın kıymetini bil," diye cevap verirdi

"Her ölüm erken ölümdür" der Şair. Sekseninizde ölseniz bile yakınlarınıza, sevenlerinize vakitsiz ölüm gibi gelir.

Aydın'ı yitirdik. Benim gibi "gamlı baykuş" bir kötümser için bile aramızdan ayrılması beklenmedikti. Asıl beklemediğim ise ardından patlayan ilgi ve sevgi seliydi. Kendi aramızda ölümden pek konuşmazdık. "Nerede tırak, orada bırak" derdi. Ben, "Gündoğdu köyünün denize nâzır mezarlığını isterim" dediğimde, "Tamam, ben seni oraya gömerim" diye dalga geçerdi.


Arzusuna ve tarzına uygun olarak hiçbir tören yapmamayı, kaybımızı her şey olup bittikten sonra duyurmayı kararlaştırmıştık oğlumla. Nereye, hangi saatte defnedileceği sosyal medya üzerinden yaygınlaşınca mütevazı mezarlık bir anda dolup taştı.

Aydın'ın insanlara ne kadar dokunmuş olduğunu, ne kadar sevildiğini orada mezarlıkta ve asıl sonrasında yazılan çizilenlerle, binlerce mesaj, telefon, sosyal medya paylaşımı, radyo, televizyon, internet sitesi, vb. programlarındaki anmalarla fark ettim ve şaşırdım. Oğlumuz ise şaşırdığıma şaşırdı.

Eğer bütün bunlar bir şaka olsaydı bizim evde şöyle bir konuşma olurdu: "Sen neymişsin be Abi! Ben mi farkına varmamışım," ya da "Yine tavlamışsın insanları, bir de bana sorsalar" derdim. "Gördün işte, kocanın kıymetini bil," diye cevap verirdi.

Töreni, önde görülmeyi, iltifatları sevmezdi ama sevgi görmeyi severdi. O sevgi dolu ilgiye kavuştuğunu kendisinin de hissetmesini isterdim.

Bu yazı bir teşekkür yazısı: önce Aydın'a sonra cenazesine gelen herkese, gelmek isteyip de gelemeyenlere; çelenklere ve bahçelerden koparılmış çiçeklere; hakkında o güzel yazıları yazanlara çizenlere ve yazmak çizmek isteyip de yazamayanlara, çizemeyenlere; başsağlığı dileklerini ve üzüntülerini telefonlarla, SMS'lerle, e-postalarla, internet ortamındaki olanaklarla ya da evin kapısına bıraktıkları mektuplarla ulaştıranlara; medya mensubu gazeteci arkadaşlarına, hakkında program yapan, dostluklarını, sevgilerini dile getiren herkese; tanıdık tanımadık dostlarımıza, benim yerime gözyaşı dökenlere -çünkü ben ağlayamam-, eve gelerek ya da telefonla başsağlığı dileyen, acımızı paylaşan siyasî kişiliklere, binlerce yüreğe Aydın adına içten teşekkürler.

Son yazısında kendisini bir süre nadasa bıraktığını yazmıştı. Okuduğum en güzel mesajlardan biri, çok sevdiği genç gazetecilerin, onun nadasa bıraktığı topraklara tohumlar ekip filizler yeşertecekleri sözüydü. Ben de yaşlanmış bir tohum olarak onun toprağında yeniden canlanmaya çalışacağım ömrüm ve gücüm yettikçe.